Ramin Djawadi • My Watch Has Ended
RHOSLYN
Günler hızlı geçiyordu ve Rhoslyn için son gelmişti. Yarın güneşin en tepeye çıktığı vakit tüm kuzey halkı evlerine doğru yola çıkacaktı. Ve Rhoslyn de onların arasındaydı. Muhtemel ölümüne gidiyordu.
Peşinden ayrılmayan Sör Louis' i güllerin arasında yalnız kalmak istediğini söyleyerek atlatmıştı. Bahçenin bir başka kapısından tekrar kale içine girdi ve adımlarını doğruca üstat kulesine doğru yönlendirdi. Merdivenleri kararlı bir şekilde tırmanıp Baş Üstat Walter White' nin odasına adım attığında onu bir deste kağıtla meşgul bir halde yakaladı. Üstat gelen leydiyi gördü ve ayağa kalkarak selam verdi.
"Leydi Rhoslyn."
"Niçin geldiğimi biliyorsunuz. Önceden bunu konuşmuştuk."
Walter White' nin yüzünden hala bir tereddüt okunabiliyordu. Yaptığı yanlıştı ve eğer bu açığa çıkarsa ikisi için de hiç iyi olmazdı.
"Bundan gerçekten emin misiniz leydim? Eğer müstakbel kocanız bu yaptığınızı fark ederse..."
Rhoslyn, Ashton' un kendisine neler yapacağını tahmin bile edemiyordu. "Eminim Üstat Walter. Başıma gelecekleri kabulleniyorum."
Üstat Walter gözlerini sıkıntıyla kaçırdı ve arkasını dönüp odanın bir köşesindeki duvarın büyük bir bölümünü kaplayan raflı dolabın karşısına geçti. En alt rafından büyük bir çuval çıkardıktan sonra tekrar Rhoslyn' in karşısına geçti ve çuvalı masanın üzerine bıraktı. Rhoslyn öne uzanıp çuvalı açtığında sarı ve kahverengi karışımı renklerden oluşan ay çayı ile karşılaştı. Çuvalın neredeyse tamamı dolu ve yıllarca yetecek kadar çoktu. Ay çayının pahalı ve zor bulunan bir bitki olduğunu bilen Rhoslyn' e Üstat Walter gerçek bir servet vermişti.
"İki günde bir sadece bir tutam demleyip içmeniz işinizi görür. Sadece bir tutam, unutmayın."
"Teşekkür ederim Üstat Walter. Keşke bunu size ödeyebilseydim."
"Zaten ödediniz leydim. Tüm bu süre boyunca prensin yüzünü güldürüp ona öfkeden başka duyguları da hissetmeyi öğrettiniz. İyi duyguları. Annesi öldüğü günden beri istediğim tek şey buydu."
Rhoslyn' in yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. Onu hatırlamak kalbini mutluluğa ve kedere boğuyordu.
"Zayn," dedi sessizce. "Çocukken nasıl biriydi? Onun çocukluğunu biliyorsunuz değil mi?"
"Elbette. Onu annesinin rahminden alan bendim." Üstat Walter' ın dudaklarında Rhoslyn' inkine benzer bir tebessüm oluştu. "Neşeliydi. Evet, çok neşeliydi. Öğrenmeyi ve kahkaha atmayı severdi. Ve kılıçları. Kardeşleriyle birlikte sevdiği her şeyi korurdu. Bu yüzden çok küçük yaşlardan kılıç talimleri almaya başladı zaten. Fazla iyiydi. Ona bakan herkes ileride iyi bir kral olacağını biliyordu. Sonra bir gün uyandı ve annesinin öldüğünü öğrendi."
"Bu bir çocuk için korkunç."
"Öyleydi, evet. Sadece annesini de değil, sabırsızlıkla doğmasını beklediği kardeşini de kaybetmişti." Louis ve Liam bu hikayeyi Rhoslyn' e çok önceden anlatmıştı. Kraliçe Trisha bebeği ölü doğurmuştu ve hemen ardından kendisi de ölmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fire and blood • malik
FanfictionYüzyıllardır güney toprakları ve ejderhalara hükmeden, ilk insanların soyundan gelen Malikler kuzeydeki krallık ile otuz beş yıldır sessiz bir barış içindedir. Bir gün güney topraklarına ayak basan kuzeyli ve soylu bir kadın, entrikaların ve savaşın...