Dominik

236 49 5
                                    

"Marmares'ten ayrılman gerek."

Dominik başını salladı. "Mirza sakinleşene dek ortalıkta görünmemesi gerekecek."

"Matana kapısına iki at ve yolluk ayarladım. Ama acele etmeniz gerek."

"Eğer Mirza senin bu işe karıştığını öğrenirse baban da sen de konseyden atılırsın." Dominik Mirza'nın öfkeden köpürürken kendi dostlarını görüp görmeyeceğinden emin değildi. "Babanı da kendini de koruyamazsın."

"Elimden geleni yapacağım." Esme onun yüzündeki ifadeyi görünce kaşlarını çattı. "Dom, aklından ne geçiyor senin?"

İç çekip yıllarını geçirdiği kütüphaneye baktı. Burada geçirdiği her gün, onun gerçekte kim olduğunu bilmeyen birinin ona ettiği lafları duymuştu. Her gün. Herkes onu büyünün yok olmasıyla suçlamış, işkence çekip köle olmasını hatta öldürülmesini istemişti.

Dominik onların gözünde bir ketsiydi; lanetli, büyüsüz bir bekçi. Ketsi onların dilinde bir küfürdü. Çünkü Dominik onlara ihanet etmişti. Onların gözlerini kapayıp taptıkları büyüyü ellerinden almışlardı.

Onların hem ne kadar haklı hem de bir o kadar haksız olduğunu fark edince içinden gülmek geldi.

Demek Dominik'in bir hain olduğunu düşünüyorlardı. Öyle olsundu.

"Bizim nişanımız ilan edildiğinden beri onun yaptığı her şey bana da yazılıyor. Mirza'nın gözünde eski dostu olmayacağım. Ben bir bekçiyim ve benim gibi bir bekçi olan nişanlım Katar'a ihanet ettiyse ben de en az onun kadar hainim."

"Dom..."

"Bir kaçış yolu bulduğunu biliyorum." Dominik Garrek'e kendinden emin bir şekilde baktı. Bu adamı tanıdığından beri gözlerinde endişe vardı ve hepsi de Dominik'in suçuydu. Bir keresinde camdaki sembollere bakıp sabırla lanetlendiğini söylemişti. Haklıydı. Dormen ailesi Dominik'i onun himayesine vererek bu yaşlı adamın bütün hayatını lanetlemişlerdi.

Dominik ona olan borcunu nasıl ödeyecekti, hiç bilmiyordu. Konuşurken tekrardan Esme'ye döndü. "Valerie'yle gitmekten başka çarem yok. İstediğin kadar benim masum olduğumu savun, buna kimse inanmayacak. Bu kız bugün hain ilan edilebilir ama ben altı yıldır böyle çağrılıyorum. Boşa kürek çekersin."

Esme ağzını açıp itiraz edecek oldu ama Garrek onu koluyla durdurdu. Garrek ona hiç olmadığı kadar yaşlı gözüktü. "Aklından ne geçiyor?"

"Bizimle gelsen de gelmesen de bizim kaçmamıza yardım ettiğini düşünecektir. Seninle ne kadar yakın olduğumuzu biliyor. Onu aksine inandıracak tek bir yol var. Bizi sen ihbar edeceksin."

Bu sefer itiraz etmek isteyen Garrek oldu ama kaldırdığı eli havada kaldı. O da bunun ellerindeki en iyi seçenek olduğunu biliyordu. Bunca yıl Dominik'ten geçmişini saklarken bugün Esme'nin vermesi gereken kararı her gün tekrar tekrar vermişti. Doğru olanı yapmak için, ona doğru gelmeyeni yapmıştı.

"Onlara gerçekten de nasıl kaçtığımızı anlat. Biz kaçmanın bir yolunu buluruz." Dönüp Valerie'ye baktığında gözlerindeki cesareti gördü. Güzel. O deli cesaretine şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

"Babanla sık sık şehir dışına çıktığınızı söylemiştin. Bizi saklayacak bir yer biliyor musun?"

Valerie bir an düşündükten sonra başını salladı. "Urak'ın evi hala açık." Gözleri bir an Esme'ye kaydı. "Kızının Matana'ya hapsolmasını istemediği için ondan kimseye bahsetmedi. O hala orada yaşıyor."

Dominik Uraz'ın bir kızı olmasına ve kızının sürgünden kaçabilmesine mi yoksa Valerie'nin git gide artan sırlarına mı şaşırsa bilemedi. Midesi o kadar bulanıyordu ki gidip bir yere kusmak istedi. Şimdi sırası değil.

"Güzel." dedi, sonra da gidip kendisinin ve Valerie'nin pelerinini getirdi. "Garrek, bize Katar'ın paralarını getirir misin?"

Garrek odaya giderken Esme de ona pelerinin altına sakladığı parşömeni ve ağır bir keseyi uzattı. "Kâğıda her şeyi yazdım. Bu para sizi bir süre tutar." Bir eliyle ona uzattığı parşömeni tuttu. "Evine bir daha dönemeyebilirsin."

Dominik parşömeni kendine çekti. "Merak etme. Burası hiçbir zaman evim olmadı." Garrek odasından ona keseyi getirdiğinde keseyi pelerinin cebine koydu. Hayatına bu yaşlı adamı görmeden mi devam edecekti? Elindeki kağıtları toplayıp ona sıkıca sarıldı.

"Kendine iyi bak, Garri. Ki tekür. Her şey için."

Garrek'in gözleri yaşlıydı. "Beni affet Dom. Sana söylemediğim her şey için affet beni. Kader bir gün bizi bir araya getirirse, söz veriyorum. Sana daha iyi bir yoldaş olacağım. O zamana dek kendine iyi bak."

Dominik onun kolunu sıvazladı. "Hep öyleydin."

Esme Valerie'ye seslendi. "Odandan kitapları getir. Eğer kitapları saraya götürürsem Mirza'yı ikna etmenin bir yolunu bulabilirim."

Valerie şiddetle başını salladı. "Olmaz. Kitaplarla işim bitmedi."

Dominik ona ters bir bakış attı ama Valerie geri çekilmedi.

"Bana inanmıyor olabilirsiniz. Ama ne babam ne de diğer bekçiler bu yaptığımı biliyor. Her şeyi gerçekten tek başıma yaptım. Onların bir suçu yok."

"Bunun artık bir önemi yok."

"Eğer babama beni kurtardığını söylersen sana destek çıkacaktır."

"Koşup her şeyi Katar'a anlatmayacağını nereden bileyim?" diye sordu Esme.

"Eğer onu benimle tehdit edersen," Valerie'nin sesi titredi. Dünyanın oyunlarından nasibini almamış gibi gözükse de Dominik'in midesini bulandıran büyük adamların oyunun çok iyi oynuyordu. "Benim için her şeyi yapar."

"Kitapları bana ver Valerie."

"İşim bittiğinde geri getireceğime söz veriyorum." Valerie koşar adım odasına gidip kitapları ve eski dil defterini kaptı. "Kar üzerine yemin ederim. Sadece bana zaman ver, ki Esme. Lütfen."

Esme sesli bir küfür savurup saçlarını savurdu. "Bana bir kâğıt parçası gibi bir şey ver. En azından onlara gösterebileceğim bir kanıt olsun."

Valerie kitaptan bir sayfa koparıp ona uzatırken Garrek gözlerini kapattı. Onun için izlemesi zor bir sahne olmalıydı.

"Gidin artık. Çok bile oyalandınız."

Dominik başlığını kafasına geçirirken Valerie Garrek'in önüne geldiğinde duraksadı. "Ki tekür, ki Garrek."

Valerie'nin eli boynundaki kolyeye gitti ama Garrek'in elleri onu durdurdu. Yüzündeki ifade, yırtılan kitabı izlerkenki ifadesiyle aynıydı. "Yolun açık olsun, li Valerie."

Valerie başını sallayıp boştaki eliyle eteğini çekti. Neyse ki pelerini uzundu da elbisesi karanlıkta dikkat çekmeyecekti.

Dominik kütüphanenin ağır kapısını açarken kendini boğulacak gibi hissediyordu. Geride bıraktığı her şeyi düşünmek istedi ama tek birini bile düşünse bu kapıdan dışarı adımını atamayacağını biliyordu.

Anne, baba, diye seslendi. Lütfen. Bana yardım edin.

Başlığının iyice öne çekip karanlığa daldı. İlk defa, kütüphanenin dışarısı, içerisi kadar soğuktu. 

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt