Dominik

457 77 12
                                    

Garrek'e her şeyi anlattıklarında gözlerini kapatıp onun cevap vermesini bekledi.

Ama Garrek şaşırtıcı bir cevapla karşılık verdi. "Hayır. Sana bunu söylemeyeceğim çünkü zaten bunu yol boyunca kendine söyleyip durdun. Yeterince acı çektiğin için seni kendi haline bırakıyorum."

O sırada Valerie yanlarında volta atıyordu. Bir eliyle ensesini kaşırken gözleri sürekli yerdeydi. "Böyle bir şey yapabilir mi? Beni elçi olarak gönderdiklerinde sarayda kalacağım konusunda anlaşmıştık."

"Teknik olarak," Dominik sandalyesinde ileri geri sallandı. "Esme Mirza'nın böyle bir şey kabul etmeyeceğini söylemişti."

Valerie olduğu yerde durdu. "Ama benim elçi olarak sarayda kalmam gerek! Katar'ın genç ve tecrübesiz olduğunu biliyorum ama beni saraydan uzaklaştıramaz. Beni elçi olarak kabul ettiğini söyledi ama huzuruna bile çağırmadı. Bu... bu olamaz!"

"İşin aslına bakarsan..." Dominik kütüphaneye döndüğünden beri üzerindeki karamsar havanın dağıldığını hissediyordu. "Çoktan oldu bile."

"Bu hiç yardımcı olmuyor, Dominik." diye uyardı Garrek.

"Benim saraya gitmem gerekiyordu..." diye sızlandı Valerie.

Dominik sandalyesinden çat diye kalktı. Hayatının eskiye dönemeyeceğini düşünerek üzülmüştü ama karşısındaki yerinde duramayan kız dışında hayatında değişen pek de bir şey yoktu. Valerie'yi burada bırakıp kendine birkaç kitap alıp odasına çıkabilirdi. Hatta o buraya hiç gelmemiş gibi de davranabilirdi. Mirza'nın onu uzun bir süre daha huzuruna çağırmayacağını biliyordu. Onu kütüphaneye ayda yılda gelen misafirler gibi görebilirdi.

Dominik onlarla nadiren karşılaştığında başıyla selam verir ve konuşmadan odasına çıkardı.

Eh, bu kadarını yapabilirim. Üstelik öfkesinden dolayı kabul etmek istemese de Valerie'nin getirdiği reçeller oldukça lezzetliydi. Lissi onlara biraz daha meyve getirirse belki Valerie yeni reçeller bile yapabilirdi.

"Neye sırıtıyorsun sen?" Valerie üzerine yürüyünce Dominik geriye sıçradı. Bu kızın ruh hali o kadar değişkendi ki onu her seferinde hazırlıksız yakalıyordu.

"Hiç. Hiçbir şey."

"Emin misin?"

"Kesinlikle. Garri, ben odamdayım. Bir şeye ihtiyacın olursa..." Aklına merdivenler gelip omuz silkti. "Bana ulaşamazsın."

Garrek oturduğu yerden homurdanarak kalktı. Yemek masasına yansıyan kelime, vitar'dı. Sabır. Garrek masaya bakıp yavaşça iç çekti.

"Sanırım bununla lanetlendim."

Dominik kendinde gerçekten gülecek gücü buldu. Hatta sesli bir şekilde gülebilirdi ki bu pek sık yaptığı bir şey değildi.

Eğer Valerie ona ters ters bakmıyor olsaydı.

"Senin için yapabileceğim hiçbir şey yok." Cevabında samimiydi. "İstersen birkaç kitap alıp okuyabilirsin. Konuşmak yerine okumak senin için farklı bir tecrübe olab-"

Garrek ona kaş göz işaretiyle susmasını söyleyince Dominik yavaşça öksürdü. "Sarayda kalmadığın için gerçekten üzgünüm. Ama burada rahat etmen elimizden geleni yapacağız. Bu arada... Lüks düşkünü falan mısın? Senin için sarayda kalmak neden bu kadar önemli?"

Valerie bir an bozulmuş gibi yüzünü ekşitti. "Hayır canım..." Sonra tekrardan pençelerini çekti. "Sadece seninle aynı yerde olmaya katlanamıyorum. Yıllardır küçücük bir köyde kaldığımı unuttun herhalde. Tabii ki lüks düşkünü değilim!"

Dominik dudağını büzdü. Taktığı küpeler ve üzerindeki kıyafet aksini söylüyordu ama... Kendi de mücevherleri sevdiği için onu yargılayacak konumda değildi.

"Pekâlâ. O zaman..." Bir an bu kelimeyi neredeyse hiç kullanmadığını fark etti. Herkesten uzakta geçireceği vakti düşününce mutlu oldu. "Görüşürüz?"

Garrek ve Valerie ona ağzı açık bir şekilde bakarken merdivenleri ikişer ikişer çıktı. Geçenlerde gözüne kestirdiği büyülü yaratıklarla ilgili kitabı okuyabilirdi. 

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin