Dominik

284 46 26
                                    

Kalp atışları rüzgârın uğultusunu bastırırken saniyeler saatlere dönüştü. Garrek'in yüzü kireç rengine dönerken kırışmış, nasırlı elleri titredi.

"Dom... bunu nereden buldun?"

Sandalyesini itip ayağa kalktığında mermerden kulak tırmalayıcı bir ses geldi. O an Garrek'in yüzündeki o yabancı ifadeye bakmak canını hiç beklemediği kadar yaktı.

Nefes alma umuduyla terasın soğuktan buğulanmış camlarına doğru yürüdü. Bir eliyle camlardan birindeki buğuyu silerken sırtını döndüğü Garrek'in hızlı nefes alışını duyuyordu.

Sildiği camda kendi yüzünü gördü. Açık, sarıya çalan gözlerinde hiçbir şey göremedi. Yüzünün arkasında, yeşil ağaçların kapattığı gökyüzüne baktı. Karanlığa bürünmüş, renklerden yoksun gökyüzü gri bulutlarla doluydu.

Mektubu ilk okuduğumda neden annemle babamın beni senin himayene bıraktığını merak ettim. Neden senin himayende kalmam gerekirken kendimi sarayda bulduğumu anlamaya çalıştım. Ama bunların arasında en çok, neden annemle babamın gerek görüldüğünde adımın ve soyadımın değiştirilmesini talep ettiğini anlayamadım. Sonra dönüp Dormen adına baktığımda, bu kadar güçlü büyücülerin olduğu bir ailenin nasıl bu kadar kısa bir geçmişi olduğuna şaşırdım. İncelediğim bütün kaynaklar ve kurabildiğim bütün bağlantılar sonunda, hala neden sık sık soyadımızı değiştirdiğimizi çözemedim. Hadi, bana yardım et eski dostum. Neden ailemin yıllardır başka isimlerde saklandığını anlat bana.

Kaç gece oturup Garrek sandalyesine uyuya kalana dek sohbet etmişlerdi. Söylecekleri çok, vakitleri sonsuzdu. Garrek konuşmayı, Dominik ise dinlemeyi severdi.

Ama Garrek susmayı tercih etmişti.

Şimdi olduğu gibi.

Camdaki buğuları sildikçe kendi yansımasının arkasında Garrek'i de gördü. Garrek'in aşk romanlarının arasına sakladığı, eski dilde yazılmış bir mektuptu bu. Dominik bu sabaha kadar bu kâğıdın içinde Garrek'in yıllar önce onu terk eden sevgilisinin aşk dolu sözleri olduğunu düşünüyordu.

Ama Valerie ona bakıp da görmeyi öğretmişti. Bu yüzden Dominik kâğıdı eline alıp gerçekten baktı. İşte o zaman kararmış mührün üstünde yazan adı gördü. Dormen.

Binlerce kitabın arasındaki iki kat zarfın arasına saklanmış bir mektuptu bu. Geçmişini irdelemeyen Dominik bu mektuba dönüp ikinci kez bakmazdı. Baksaydı bile eski dili anlayamazdı. Onun bildiği Valerie'ye yardım ettiği kadarıyla birkaç kelimeden öte değildi.

İşte koskoca geçmişi saklamak bu kadar kolaydı.

Garrek'in konuşmaya hazır, başını kaldırdığını gördü. Ama konuşan o olmadı.

Kütüphanenin giriş katının diğer ucundan, ince bir ses geldi. Valerie'nin sesinde o alışılmış neşe yoktu. Dominik iç güdüsel olarak terastan inip kapıya doğru yürüdü. Masada oturan Garrek de endişeyle yerinden kalktı ama Dominik ona durmasını işaret etti.

Tahta kapının arkasına gelince elini kapıya yasladı. Valerie iyice incelmiş, titrek sesiyle hıçkırıkların arasında anlaşılmaz kelimeler söylüyordu.

"Uykusunda konuşuyor." Masanın başında mahcup bir edayla dikilen Garrek'in sesi de titriyordu.

Dominik kapıdan uzaklaşıp terasa doğru gitti.

"İlk geldiği günlerde böyle değildi ama birkaç gün önce sesini duymaya başladım. Önce kendi kendine konuşuyor sandım ama seslensem de uyanmadı. Üstelik söyledikleri de pek anlaşılır değildi. Kızcağız bütün gün eski dil öğrenmeye çalışmaktan rüyasında da bu dili konuşmaya başladı."

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें