Dominik

406 58 22
                                    

Saraya yerleştiği ilk yıllarda saraydan ayrılmasına izin verilmemişti. Yaşı küçük olduğu için yanında biri olmadan sarayı içinde bile tek başın dolaşamıyordu. Başına sürekli bir hizmetli kadın atıyorlardı ama Dominik hiçbiriyle anlaşamıyordu. Ne zaman etrafını insanlar sarsa görünmez parmaklar boğazını sarıyordu.

Bırakın da bir nefes alayım. Bu cümleyi kaç kez söylemişti? Ama kimse onun ne istediğini önemsemezdi.

Onun yerinde bir başkası olsa geçmişini özlemle anardı. Ama Dominik o ışıltılı kalabalığın arasında kayboluyordu. Herkes o kadar mutlu, o kadar hayat doluydu ki... İnsanların yüzlerindeki aptal gülümseme sinirini bozuyordu.

Garrek birçok şey olabilirdi ama hiçbir zaman yüzünde o sahte ifade olmazdı. Gülümsemesine katlanabildiği tek insan belki de oydu. O ve kitaplarla geçen altı koca senesi, her ne kadar ölümler üzerine kurulmuş bir hayat olsa da ona çok daha gerçek geliyordu.

Ait olduğu yer bu terk edilmiş hayaletlerle dolu kütüphaneymiş gibi.

Belki ben de bir hayaletimdir.

Bu hayatta "evi" diye seslenebildiği tek yer olan o küçük hana bakarken gülmemek için kendini zor tuttu. Bir hayalet olsam ben de evime gitmezdim.

"Burayı tanır gibi bir halin var." Valerie'nin yüzüne baktı. Sessizken ne kadar da insancıl duruyordu.

"Sessizken çok daha insancıl durduğunu söylemiş miydim?" Onunla tanıştığından beri ilk kez onun hakkında ne düşündüğünü söylüyordu.

Valerie'nin gözlerinden anlayamadığı ifadeler geçti. "İnsan olduğumu kim söyledi?" Yavaşça iç çekti. Ona bakan yeşil gözler ışıl ışıldı. "Ben bir bekçiyim. Bir yanım altı yıl önce öldü."

Hatırı sayılır bir süre boyunca kızın yüzünü seyretti. Sonra gözüne bildiği tek kıyafet dükkanını kestirip başını salladı. "İşte buna katılırım."

"Sanki onayını bekleyen vardı."

Dominik bu sefer cevap vermedi. İki büyük hanın karşısında şehrin hala zengin kalabilen kesiminin gittiği kıyafet dükkanları vardı. Buranın terzileri müşterinin siparişine göre kıyafet dikiyordu.

Garrek'in söylediğine göre Katar'ın kıyafetlerini de bu dükkanlardan biri hazırlıyordu. Ellerindeki paranın tamamını bir kıyafete vermek istemiyorlarsa gidecekleri yer kesinlikle burası değildi.

Sokağın sonuna kadar yürüdü ve büyüdüğü hanın tam karşısındaki küçük dükkâna baktı. Bu saatte açık olup olmadığından endişelenmişti ama neyse ki içerisi aydınlık görünüyordu.

Başlığını indirip kapıyı tıklattı. İçeriden ince bir kadın sesi geldi. Kapı gıcırdayarak açıldığında karşısında boyu ancak onun beline kadar gelen yaşlı dostu belirdi.

"Dom?" dedi gözlerini kısarak. "Sen misin yavrum? Bu vakitte ne işin var burada?"

Uzanıp kadının ellerini tuttu. "Beni özlemişsindir diye düşündüm. Görüşmeyeli gençleşmişsin Yarin."

Kadın gülümseyince gözlerinin kenarları kırıştı. "Ah, benim güzel oğlum... Ah! Yanında birini de getirmişsin. Bu kız kim? Yoksa..."

"Yok, yok!" Yusar'dan sonra aynı konuşmayı bir daha kaldıramazdı. Yarin'i eliyle içeri ittirince Valerie de ne yapacağını bilmez bir halde peşinden geldi.

Yarin'in küçük dükkânı Garrek'i hasta edecek kadar dağınıktı. Dominik onu tanıdığından beri bu dükkânda yaşıyor ve çalışıyordu. Hiç arka odaya girmemişti ama oranın onun evi olduğunu düşünüyordu. Bildiği kadarıyla bir ailesi yoktu. Ona özel hayatıyla ilgili bir şeyler söylememişti ama ne zaman bu dükkâna gelse sadece birkaç tane müşterisi olurdu. Belki Yarin de onun kadar yalnızdı.

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now