Dominik

1.1K 137 21
                                    

Taqer kapının önünde onu bekleyen savunucularla konuşuyordu. Dominik taş kapıyı arkasından kapatıp pelerinini üzerine geçirirken generallerini dinleyen savunucular göz ucuyla ona baktılar. Dominik alışkanlık olarak başlığını kapatmayı düşündü ama Taqer cık cık etti.

"Yanında ben varken bunu yapmana gerek yok." Dominik Taqer'in bunu ne niyetle söylediğini anlamadı ama itiraz da etmedi. Gündüz vakti başlığını kapatmadan sokakta yürümeyeli uzun zaman olmuştu.

Kütüphane ile saray arasındaki yolda günün bu saatinde in cin top oynuyordu. Her geçen gün burada daha az insan görüyordu. Eskiden burası sarayla şehrin arasında köprü, meşhur bahçelerin girişiydi. Sarayda kaldığı on iki sene boyunca saraydan sadece birkaç kez ayrıldığı için buraları doyasıya gezememişti. Bu yüzden hatıralarına güvenemiyor, sadece hayal kurmakla yetiniyordu.

Büyülü Bahçeler kütüphanedeki kayıtlara da geçmişti. Marmares'in Misafirleri. Başka şehirlerden ya da ülkelerden gelen ziyaretçiler, Marmares'e vardığında eğer şanslıysa önce kendine kalacak bir yer bulurdu. Karpem'in yükseliş dönemlerinde hanlarda kalacak bir yer olmak neredeyse imkansızdı.

Büyülü Bahçeler, Mirac Marmares tarafından yapıldı. Babası Mehdi Marmares'in Marmares şehri için oluşturduğu haritada son hedefi, Işıklar Sarayı'nın altına büyük bir bahçe yaptırmaktır. Dominik o kitabı o kadar çok okumuştu ki artık sayfaları gözünün önünde görebiliyordu.

Oğlu Mirac Marmares babasının vasiyeti üzerine ülkenin her yerinden botanikleri bir araya getirip büyük bir bahçe yaptırır. Bahçe insanlar tarafından o kadar beğenilir ki buraya Büyülü bahçeler adı verilir. Aşıklar bu bahçelerde evlenir, en güzel şiirler bu bahçelerde yazılır. Ünlü şair ve yazarların Büyülü Bahçeler ile ilgili eserlerine bakınız.

Dominik o ışıltılı bahçelerin yerini yaprakları renklerini kaybetmiş ağaçların almasına üzülüyordu. Ama bu terk edilmiş arazi onun kütüphane dışında başını kaldırmaktan korkmadan vakit geçirebileceği tek yerdi.

Taqer onun yürüyüşündeki bozukluğu fark etmiş olacak ki adımlarını yavaşlatıp yanına geldi. "Biraz daha hareket etmelisin. Böyle giderse yakında yataktan kalkamayacaksın."

Dominik ona hareketsiz kalmadığını, sadece dün yediği onca tekmeden sonra karnındaki morlukların ağrıdığını söyleyebilirdi. Ama bunu söylemesi ne işine yarayacaktı ki? Belki Taqer Huek'i bulup bir askerine dövdürürdü. Ya da bunlarla hiç uğraşmayıp Dominik'i gece yarısı dışarı çıktığı için azarlardı.

"Umarım böyle bir sonla karşılaşmam," diye mırıldandı.

Taqer'in gözleri hala onun attığı yavaş adımlardaydı. Dominik ağrıyan yerinin karnı olduğu anlaşılmasın hafif öne doğru eğilerek yürüyordu. Taqer'in onun iyice dibine girdiğini görünce irkilerek kenara kaydı.

"Ayağındaki..." Taqer arkasındaki savunucular olduğu için cümlesini tamamlamadı. İnsanlar meşhur son bekçinin ayağındaki yaralarının onun lanetlenmesiyle alakalı olduğunu düşünürdü. Kendi dertleri dışında konuşabilecekleri bir şeyleri olmadığı için de günlerce bu konunun dedikodusunu yaparlardı. Taqer cümlesini yarım bırakacak çok fazla şeyin önüne geçmişti.

Dominik yaralarıyla barışalı yıllar olmuştu ama saraya giden yolda yürürken o geceyi hatırlayınca yine de tüyleri diken diken oldu. "Hayır. Sadece bacaklarım açılmadı, o kadar."

Taqer'in koyu renk gözleri onu son kez inceledikten sonra önüne döndü. Taqer az önce olduğu gibi ondan birkaç atım öteye gidip yürürken sarayın girişine kadar bir daha hiç konuşmadılar.

Dominik Beileen Sarayı'na ilk gittiği günü hatırlıyordu. Eğer dört yaşına dair başka bir günü hatırlamaya çalışsaydı anıları bu kadar keskin olmazdı. Ama Dominik istese de o günü ömrünün sonuna kadar unutamayacağını biliyordu.

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now