XLVII| love is sacrifice

1.4K 134 121
                                    

LAURIE

Diğerlerinden daha soğuk bir gün. Ya da ruhu çok fazla üşüyor. Günler geçiyordu ve bu soğuk yalnızlığında her şeyi sorgulayacak bir noktaya gelmişti.

Laurie burada ne yapıyordu?

Her gün babasının ve onun fahişe karısının duvarda asılı olan çürük bedenlerini izliyor, Ragnar ortada yok, Vikingler hiçbir şey yapmıyordu. Bjorn' a ne zaman şimdi ne olacağını, Ragnar' ın sonraki planının ne olduğu sorsa Bjorn onu tersliyor ve Ragnar' a sorgusuz bir şekilde inanmasını söylüyordu. Ne olduğunu bilmediği bir şeye nasıl inanabilirdi?

Soğuk bir gün, diye düşündü. Bedeni ısınmıyor ve ne yapacağını bilmiyordu. Masanın üzerindeki sürahiden bir kadeh şarap doldurdu ve şarabı kısa sürede bitirdiğinde içi biraz ısındı. Belki de daha çok ısınmak için Bjorn' un yanına gitmeliydi. Beni memnuniyetle ısıtır.

Bir kadeh daha şarap içip odasından çıktıktan sonra Bjorn' un kaldığı odaya doğru büyük adımlarla yürürken çevreye bakmayı da ihmal etmedi.

Beyaz Kale ilk kez böylesine bir pislik içindeydi büyük ihtimalle. Vikingler gelip kaledeki herkesi öldürdüğünde buraya öylece yerleşmişlerdi ve onların temizlik gibi bir anlayışları da olmadığından koridorlarda insan dışkısı bile görmüş, koku tüm koridorlara yayılmıştı. Babam kalenin bu halini görseydi... Lord Daryl Clifford muhtemelen çıldırırdı.

Bir alt kata indiğinde Bjorn' un kaldığı odanın içinden gelen, hayvanların çıkardığı gibi inleme seslerini duydu. Durduğunda göğsünün ortasında tuhaf bir duygu hissetti. Bu Bjorn' un sesiydi. Yanındaki de bir kadın olmalıydı. Bir kadın. Benden başka bir kadın. İşte o duygu kalbini ele geçiriyordu. Var olan azıcık duyguları da kalbi gibi katılaştığında yüzünde hissiz bir ifade oluşmuş ve belinde asılı olan hançerini kınından çıkarmıştı. Kemikten yapılma kabzayı sıkıca tutup kararlı adımlarla odaya doğru yürürken aralıklı kapıyı sessizce ittirdi ve yine sessizce içeri girdi.

Yatağında oturan Bjorn' un bacaklarının üzerinde bir kız vardı ve durmaksızın aşağı yukarı zıplıyordu. Ağızlarından çıkan sesler vahşiydi ve Bjorn kendisini öyle kaptırmıştı ki, içeri giren Laurie' nin varlığını hissetmedi bile.

Onlara doğru yürüdü. Tam önlerinde durduğunda fahişenin sarı saçlarını elleriyle kavradı ve yüzünü Bjorn' un yüzünden çektikten sonra boğazına derin bir yarık açtı. Bjorn' un yüzüne ve tüm bedenine kızın kanı sıçrarken "Siktir Laurie!" diye haykırmıştı. Onu görmek yüzünü dehşete sokmuş ve şaşkınlığı onun suskun kalmasına neden olmuştu.

Elindeki hançeri kınına geri soktu ve aynı duygusuzlukla arkasını dönerek odadan çıktı.

"Laurie!" diye bağırmıştı ardından. Laurie durmadan yoluna devam ettiğinde adımları onu Ivar' ın odasına yönlendirdi. Kapıyı öfkeyle ittirdiğinde onu sadece bir pantolonla bulmuştu. Kaslı bedeni gözler önündeydi.

Ivar, Laurie' nin üzerindeki kan damlalarını görüp beklenmedik bir şekilde sırıttığında gözlerindeki şeytani ışık yine oradaydı.

"Kimi öldürdün?"

"Ragnar nerede?" Laurie' nin sesi net ve bir kaya kadar sertti. İşte bu, Ivar' ın gülücüğünü biraz daha büyütmüştü.

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin