Valerie

359 58 2
                                    

Zihninde aynı cümle tekrar tekrar yankılanıyordu. Mirza Obaron'u idam ettirecek. Mirza Obaron'u idam ettirecek.

Dominik Aks ile dükkândan ayrılınca Valerie dehşet içinde Emer'e yaklaştı. "Ne yaptın sen?"

"Obaron'un idam edilmesinden bahsediyorsun sanırım." Cebinden deri eldivenler çıkarıp ellerine geçirdi. "Bu teklifi kabul ederken birinin ayağını kaydıracağını biliyordun. Bu tepki ne şimdi?"

"Birinin öleceğini bilmiyordum." Valerie yutkunmakta zorlandı. Nasıl bilmezdi? Nasıl bu kadar aptal olabilmişti? Herkes gibi o da ihanetten yakalanan birinin idam edileceğini biliyordu.

Emer haklıydı. Bunu bilerek kabul etmişti.

"O zaman gerçekle yüzleşmenin vakti gelmiş demektir."

Valerie yutkunmakta zorlanıyordu. "Bana zarar vermeyeceğine söz vermiştin. Beni resmen ateşe attın!"

Emer başını iki yana salladı. "Ben seni ateşten çıkardım, kızım. Merakın ve öfkenle sadece kendini öldürtürdün. Ben sana bir çıkış yolu verdim."

"Çıkış yolu mu?" Valerie bağırmamak için kendini zor tutuyordu. "Bana ya da aileme zarar gelmeyeceğini söyledin. Hani halkını korumak için her şeyi yapardın? Maslar sokaklarda gezinirken ülkeni iç savaşa mı sokacaksın?"

Emer eliyle onu susturdu. "Söylediklerine dikkat et. Sen ortaya çıkmadığın sürece kimse kimseyi suçlayamaz. Üstelik Mirza öfkelendiği için seni arıyor. Suç sana kalmadı."

"Biri... masum biri bizim yaptığımız için ölecek! Ayrıca farkında mısın bilmiyorum ama bütün savunucular beni arıyor. Hala suçun bana kalmadığını mı söylüyorsun?"

Emer'in gözlerinden şeytani bir parıltı geçti. "Valerie. Sana zarar vermeyeceğime söz verdim. Aynı şekilde halkına da. Suçlunun sen olmadığını anlaşıldığında Mirza sana saldırmaktan vazgeçecek. Ben de bekçiler ile Katar arasında bir anlaşma yapılmasını sağlayacağım. Ama..."

"Ben geri dönemeyeceğim." Valerie kanının donduğunu hissetti. Ursula ona kimseye güvenmemesi gerektiğini söylerken haklıydı. Korkması gereken kişinin Mirza olduğunu düşünmüştü ama asıl şeytan karşısındaydı. "Sadece Obaron'u saf dışı bırakmak istemedin. Beni de saf dışı bırakmak istedin."

Emer'in yüzü bir taş kadar hareketsizdi. Valerie bir küfür savurunca dudaklarını sıktı. "Sana merakının zararlı olduğunu söylemiştim. Ailene zarar veren ben değil, sen olacaktın."

"Böyle bir şeyi asla yapmam!"

"Peki bu kitaplarla ne yapmaya çalışıyordun?"

Valerie ona anlamaz gözlerle baktı. "Bu kitaplarla ne yapabil-" Artık soğuktan mı yoksa dehşetten mi titrediğine karar veremiyordu. "Biliyorsun."

Emer'in taş gibi olan yüzü çözüldü. "Artık gitmen gerek."

Ama Valerie başını iki yana salladı. Ağzından hırıltıya benzer bir ses çıktı. "Bu işin içinde sen de varsın. Nasıl olduğunu bilmiyorum... ama büyünün kaybolmasında senin de parmağın var."

Emer'in yüzündeki ifade vereceği bütün cevaplara bedeldi. "Gitme vaktin geldi, ki Valerie. Yoksa buradan hiç çıkamayacaksın."

İnkâr etmesini, başka bir yalan uydurmasını bekledi. Ama Emer Enez öylece, gücünün ağırlığının altında hareketsizce durdu.

Valerie konuşurken çenesi titriyordu. "Bu işi çözeceksin. Yoksa her şeyi Esme'ye anlatırım. Ve kızın yaptığın her şeyi öğrenir."

Emer'in gözlerinden öfke tohumları geçti. "Anlaşmamız belli. Ben bu işi çözeceğim. Sen de ağzını kapalı tutacaksın."

Valerie başını iki yana salladı. O kadar gülesi geliyordu ki sırıtmasını engellemekte zorlandı. "Bu işi henüz halletmediğine göre anlaşmamız da başlamadı. Halkının sevgisini isteyen, onurlu Emer Enez'e bak sen..." Adamın üzerine yürüyüp gözlerinin içine baktı. "Sen kimsenin sevgisini hak etmiyorsun. Ne halkının ne de kızının. Esme yaptıklarını duysaydı senden utanırdı."

Emer ona bir şey söyleyecek oldu ama Dominik ile Aks içeri girince konuşmaları bölündü. Dominik'in yüzü de soğuktan kızarmıştı.

Aks'ın yüzü ise bembeyazdı. Acı çeker gibi bir hali vardı. "Ki Emer..."

Emer ona eliyle susmasını işaret etti. "Mirza Obaron'u halkın önünde cezalandıracak. Bir de..." Emer göz ucuyla Valerie'ye baktı. "Bekçilerin şehre bu akşam varması bekleniyor."

"Valerie." Dominik'in ıslanıp yüzüne yapışmış saçlarına baktı. Onun da yüzünde yorgun bir ifade vardı. Aks'la ikisi dışarıda birbirine girmediyse hava gerçekten soğuk olmalıydı.

Dominik'in her şeyi bildiğini öğrenmesinin üzerinden sadece birkaç saat geçmişti. Onu hiçbir şey yapmamakla suçlamış, üstelik onu aptal yerine koyarak arkasından iş çevirebileceğini düşünmüştü. Ama Dominik onun yaptıklarını öğrenmekle kalmamış, onu affetmişti.

Oysa Valerie kendini affedebileceğinden emin değildi. Sen bana yeniden görmeyi öğrettin, demişti. Dominik onunla tanışmadan önce hiç kimseye kötülüğü olmayan, masum bir çocuktu. Valerie onu kendiyle beraber çamura batırmıştı. Şimdi o masum gözlerden onlarca şey geçiyordu.

Valerie ona söylediği yalanlar için bir gün kendini affedebilirdi. Ama onu dönüştürdüğü kişi için kendini asla affetmeyecekti.

Eğer ona Dominik'i alıp bütün bu kirli oyunlardan uzağa götürme şansı verilse bir an bile tereddüt etmeden kabul ederdi.

Ama artık her şey için çok geçti.

"Gidelim," dedi Dominik.

Valerie başını salladı. Kenarda onların geçmesini bekleyen Aks onu hareketsizce süzdü.

"Gidelim," dedi Valerie titreyen bir sesle. "Gidelim buradan."

Dominik Emer'le selamlaşırken Valerie adamın gözünde iliklerine kadar hissettiği utancı gördü: Yaptıklarıyla söyledikleri yalanların verdiği zararları. 

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now