Dominik

238 47 8
                                    

Valerie fırlayıp koltuktaki kitapları alıp pelerinin altına sakladı. Dominik kapı kulpunu çevirip korkudan bembeyaz kesilmiş Yarin'le göz göze geldi. Onu ürkütmeyecek bir yavaşlıkla başını salladı. Eğer bu onların birbirini son görüşü olacaksa...

Biraz gülümse be oğlum. Dominik mide bulantısını, nefes darlığını ve geriye kalan önemli her şeyi görmezden gelip Yarin'e gülümsedi. Gözlerindeki korkuya rağmen hala o şen şakrak, minyon kadındı.

Dudaklarını oynattı. Aç kapıyı. O kapıyı kapatırken Yarin en az onun kadar yavaş bir şekilde yumruklanan kapıya doğru gitti.

"Dom. Eğer yakalanırsak bunu bilmen gerek-"

"Şimdi sırası değil." Eliyle Valerie'ye susmasını işaret ederken uzanıp yanındaki lambayı söndürdü.

Ama Valerie'nin onu dinleyeceği falan yoktu. Onu kolundan yakalayıp durdurdu. "Sana ondan bahsetmem gerek. Lütfen."

Yarin'in tokmağı çevirdiğini duyunca Valerie'ye ayaklarını işaret etti. "Sessizce ayakkabılarını çıkar ve eline al."

Ama Valerie'nin ayakkabıları yoktu. Dominik onun beyaz çorabındaki kızıl kahve rengi görünce dişlerini sıktı.

Sakin kalması gerekiyordu. Korkuya teslim olursa hata yapar, hata yaparsa ikisi de ölürdü.

Yine o boğulma hissi bedenini sardı. Kendi ayakkabılarını çıkarıp arka caddeye bakan camı açtı. Rüzgar aklındaki düşünceleri silip tıkanmış nefesini açtı.

Camın önünde durup Valerie'ye baktı.

Dominik karanlıkta onun yüzünü göremedi ama kapının açılma sesi geldikten sonra ikisi de ağzını açmadı.

Parmak ucunda yürüyerek kapıya gitti. Yerdeki kırıntılar ayaklarına batıyordu. Kulağını tahta kapıya dayadı. Karpem'in fakir halkının en sevdiği tür kapılardı bunlar. Yüzyıllar önceden kalmış, içindeki delikler yüzünden odayı asla ısıtmayan ahşaplar. Üstelik bu deliklerden geçen tek şey hava değildi. Yusar'ın bir keresinde bu kapılar hakkında söylediklerini hatırladı.

Hiçbir köstebek tahta kapı arkasında konuşmaz.

Dış kapı sertçe çarpılırken Dominik adım sayılarını saydı. Bir. İki. Üç. Üç kişiydiler.

Harika, diye düşündü. Üç savunucuya karşı üçünün hiçbir şansı yoktu.

Onları alt etseydiler bile bu adamları öldürmeden dışarı salmaları mümkün değildi. Öldürmeleri halinde de... Hayır. İyi düşünmeliydi. Belki adamlar etrafa bakınıp çıkacaklardı.

"Adınız nedir ki ledi?"

Gözünün önünde savunucuların karşısında korkudan iyice küçülen bir Yarin belirdi. Sakin ol. Sakin ol.

"Ya...Yarin. Yarin Yemire."

Savunucuların kendi aralarında konuştuğunu duydu ama ne söylediklerini bir türlü anlayamadı. Sadece kiminle konuştuklarını öğrenmeye çalışıyorlardı. Başka bir şey olması çok saçma olurdu. Yoksa neden Yarin'in adını öğrenmek isteyeceklerdi ki?

"Dominik Dormen ve Valerie Vaner'i arıyoruz." Kalp atışları bütün sağduyusuna karşı çıkıp kulaklarında atmaya başladı. "Katar'ın emri."

"Ya... neden arıyorsunuz peki?"

Savunuculardan biri öksürdü, arkadaşının konuşmasını önlemeye çalışıyor olmalıydı. Diğer ikisinden biri sesini çıkarmadı. Üçünden birisi güldü. "Bütün Marmares bu haberle çalkalanıyor. Bu si ketsiler saraydan kitap çalmışlar. Hanlar sokağında oturup hiçbir şey duymadığını mı söylüyorsun?"

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now