Valerie

357 60 11
                                    

O zamanlar hem yaşı küçüktü hem de annesini kaybettiği için kendini çaresiz hissediyordu. Ülkenin en güçlü insanlarından birinin bile çaresiz olduğunu görmek onu rahatlatmıştı.

O gece ağacın altında kalıp dinlenmeye karar vermişlerdi. Valerie yorgunluktan bütün bedeni ağrısa da bir türlü uykuya dalamamıştı. Sabaha doğru kısa bir süreliğine gözlerini kapatmış, güneş doğunca da yola çıkmak için uyandırılmıştı. Markus Marmares hala şehirdeki diğer cesetler gibi hareketsizce yaşıyordu.

Bütün büyücüler öldü, diye düşündü. Peki sen niye yaşıyorsun?

Urak Kitarek'i uyandırmak için sarsınca mavi gözleri dehşetle açıldı. Bir an Urak'ı itecek gibi oldu ama hemen kendini geri çekti.

"Sakin olun, Ke Kitarek!" Sonu gelmiş bir dünyada kimin saygıya ihtiyacı olup olmadığının pek de bir önemi yoktu ama alışkanlıklar bir günde ortadan kaybolmuyordu.

Markus Marmares'in gözlerinin önünden yaşadığı dehşet geçti. Mavi gözleri yaşlarla doldu. "Her şey... dün gece..."

Varrak ne yapacağını bilemez bakışlarla Urak'a baktı ama o omuz silkmekle yetindi. Yapabilecekleri bir şey yoktu. Valerie'nin oradan oraya gidip geldiği küçük dünyası bile artık tamamen yok olmuştu. Markus Marmares Karpem'in gelecek Katar'ıydı. Geri dönüp ülkeyi kurtarması gerekiyordu ama kimi, kimden koruyacaktı? Düşmüş bir sarayda hangi tahta oturacaktı?

Cesetlerle dolu bir şehirde kime hükmedecekti?

Geniş omuzlu, iri yapılı bir gençti Markus. Ama o an anne babasını isteyen küçük bir çocuktan farksızdı. Valerie babasını kenara itip Markus'un önüne diz çöktü. Markus onun yanına geldiğinden bile habersizdi. Gencin buz kesmiş ellerini tuttu. Mavi gözleri o zaman Valerie'yi gördü.

"İyisin." dedi Valerie, söylemek istediği onlarca söz olmasına rağmen hiçbir tesellinin işe yaramayacağını biliyordu. İnsanlarının da ülkesinin de ona ihtiyacı vardı. Ama şimdi onlara yardım edemezdi. Bu haldeyken değil. Şu an onun kendisine ihtiyacı vardı.

Markus ağır çekimde başını salladı ama kızın ellerini bırakmadı. Valerie de geri çekilmedi. Urak ve babası yolculukları için at bulmaya gittiklerinde ikisi de ellerini çekmeden öylece oturdu. Markus gözlerini kırpmadan çimenleri Valerie ona baktı. Gözlerinin rengi gibi gizemli bir denize benziyordu. İçinde barındırdığı acı bütün bedenini sarmıştı. Valerie bu anı bir süre sonra unutacak, daha sonra tekrar hatırlayacaktı.

Çok sonra Markus onun ellerini bırakıp yüzünü tuttu. Valerie sıcak ellerin yüzünü yaktığını hissetti. Markus ona iyice yaklaşıp gözlerinin içine baktı. "Bana itaat et."

Valerie ona anlamaz gözlerle baktı. "Ne demek istiyorsun?"

Sonra Markus bir an duraksadı. "Sen..."

Yüzünde sıkkın bir ifade belirdi. Gücüm yetmiyor. Bunu yaptığım için affet beni.

Valerie onun sesini duyabiliyordu ama kitarek'in dudakları artık hareket etmiyordu. Kitarek diğer eliyle de onun yüzünü tuttu ve yüzüne yaklaştırdı. Beni dinle. Valerie'nin onu dinlemekten başka bir şansı yoktu ama görünmez eller yine de zihnine ulaştı. Valerie onu itip kaçmaya çalıştı ama eller onu sıkıca tuttu.

Markus Marmares uzanıp onu dudaklarından sertçe öptü. Ben Markus Marmares değilim. Benim adım Marah. Ben büyü gücü olmayan sıradan bir çocuğum. Beni cesetlerin arasında buldunuz. Kaçarken yaralandığım için beni de yanınıza aldınız.

Markus geri çekilip Valerie'nin artık bomboş bakan gözlerine baktı. Sana bunu yaptığımı unut. Seni öptüğümü unut. 

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin