LXV| towards the tear river

1.9K 195 159
                                    

ASHTON

Buz Kalesi' nin soğuk koridorları arasında kararlı ve cesur adımlarla yürürken yanından geçtiği muhafızların selamını umursamadan devam ediyordu. Hemen ardındaki Sör Justin Bieber' la birlikte iki kat daha tırmandı ve sonrasında karşısına çıkan büyük kapıları ittirerek içeri girdi.

Soğuk toprakların kralı Jarah Irwin, geniş masanın başında oturuyor ve konseyinin adamlarıyla birlikte tartışmalar yapıyordu. Oğlunu da bu toplantılara çağırmıştı çünkü Ashton biliyordu ki, topraklarında henüz çok kan dökülecekti.

Bizzat babasının çağrısıyla günler önce Kanlı Kale' den yola çıkmış ve henüz şimdi kralının yanına varabilmişti. Hiç dinlenme gereği duymadan buraya gelip babasına ve lordlara selamını vererek kralın hemen yanına oturdu.

"Mektubu göster." dedi kral.

Ashton ceketinin derinliklerinde saklı olan kağıt parçasını çıkararak babasına verdi ve Kral Irwin gözle görülür bir sabırsızlıkla kağıdı açtı. Yazılardaki gözleri fazlasıyla hareketliyken masanın çevresinde oturan adamlar da onun kadar heyecanlıydı.

"Gerçekten de Ragnar Lothbrok öldü mü?" diye sordu Kral Eli Lord Jeremy Bieber. "Bu mümkün olabilir mi?"

"Ya bu da bir hileyse? Ordumuz bir büyük darbeyi daha kaldıramaz Majesteleri." Lord Kumandan' ın gür sesi bir bıçak kadar keskin ve geçmişteki başarısızlığı yüze vurur nitelikteydi. Ashton nefretle adamın buruşuk suratına baktı.

"Sessizlik." dedi kral. Parmakları arasındaki kağıdı sertçe masaya bıraktı. "Bu mektubu her kim yazdıysa Ragnar' ı, Ragnar oğlu Bjorn' un öldürdüğünü söylüyor. Bjorn' un zayıflıklarından da bahşedilmiş. Bu bir hile olsaydı zayıflıklardan bahsedilmezdi."

Jarah Irwin düşünceli bir şekilde sakalına dokunduğunda "Ne yapmayı düşünüyorsunuz Majesteleri?" diye sormuştu Ashton. Herkes gibi o da Viking sorununu artık kökünden kazımak istiyordu.

"Birkaç gün içerisinde Vikinglerin tamamını ortadan kaldırmak zorundayız. Güneyden daha büyük bir tehlike geliyor ve bu ağır kış şartları altında iç sorunlarımızla da uğraşacak kadar güçlü değiliz."

Güneyden gelen tehlike mi? Ashton şaşkınlığını belli etmemek için yüzünü kontrol altına almaya çalıştı. Zayn Malik' in yaşadığını biliyordu ancak... Yoksa?

"Günlerdir yolculukta olduğum için son olaylardan haberim yok Majesteleri. Beni de aydınlatır mısınız?"

Kral delici yeşil gözlerini oğluna çevirdi. Ashton o irislerin içindeki iğrentiyi görebiliyordu.

"Aşağıladığın Zayn Malik yürüdü ve ejderhasıyla birlikte tahtını geri aldı."

"Canavarların hepsi öldürüldü!" diye bağırdı hiddetle. Sakin olmalıyım, dedi kendisine. Burada olmaz. Burada olmaz!

"Hepsi öldürülmemiş anlaşılan. Yaşayan tek canavara sahip ve şimdi buraya doğru geliyor. Üstelik Shawn Mendes ile birlikte!"

Ashton duyduklarına inanamıyordu. Babasının son kelimeleri aklını adeta uyuşturmuş, bir süreliğine konuşma yetisini kaybetmişti. "Yumuşak Prens öldü." diye bir fısıltı yükseldi dudaklarından. Salonda ölümcül bir sessizlik vardı.

"Evet, Yumuşak Prens öldü ve buraya gelen adama artık Kara Kurt diyorlar. Sikik orospu çocuğu." Masadaki kadehine uzanıp büyük yudumlarla şarabını içen kral konuşmasını sürdürdü. "Buraya geldiğinde onu güzelce karşılayacağım. Öyle ki, Mendes soyu tamamen tarihe karışacak."

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin