X| price

3.6K 239 38
                                    

SHAWN

Kuzeyin sık sık gerçekleşen korkunç bir kar fırtınasını atlatması çok olmuyordu. Birkaç haftada bir gelen bu ölümcül fırtınanın 'Beyaz Tanrı' nın Cezası' olduğunu düşünürdü halk her zaman. İnsanlık, her gün biraz daha Beyaz Tanrı' dan uzaklaşıyor ve kötü yollara giriyordu. Beyaz Tanrı da bu yüzden insanlara cezasını veriyordu.

Kimilerine göre ise bu durum bambaşkaydı. Yüzyıllardır süregelen bir kurban geleneği vardı kuzeyde. Her yıl, ilk dolunayda Beyaz Tanrı' ya üç insan kurban edilirdi. Üç insan, beyaz ve incecik kumaşlar giyerek tapınağın önünde, karların içine yatar, ölene dek de orada dururdu. İnsanlar, kurban vererek Beyaz Tanrı' nın sert fırtınalar göndermeyeceğine inanırlardı. Ancak yaklaşık yüz yıl önce isminin üçüncüsü Kral Hugo tarafından bu gelenek yasaklanmış ve uygulandığı takdirde idama kadar varan ağır cezalar verileceğini söylemişti. Halkın büyük bir kısmı bu gelenek uğruna isyan bile çıkardı. Korkuyorlardı ve korkuları da başlarına gelmişti. Kuzey Krallığı yüz yıldır inanılmaz fırtınalar ile mücadele ediyordu.

Mendes kanı, her zaman Beyaz Tanrı' ya tapmıştı. Fakat Shawn gerçekten Beyaz Tanrı' ya tapıyor muydu? Tanrı veya tanrılar gerçekten var mıydı? Birkaç yıldır dünyadaki gelmiş geçmiş tüm dinleri araştırmıştı ancak hiçbir zaman kendini bir tanrıya yakın hissetmemişti. Ona göre, dünyadaki tüm bu dinler, insanları düzene sokmak, korkutmak ve itaat ettirmek için uydurulmuştu. Ama içinde bir yerde hala, kanından gelen Beyaz Tanrı inancı vardı. Sadece emin olamıyor, sürekli kendini bir sorgulama içinde hissediyordu. 

Başını kaldırıp birkaç saat önceki fırtınadan sonra lapa lapa yağmaya başlayan karı izledi. Kuzey büyük bir sessizliğin altındaydı. Kar, tüm bu kötülüğü yok ediyor, dünyayı sessizliğe boğuyor gibiydi. Bunun da halk dilinde bir adı vardı. Beyaz Tanrı' nın Gözyaşları... Beyaz Tanrı gönderdiği fırtınadan sonra yeryüzüne bıraktığı gözyaşları olarak inanılırdı. Bunu her zaman saçma bulurdu. Ölüm gönderen bir tanrı sonra neden ağlasındı ki?

İç çekerek balkonundan içeri girdi ve yaveri balkon kapılarını kapattı. Buz Kalesi sıcacıktı. Duvarların arasından geçen kaynak su, hiçbir zaman üşütmezdi kale insanlarını. Shawn işte bu tatlı sıcaklığı sever ama hüzünlenirdi. Halkının evlerinin duvarlarından geçen kaynak suları yoktu. Zaten kuzey halkının çoğu sefalet içindeydi ve Shawn onlar adına gerçekten üzülüyordu. Aniden bir karar aklında ışıldadı ve sırıtarak yaveri Mirza' ya döndü.

"Mirza, kaleden çıkacağız. Hemen git ve aşçıların hazırlık yapmasını söyle. Ardından da hazırlanmama yardım etmeni istiyorum. Her şey öğlen olmadan bitsin."

"Emredersiniz prensim." Mirza koşar adımlarla gittiğinde Shawn' ı odasında yalnız bırakmıştı.

Şöminenin başında uyuklayan ulu kurdu Snow' a döndü. Snow, Shawn' ın aklından geçenleri duymuş gibi anında uyandı ve dört ayağının üzerine kalktı. Pembe dili keskin dişleri arasından sarkıyor, sevimli bir şekilde Shawn' a bakıyordu. Merhametle dolan kalbi ile dizlerinin üzerine çöküp gülümsediğinde Snow neşeyle üzerine atladı. Ulu kurt öyle büyüktü ki, Shawn dengede duramayarak yere düşmüştü. Kahkahalar atarken Snow yüzünü yalamayı kesmemiş, yaver Mirza gelene kadar da kurdu ile boğuşmuştu. Mirza, gayet normal bir şekilde yerde kurtla oynayan bu on altı yaşındaki prensi karşıladı. Artık gördüğü manzaralara şaşkınlık ile karşılık veremiyor, bunun yerine muhtemelen o da kendi arkadaşları ile yalnız kaldığında Shawn için "Yumuşak Prens" diyerek alay ediyordu. Bunların hiçbiri önemli değildi. O, insanların asla çocuk ruhunu kaybetmemesi gerektiğine inanırdı. Çocukça hareketler sergilemek, bir prens bile olsa, gayet normaldi.

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin