Dominik

656 91 19
                                    

Dominik bir öksürük sesiyle uyandı. Valerie sırtını duvara yaslamış, onu seyrediyordu.

Valerie'nin peşine uyku sersemi merdivenden inerken kolunu korkuluğun demirine çarptı. En son ne zaman korkuluğu olan bir merdiven görmüştü? Aklına Kalem'in bitmek bilmez merdivenleri gelince içi ürperdi. Altı yıldır hayatta kalması gerçekten bir mucizeydi.

Yemeği büyük salonda yiyeceklerini düşünerek daha sofraya oturmadan havasızlıktan boğulmaya başlamıştı ki onlara yemek getiren gençlerin ellerinde tepsilerle dışarı çıktığını gördü. Valerie onlara birkaç talimat verirken Dominik uyumaya geldiğinde ortalıkta görülmeyen çocuklar Valerie'nin sesini duyup etraflarını sardı. Dominik onların ellerinden kaçmak için bacaklarını birbirine yapıştırdı ama nafileydi.

"Anlaşmamızı biliyorsunuz." dedi Valerie, Dominik'in huzursuzluğunu fark etmişti.

"Uslu durursak fazladan tatlı yeriz!" Dominik bir eliyle üzerindeki deki'yi çekiştiren çocuğa baktı. Valerie çocuğu kollarından tutup kendine çekti.

"Sizin yemeğiniz büyük salonda. Siz oturup yemeğinizi yerken ben de tatlılarınızı getireyim, olur mu?"

Çocuklar büyük salona gitmemek için binbir bahane uydururken Dominik onlardan kurtulamayacaklarını düşünmeye başlamıştı. Sonra bir anda çocukların hepsi suspus oldu ve Valerie'nin bacaklarına sarıldı. Valerie ise Dominik'e, daha doğrusu Dominik'in arkasına bakıyordu.

Çocuklar merdivenden inip sıraya dizilirken Dominik birisi ensesine üflüyormuş gibi hissetti. Omzunun üstünden dönüp baktığında bembeyaz saçlı bir kadınla göz göze geldi. Kadının boynunda siyah renk bir fular vardı. Neredeyse saçlarının rengi kadar açık olan gözleri hareketsizce Dominik'i seyrediyordu.

"Sen Son Bekçi olmalısın."

Dominik kaşlarını çattı. "Demek dış görünüşümü bile biliyorsunuz."

Kadın ona baygın gözlerle bakarken merdivenin son basamağında durdu. Basamağın üstünde dururken Dominik'ten en az iki baş uzundu. "Valerie söyledi."

Dominik eliyle saçlarını karıştırırken gözlerini kaçırdı. "O da mümkün tabii."

"Ben Ursula." Kadın son basamağı da indiğinde ikisinin boyu birbirine denk oldu. "Sana Son Bekçi diye mi seslenmeliyim? Miketsi?"

Adımı biliyorsun. "Dominik," dedi kadından bir adım uzaklaşırken. "Dominik Dormen."

Adı Ursula olan kadın onu baştan aşağı süzdü. "Hatıralarımda sen, kütüphanede tek başına oyun oynayan çocuksun. Zaman ne kadar çabuk geçiyor."

Kendini küçük bir çocuk olarak hayal etti. "Şu anki yaşantımdan çok da farklı olduğunu söyleyemem."

Ursula kaşlarını çatınca yanında duran Valerie hafifçe kıkırdadı. "Hala Kalem'de yaşıyor ya, ondan bahsediyor."

Ursula'nın gözleri Dominik'in üzerindeki deki'ye takıldı. Dominik bekçilerin birer deki giymesini beklerken hiçbirinin üzerinde ipekler görmeyince epey şaşırmıştı.

"Bir deki giyiyor olman seni bir bekçi yapmaz." Ursula'nın sesi bir bıçak kadar keskindi. Eli Dominik'in üzerindeki deki'nin geniş kolunda gezindi ama tenine değmedi. "Bir bekçi, ona emanet edilene sahip çıkar. Peki sen, sana emanet edilene sahip çıkıyor musun, miketsi?"

Aradığın sorunun cevabı bende değil. Dominik için bekçilik bir unvandan ibaretti. Edilmiş bir yemin değil. Ama Ursula'ya bunu söyleyemezdi.

"Ben," dedi yavaşça. "Sevdiğimi korurum."

"Peki bu benim sorumu cevaplıyor mu?"

"Gerektiği kadar."

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now