Valerie

5.4K 365 40
                                    

Avucundaki küpelerin tüyleri tenini gıdıklıyordu.

Bu küpeleri yıllarca güzel bir kadının kulaklarında görmüştü. Sarı saçları onunkiler gibi kabarmaz, teni de onunki gibi güneşte kararmazdı. Bembeyaz, adeta bir ışık gibi parlardı annesinin teni. Bu küpeler de en çok ona yakışırdı.

Boştaki eliyle küpeleri okşadı. Ne tenini ne de saçlarının rengini ondan almıştı. Ama gözlerinin rengi aynıydı. Aynı o güneşin altında parlayan çimen gibi. Valerie'nin görüntüsünü unuttuğu yosunlu deniz gibi.

Ellerinde tuttuğu küpelerin tüylerin rengi gibi.

Tepesinde yükselen yıldızlara baktı. Bu gece köyün temiz havası bile içindeki sıkıntıyı gideremiyordu. Keşke ağlayabilseydi. Belki o zaman göğsü biraz hafiflerdi. Şimdi sadece bir ölü gibi etrafta dolanıyor, insanların gülümsemelerine bile karşılık veremiyordu.

Böyle olmayı sevmiyordu. Böyle olmak istemiyordu. Sevdiklerini kaybeden tek kişi o değildi. O gece herkes birini kaybetmişti. Ama Valerie ortada ağlayan kimseyi göremiyordu. Eğer diğerleri de bu ıssız köyde tek başına ağlıyorsa o da yasını böyle sessizce tutacaktı.

Geceyi burada oturarak geçirmeyi kafasına koymuştu. Fakat birisi sesini duymuş gibi arkasından çimenlerin ezilme sesi duyuldu. Başını çevirdiğinde bu hayatta en çok sevdiği insanın o yumuşak yüzüne baktı.

"Baba." Farkında olmadan gülümsemeye başladı.

"Burada ne işin var?"

"Asıl soru..." Babası nefes nefese yanına geldi. Son zamanlarda hareketsizlikten çok kilo almıştı. "Senin burada ne işin var?"

Babası yanına oturup ayaklarını uzatırken Valerie avucundaki küpeleri kaldırdı. İkisi de birbirine cevabını bildikleri bir soruyu sormuştu. Ama insanlar bazen böyle yapardı.

"O küpeleri ona Datum'dan almıştım." Babası kendi kendine güldü. "Annen hiç belli etmezdi ama lükse pek düşkündü."

Valerie'nin gözünün önüne annesinin mücevher kutusu geldi. "Pek de belli etmiyor değildi aslında."

Babasının teni de onunki gibi güneşte yanmış, kararmıştı. "Doğru diyorsun. Annen hiçbir şeyden çekinmezdi."

Avucunu yukarı kaldırıp küpelere baktı. Beni utandırma. O uzak ses soğuk bir rüzgâr gibi tenini ürpertti. Ne kadar zaman olmuştu? Bu küpeleri onun cesedinden almasının üzerinden kaç koca sene geçmişti?

Beni utandırma Valerie. Valerie küpelerin altın rengi uçlarını kulaklarındaki delikleriden bir bir geçirdi. Küpelerin hafif tüyleri koyu renk saçlarının arasında parlıyordu.

Babası bir kolunu ona uzatıp kendine çekerken Valerie de onun yumuşak karnına sarılıp başını omzuna yasladı. Kendini bildi bileli babası nereye gittiyse o da oraya gitmişti. O soğuk denizi bile beraber aşmış, bambaşka bir toprakta beraber yürümüşlerdi.

"Bir gün yine gezebilmek istiyorum." Bir gün yine annemi görmek istiyorum. Evimize dönmek istiyorum. Ama ağzından çıkan bu tek bir cümleyle kaldı.

Babası hırıltılı bir nefes aldı. "Bir gün bitae, tekrardan güneşi karşıdan seyredeceksin. Bu küpelerin yenisini, çok daha güzelini alacaksın."

Valerie kıkırdarken küpeleri geri itti. "En son isteyeceğim şey, yanaklarımı gıdıklayan başka bir küpe. Ama o kadar Kar Denizi'ni aşmışken de elim boş dönmek olmaz. Gel, biz o küpelere iki tane diyelim."

"Bir de babamın kızıyım diyorsun..." 

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now