XII| the king is back

3.4K 210 21
                                    

ZAYN

Prens, yaz döneminde oldukça nadir rastlanan bulutlu bir güne uyandığında yaveri Dei kralın güneş doğmadan önce geri döndüğünü ve kimsenin uyandırılmasını istemeden odasına çekildiğini anlatmıştı. Gelen haberler sadece bu da değildi. Kral Yaser gelir gelmez "Prens en uygun zamanda yanıma gelsin." emrini vermişti.

İşte korkunç olan buydu. Bugün, birazdan, her şeyi değiştirebilecek anlar yaşanabilirdi ve Zayn Malik daha önce hissetmediği duyguları tadıyordu. Dei, kahvaltı isteyip istemediğini sorduğunda sertçe reddetti. Karmakarışık olan aklında sadece Rhoslyn ve babası vardı. Kahvaltı değil... Hızlı bir şekilde üzerini değiştirdi. Babasına duyduğu saygı uğruna bu sabah diğer günlere göre daha özenli giyinmişti. Altına kaynatılmış deriden yapılma pantolonunu ve dizinin altına kadar gelen bağcıklı çizmelerini, üzerine ise kenarları altın ipliklerle işlenmiş siyah kaftanını giydi. Belinde kemerini sabitledi ve ardından kemerine hançeri ile Blackfire' ı bağladı. Omuzlarından aşağı sarkan dışı siyah içi bordo rengindeki pelerininin yakasını küçük, minyatür bir ejderha ile tutturdu. Sanki babasına bir ejderha olduğunu kanıtlamak istiyor gibi gümüş ejderha broşunu da göğsünün üzerine takmayı unutmamıştı.

Odasından çıkar çıkmaz ilk olarak Rhoslyn Clifford' u görmek istedi. Babasından önce güzel ve sevimli kızın yüzünü görmenin ona cesaret vereceğini düşünüyordu. Arkasından gelen Sör Liam -Sör Louis' i Rhoslyn' i korumakla görevlendirmişti- "İyi misin?" diye sordu dostluk dolu sıcak bir sesle. Zayn yalan söylemeyecekti.

"Hiç iyi değilim."

"Neden? Korkuyor musun?'

"Ben hiçbir şeyden korkmam."

"Herkes bir şeyden korkar Zayn."

"Sen neden korkuyorsun?"

Liam bir süre sessiz kaldığında Zayn, şövalyenin düşündüğünü yüzündeki ifadeden anlayabiliyordu. Oysa sadece ona neden korktuğunu söylemişti.

"Kolay bir soru. Neden korkuyorsun?"

"İnsanlar ne zaman kolay bir sorunun cevabını düşündü ki?"

Düşündüğünde gerçekten de Liam' ın haklı olduğunu fark etti. Bir kişiyi karşına alıp oldukça basit bir soru sorduğunda -örneğin "Nerede olmak isterdin?" ya da "En büyük hayalin nedir?"- hemen cevap vermesi gerekirken bir süre düşünürdü. Neden? Neden insanlar oturup kendi düşünceleri ile baş başa kalıp kişiliklerini tanımıyordu? Neden böylesine dışa dönük ve tüm benliklerini unutup diğer insanların benliklerine ilgi duymuşlardı? Nedenini düşündü ama bulamadı. Çünkü kendisi de aynı insanlardandı.

"Sanırım... Sevdiklerimi koruyamamak. Evet. Korktuğum şey bu. En sevdiğim insanları koruyamamak."

"Herkes bundan korkar."

"Öyleyse sen de bundan korkuyorsun."

Başını aşağı yukarı sallayarak Liam' ı onayladı. "Beni sevmek de korkutuyor. İşte bu yüzden. Çok kişiyi sevmek, daha fazla korku demektir. Çok kişiyi aynı anda koruyamazsın."


"Tanrının başka bir laneti daha... Sevgiyi engelleyemezsin dostum. Bu mümkün olsaydı birçok adam hayatta olurdu."

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin