Dominik

503 83 13
                                    

Dominik Valerie'nin Kalem'deki varlığına git gide alışıyordu. Valerie başlarda olduğu kadar gürültücü ya da rahatsız edici değildi. Aksine, Garrek'e günlük işlerinde yardımcı olurken sesini bile çıkarmıyordu. Bazen ikisi de onun geldiğinin farkında değilken birinci katın merdiveninin sahanlığına oturup onları seyrederdi. Dışarıdan bakan biri onların baba kız olduğunu bile düşünebilirdi. Tabii ten renkleri biraz daha benzer olsaydı.

Garrek ona Dominik'e verdiğinden kat be kat az iş verse de Valerie bazen yorulup olduğu yere çöküyordu. Dominik ne zaman yorulup iş yapmak istemese – ki bu çok nadiren olurdu- Garrek onu azarlayıp işin başına döndürürdü. Oysa bacakları titreyen bu yaşlı adam koşarak Valerie'ye su getiriyor, daha fazla yorulmaması için geri kalan işleri kendisi yapıyordu.

Son bekçi olmayı özledim, diye düşündü, yine onları böyle izlediği bir gün. En azından insanlar daha çok üzerine düşüyordu. Odasından ayrılmadığı günlerde keyfi gayet yerindeydi ama öğleden sonra yemek yediği nadir günleri çok özlemişti. Son günlerde ne zaman aşağı inse bulduğu tek şey meyve çöpleri dolu bir tabak ve kahkaha sesleriydi.

"Bizi daha ne kadar dikizlemeyi düşünüyorsun?"

Valerie'nin ayaklarının altında durduğunu görünce irkilerek bacaklarını çekti. Kız ellerini beline dayamış, ona ters ters bakıyordu. "Odanda boş boş oturacağına gelip bize yardım edebilirsin."

"Odamda boş boş oturmuyorum." Elindeki kitabı kaldırdı. "Kitap okuyorum. Üstelik, sen gelmeden önceki yıllarda bütün işleri ben yapıyordum."

Dominik'in sözleri belli ki Valerie için hiçbir şey ifade etmiyordu. "Ee?" dedi kaşlarını çatarak. "Bu hiçbir işe karışmayıp odanda oturacağın anlamına mı geliyor?"

"Sanırım?"

Valerie gözlerini devirip etrafta bir şeyler aradı. Tam ona ne aradığını soracakken kız ayakkabısını çıkarıp Dominik'in kafasına attı. Yusar'la olan dosluğunun getirisi olan gelişmiş hayatta kalma içgüdüleri ona kitabını kaldırmasını söyledi ve Dominik son anda kendini kurtardı. Ama bu sefer de ayakkabı gerisin geriye Valerie'nin kafasına düştü. Dominik elini ağzına götürüp onu seyrederken Valerie gözlerini kapatıp yüzünü buruşturdu.

Valerie şimdi kulakları patlatacak bir sesle bağırıp sinir krizi geçirecekti ve onu dokuzuncu kata kadar kovalayacaktı. Dominik ikisinin de can sağlığı için kaçmaya hazırlanmıştı ki Valerie'den farklı bir ses çıktı.

İlk başta gördüğüne inanamadı ama kız gerçekten de gülüyordu.

Valerie batmakta olan güneşin kütüphaneye düşen ışıklarının altında öyle sesli bir kahkaha attı ki Dominik bu binada yıllardır kimsenin böyle gülmediğinden emin oldu. Kaldırdığı bacağının üstüne ağırlığını verip onu seyretti. Eğer Matana'ya gidip diğerlerini görmese oradaki insanların Marmares'teki insanlardan daha mutlu olduğuna kanaat getirirdi. Ama orada da en az Marmares'teki kadar mutsuz insan yaşıyordu. Bu kız... farklıydı. Dominik'in ağzı açık kaldı.

"Bunu, iyi öğren, Son Bekçi Bozuntusu," dedi gülmelerinin arasında. "Kötü niyetle yaptığın her şey dönüp sana gelir. Ben bu söze kendimi bildim bileli inanıyorum ama hiç böyle döneceğini düşünmemiştim."

Valerie tam o anda gülmeyi bıraktı. Yeşil gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Yok artık."

"Anlamadım?"

Valerie'nin yüzündeki gülümseme tekrardan yerini buldu. "Gülüyordun. Az önce. Buraya geldiğimden beri... Daha doğrusu seninle tanıştığımdan beri hiç güldüğünü görmedim."

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now