Dominik

897 80 7
                                    

Sonraki on gün boyunca saraydan hiç haber gelmedi. Artık hayatının bir parçası olmuş olan kâbusları saymazsa günleri tam da hayal ettiği gibi geçiyordu. Beklediğinin aksine Valerie onu neredeyse hiç rahatsız etmedi. On gün boyunca bir kez olsun odasına gelmemişti. Kızın ilk günkü ani ziyareti yüzünden bir hafta boyunca sabah birisi kapısını çalacak korkusuyla güneş doğmadan uyanmış, sonra da kahvaltı vaktine kadar geri uyuyamamıştı.

Valerie ilk günlerde burayı gerçekten sevdiğini söylemişti. Hatta söylediğine göre tekdüze yaşamından kurtulup Marmares'te yeni bir hayata başlamak onun için hayatının dönüm noktası olmuştu.

Dominik onun bu dramatik sözlerini -kendinden beklenmeyecek bir şekilde- anlayışla dinledi. Hatta onun sıkılmadan Garrek'e yardım ettiğini ve kütüphanenin her katını defalarca gezdiğini görünce ona inanmaya bile başlamıştı. Ama Valerie Vaner yerinde durmak için doğmamıştı.

"Kabul ediyorum!" Bir gün akşam yemeğinde onlara yollanan pancarla yaptıkları çorbayı içiyorlardı. Valerie ikinci tabağını bitirdikten sonra geriye yaslanıp tavanı seyretmeye başlamıştı. "Biraz daha burada kalırsam kendimi merdivenlerden aşağı atacağım."

Garrek hala ilk tabağını içmeye çalışıyordu. Bu çorbayı özellikle yavaşça içiyordu. Belki sıradan bir insan bunu fark etmezdi ama ikisi çok uzun zamandır beraber yaşıyordu. Uzun zaman aç karınla uyuyan birisinin iki tabak çorba içmenin zevkinden neden korkacağını o da biliyordu. Eğer hiç tadına varmazsa yokluğunda eksikliğini de hissetmezdi.

Onu böyle çorbasına değerli bir mücevher gibi bakarken seyrettiğinde aklına onun hikayesi geldi. Garrek geçmişinden bahsetmeyi en az Dominik kadar sevmiyordu. Ama bir akşam ikisi de çözülüvermişti.

Garrek de onun gibi büyücü bir ailenin çocuğuydu. Ailesi döneminin önde gelen büyücülerdendi. Herkes onlara güvenir, onlarla iş yapmaktan onur duyardı. Hatta Garrek'in babası, Esme'nin babası Emer'le beraber çalışıyordu. Enez ailesi büyü kaybolmadan önce de oldukça zengin bir aileydi. Ülkedeki hanların birçoğunu onlar işletiyordu. Onlara gıda sağlayan aile de Garrek'in ailesiydi. Garrek on beş yaşına gelene dek zorluk ne demek bilmeden büyümüştü.

Marmares'teki onlarca kişi onun yerine olmak için her şeyini verirdi. Ama o da Dominik gibi önde başladığı hayatta bir kere geriye doğru yürümeye başlamıştı. Ve kim ne derse desin, insanın kaderi bir kez yön değiştirdi mi geri dönüşü olmuyordu.

Garrek on beş yaşına geldiğinde artık herkes onun büyü kullanma yeteneğinin ortaya çıkmasını bekliyordu.

Dominik onun hikayesini öğrenmekten memnun olmuştu ama özellikle büyü kullanma yeteneğiyle ilgili olan kısmı anlatırken gözlerindeki öyle hüzünlü bir ifade belirmişti ki Dominik hikâyeyi sıkıcı bulduğunu söyleyip hızlı geçmesini söylemişti.

"Babam o kadar para kazanıyordu ki Ceris'teki güzel evlerinden birine yerleşebilirdim." Garrek'in ailesinin zengin olduğunu biliyordu ama Ceris'te birden fazla eve sahip olmak, onun hayal gücünün ötesindeki bir zenginlikti.

"O yaşlarda da kitap okumayı ve keman çalmayı severdim. Hakikaten de oradan bir ev alıp hayatımı böyle geçirebileceğimi düşünmüştüm. Herkes büyücü olacak değildi ya? Babam da, kar bulsun, bana hiç kötü davranmadı. Yani büyü yapamıyorum diye. Ama, gel gör ki, hayat bize kötü davrandı."

Babası anlattığına göre iyi huylu bir adamdı ama aynı zamanda saf biriydi. Bir kâhin ona gelecekte bütün parasını kaybedeceğini, bunu engellemek için bir büyü yapması gerektiğini söylemişti. Herkes kara büyünün yasaklı olduğunu bilirdi ama gerçek olup olmadığını ya da nasıl yapıldığını kimse bilmezdi.

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now