Dominik

437 65 9
                                    

Dominik her şeyi unuttu.

Valerie'yle beraber sokakta yürürken geriye sadece göğsündeki sızı kalmıştı. Bir de biraz başı dönüyor ve etrafı farklı renklerde görüyordu.

Ama bunun üzerinde düşünecek vakti yoktu.

Bekçiler şehre geliyorsa herkes Matana kapısında olacaktı. Bu da kapıda yüzlerce savunucu olacağı anlamına geliyordu.

Yani onların atlarına binip şehirden ayrılma hayalleri sona ermişti. Artık tek şansları, kalabalığın arasından sıyrılmaktı. Bekçilerin onca gün arasında bugün gelmelerinin tek iyi bir yanı varsa o da buydu.

Valerie'nin yüzü bembeyazdı ama sessizce onu takip etti. Belki de ilk defa yaptığı şeyin nelere yol açtığını fark ediyordu.

"Onlarla konuşamazsın." Valerie ağzını açacak oldu ama ağzından çıkan tek şey hava oldu. "Bu bizim için bir fırsat. Herkes orada olacak, herkes onları seyredecek ve bizi..."

Valerie bir eliyle ona tutunup gözünü kapattı. Bütün gece boyunca hiç olmadığı kadar yorgun gözüküyordu. "Herkes bizi unutacak." Dönüp onlardan iki adım geride duran Aks'a baktı. "Ne yapmamız gerek?"

"Ana kapıdan çıkamazsınız. Oradaki savunucuları geçemeyiz. Matana kapısında da bir o kadarı olacak. Dominik haklı. Tek şansımız kalabalığın arasına karışmak."

Yani hem Obaron'un idamını izleyeceğiz hem de bekçileri göreceğiz. Valerie yüzünde kusacak gibi bir ifadeyle karnını tutuyordu. Valerie'nin göründüğünden daha güçlü olduğunu ummaktan başka çaresi yoktu.

"İyi misin?"

Başını salladı ama iyi olmadığı belliydi. "İyiyim. Sadece... gidelim buradan."

Önlerinde yürüyenlerin bazılarının üzerinde Dominik ve Valerie gibi takım ve elbiseler vardı. Belli ki büyü şölenine gidip Mirza'nın süslü sözlerini dinleme planları yerle bir olunca sürgünden gelen bekçilerle beraber bir konsey üyesinin idamını seyretmek onlara epey cazip gelmişti.

Matana kapısına doğru giden yolda savunucuları sayısı arttı ama pelerinli o kadar çok kişi vardı ki savunucular onları aramaya çalışsa bile bulamazdı. Üstelik Aks onları her seferinde kör noktalardan ilerletiyor, onların tarafına bakan bir savunucu olursa hemen yerlerini değiştiriyordu. Kapıya giden yolda insanlardan yürümek neredeyse imkansızdı.

İnsan kalabalığında biraz ilerleyince sol taraflarında bekleyen atlıları gördüler. Mirza gerçekten de buraya gelmişti. Dominik onun üstündeki askeri üniformaya ve yedi uçlu tacına baktı. İlk defa ona karşı içinden hiçbir samimiyet bulamadı.

Önünde ellerine bir kelepçe takılmış bir şekilde bekleyen Obaron vardı. Dominik bu adamın hep bir işler peşinde olduğunu biliyordu ama ondan ölmesini isteyecek kadar nefret etmiyordu. Üstelik bu sefer Obaron gerçekten masumdu.

Mirza'nın karşısında ise Taqer öncülüğünde bekçiler duruyordu. Ne olduysa Taqer saçlarının bir kenarını kazıtıp diğer yanını örerek toplamıştı. Eski asil görünüşünün yerinde savaşa hazırlanan bir asker vardı.

Taqer'in hemen yanında üstünde kahverengi bir dekiyle Varrak Vaner bekliyordu. Hemen yanında da beyaz saçlarını seferki gibi at kuyruğu yapmış olan Ursula duruyordu. Taqer ile Ursula arasında kalan Varrak Vaner kısacık kalmıştı. Savunucuların bir kısmı bekçilerin önüne doğal bir bariyer oluştururken bir kısmı da kapıda kılıçlarını kaldırmış bir halde bekliyordu.

"Bekçilerin bir kısmı hala şehre giriyor." Aks onlara kapıyı gösterdi. "Onlar girerken biz çıkacağız."

Dominik başını sallamakla yetindi. Mirza onlara elçilerinin saraydan kitap çaldığını söylediğinde Varrak ve bekçiler nasıl tepki verecekti? Ya onlara güç gösterisi yapmak için Obaron'u öldürdüklerinde?

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now