Valerie

226 42 11
                                    

Günlük işleri neredeyse bitmişti. Marah güçlü olduğu için genelde ona hamallık yaptırıyorlardı. Bazı günler su taşıyor, bazı günler tarlada çalışıyordu. Kalan vaktinde köydekiler neye ihtiyaç duyuyorsa onlara yardım ediyordu. Valerie Başbekçi'nin olduğu için ona kimse iş vermiyordu. Ama o boş boş oturmaktan nefret ederdi. Bu yüzden o da öksüz çocuklarla ilgileniyordu. Valerie bu işi sandığından daha çok sevmişti. Marah'ın yanında değilken onu düşünmediği tek an bu çocuklarla geçirdiği zamandı.

Akşam yemeğinden sonra Marah'ın peşine kulübesine gitti. Eğer Marah uyumayacaksa ikisi kulübenin önüne oturur, gökyüzünü seyrederken havadan sudan sohbet ederlerdi. Marah yavaşça konuşur, her kelimesini dikkatle seçerdi. Valerie onun yanındayken söylediği her şey birbirine girdiği için onun bu yönüne çok özeniyordu. Daha sonra bu anıları hatırladığında ne kadar küçük olduğuna gülecekti.

"Buraya taşınalı neredeyse beş yıl oldu." dedi Valerie. Altlarına kırmızı çizgili bir yer örtüsü sermişlerdi. Valerie ve babası, öksüz çocuklar, herkesin korkulu rüyası Ursula ve birkaç gençle beraber büyük evde kalıyordu. Marah da kendi yaptığı kulübesinde tek başına yaşıyordu.

Marah kollarını arkaya dayamış, gökyüzünü seyrediyordu. "O kadar zaman olmuş mu gerçekten?"

Onu seyrederken içi ısınıyordu. O kadar güzeldi ki onu seyretmek. Keşke bütün anlar bu ana karışsaydı. Marah bir keresinde ona gökyüzünün eskiden rengarenk olduğunu söylemişti. Tam olarak böyle gözüküyor olmalı, diye düşündü Valerie. Senin gibi.

"Oldu tabii. Bu kulübeyi ne ara inşa ettin sanıyorsun? Ben bu sene yirmi bir yaşıma bastım, haberin var mı?"

Marah ona şaşkın gözlerle baktı. "Bugün doğum günün mü?"

Valerie gülümseyerek başını salladı. Aralarında duran sepetin içinden Ursula'nın yaptığı keki çıkardı. "Merak etme, hazırlıklı geldim."

Marah oturuşunu düzeltip bağdaş kurdu. "Üzgünüm, bilmiyordum. Sana nasıl bir hediye verebilirim?"

Valerie gecenin cesaretine kapılıp sepeti yanına koydu. Dizlerinin üstünde Marah'a doğru eğildi. "Ben verebileceğin bir hediye biliyorum."

Marah ona meraklı gözlerle baktı. "Öyle mi? Eğer elimden gelen bir şeyse zevkle yaparım."

Valerie uzanıp onu öptü. Ne kadar uzun zamandır bu anı beklediğini o bile bilmiyordu. Kaç defa bu anın nasıl gerçekleşeceğini hayal etmişti. Nasıl hissedeceğini de düşünmüştü ama... bu anı açıklamak istese ağzından tek bir kelime çıkmazdı.

Marah onu itmeden önce kaç saniye öyle kaldılar bilmiyordu. Ama o sürede tek bir nefes dahi almadı.

Marah'ın ellerini yüzünde hissetti. Geriye çekilip yüzüne baktığında gözlerinin ne kadar parlak olduğunu fark etti. O kadar maviydi ki... Koyu renk saçları alnını gölgeliyordu. Hatırladığı Marah hep çok göz alıcıydı ama...

"Valerie!" Sesi o kadar sitemkardı ki eğer Valerie onun gözlerine bakakalmış olmasaydı bu hali canını yakardı.

Onu öpmüştü. Onu ilk kez öpmüştü. O zaman neden bu an ona bu kadar tanıdık geliyordu?

Aylardır yanından ayrılmadığı halde gözlerinin rengini bilmemesi de.

"Gözlerin..." Valerie hareket edemiyordu. "Gözlerin böyle değildi."

Marah'ın yüzündeki ifade dondu.

"Valerie!" Valerie başını kaldırıp ona seslenen arkadaşına baktı. Beri de büyük evde kalan gençlerden biriydi. "Ursula seni çağırıyor!"

Marah ile göz göze geldiler ama Valerie ona konuşma hakkı tanımadan koşarak Beri'nin yanına vardı. Beri onun yüzündeki ifadeyi görmüş gibi dibine girdi.

"Bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı?"

Valerie'nin gözünün önünden o mavi gözler geçti. Sana bunu yaptığımı unut. Seni öptüğümü unut. "Sonra." dedi Valerie ama sesi çıkmadı. 

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now