Dominik

505 75 11
                                    

Dominik elindeki bohçaları taş kapının önüne koyup Garrek'i bulmaya gitti. Garrek bıraktığı yerde, terasta, önündeki kalın kitaba gömülmüş bir halde oturuyordu. Dominik'e bakmak bir kenara, kitabının sayfasını bile çevirmedi.

Belki de ona Matana'ya gideceğini yola çıkmadan hemen önce söylemeliydi.

Bunu neden daha önce düşünemedim? Tam arkasını dönmüş, merdivenlere doğru gidiyordu ki Garrek'in sesi onu durdurdu.

"Ben de biraz kütüphaneden ayrılınca beni özlersin diye düşünmüştüm." Garrek kitabını kapattı, gözlüğünü öne doğru indirip başını ona çevirdi. "Anlaşılan o ki yanılmışım."

Dominik buna cevap vermeden odasına gitmeyi düşündü ama bu konuşmayı eninde sonunda yapacaklardı.

Garrek'in karşısına geçip ellerini masanın üzerine koydu. Önündeki cama vuran kelime, korku'ydu. Kütüphanenin geri kalanı için aynı şeyi söyleyemese de Dominik bu camların büyülü olduğundan neredeyse emindi.

"İyiydi."

Garrek konuşmadan onun yüzünü inceledi. Dominik sessizliği zorlama konuşmalara tercih ederdi ama Garrek'in damarlı gözleri onu o konuşmalar kadar rahatsız ediyordu. Eğer Garrek geriye yaslanıp konuşmaya başlamasaydı Dominik bunu itiraf edebilirdi.

"Ne oldu?" dedi Garrek bıkkın bir sesle. "Eğer iyi geçseydi iyiydi demezdin. İyiyi kötüleyip kötüyü iyileştirmek gibi bir huyun var."

Dominik kaşlarını çattı. "Böyle bir huyum olmadığına eminim."

"İyi geçtiğine de emin misin?"

Dominik kendini hazırcevap biri olarak görse de yalan söylemekten hoşlanmıyordu. Bunu saklamanın ne anlamı vardı ki zaten? Garrek gibi sandalyesinde geriye yaslandı. "Bana uslu durmamı söylemiştin."

Garrek başını salladı. "Ve sen de durmadın."

Başını sallama sırası Dominik'e geçti. "Bana sorma hakkı verilmedi." Ama yeterince itiraz etmemiş olabilirim.

Garrek hala ona beklentiyle bakıyordu.

"Sınır köylerinden haber gelmiş. Sınır köylerinde Maslar görülmüş." Mas kelimesini her duyan insan gibi onun da yüzünden kan çekildi. Zaten Garrek'in yanakları kıpkırmızı olduğu için Dominik bunu büyük bir sorun olarak görmedi.

"Ama bu nasıl mümkün olabilir?" Garrek hayretler için yeni yeni çıkmış sakallarını kaşıdı.

"Belli ki herkes mümkün olmadığını düşünüyordu. Ama altı yıl uzun bir süre, Garri. Bu sürede Kar Denizi'ni geçebilmenin bir yolunu bulmaları o kadar da zor değil."

"Ama o denizi biz bile büyüsüz geçemezdik."

"Büyü yokken bizi öne çıkaracak hiçbir meziyetimizin olmadığını düşünürsek bu karşılaştırmanın tamamen yanlış olduğunu söylemeliyim."

Garrek ona ters bir bakış attı ama laf etmedi. Dominik devam etmesi için gereken onayı almıştı. Böylece ona Maslar ve köylerle ilgili bilmesi gereken her şeyi anlattı. Neyse ki Garrek şaşkınlıktan -ve meraktan- ona nadiren soru sordu.

"Son olarak," dedi Dominik, konuşmaktan boğazı kurumuştu. "Mirza olası bir savaşta diğer ülkelerin de desteğini almak istiyor. Bunun için de bekçilerin bağlantısını kullanma niyetinde."

Garrek başını salladı. "Seni Matana'ya elçi olarak yolluyorlar."

"Evet." Dominik başını sallarken duraksadı. "Daha o kısmı anlatmamıştım."

"Yaşlıyım diye aklım çalışmıyor mu sanıyorsun?" Garrek hiddetle yerinde kıpırdandı. "Marmares'teki tek bekçi sensin. Meşhur Son Bekçi! Seni değil de Taqer'i mi göndereceklerdi?"

Dominik dudağını büzdü. Tam ağzını açıp bugün ne kadar mantıklı konuştuğunu söyleyecekti ki Garrek elini kaldırıp onu durdurdu. "Sakın. Ayrıca bekçiliğe dair okuduğun birkaç satır şey, düşük seviyedeki hayatta kalma yeteneklerin, densizliğin ve marifetmiş gibi kullandığın hazırcevaplığınla tam da altı yıldır hapis hayatı süren, ülkece dışlanmış bekçilerimizin beklediği elçisin!"

Dominik onun söylediği şeyleri zihninde tarttıktan sonra başını salladı. "Bekçiliğine dair okuduğum birkaç satır kısmı haricinde söylediklerinde haklısın."

"Bir de son bekçi olman var tabii. Ebeveynlerin de en meşhur bekçilerden. Yani evet, az önce seni aşağılıyordum ama gerçekten de aradığımız elçisin."

Dominik'in kafası karışmıştı. "Bunun için teşekkür mü etmeliyim?"

Garrek onun sakinliğini her zaman rahatsız edici bulurdu. "Hayır, seni aptal! Hazırlanmalısın! Mirza doğru bir karar vermiş. Eğer Datum ordusunu buraya geçirmeyi başarırsa ulaşabildiğimiz herkese ihtiyacımız var demektir. O köyde yüzlerce ketsi var. Bağlantıları ve tecrübeleri olmasa bile bize çok faydaları dokunur."

"Varrak Vaner." Taqer onun adını defalarca vurgulamıştı. "Marek'in döneminde Kalem dışında bekçilik yapmış. Hem sınır köylerini iyi biliyor hem de diğer ülkeleri iyi tanıyor. Aynı zamanda Bekçiler Birliği'nin yeni reisiymiş."

"Ketsizan." diye onayladı Garrek. Hem annesi hem de babası ketsizanlık yapmıştı.

"Diğer ülkelerdeki bekçiler Matana'ya hapsolmaktan korktukları için Karpem'in yakınından bile geçmiyor. Mirza onlara ne kadar para teklif ederse etsin hiçbiri dönüp ona yardım etmez. Mirza'nın tek şansı Matana'daki bekçileri ikna etmek."

Dominik bir kez daha durumun ne kadar kötü olduğunu fark etti. "Teklifi reddetmeliydim, değil mi?"

Garrek ona acıyarak baktı. "Bugün gitmen gerekiyor, değil mi?"

Dominik ona hüzünle gülümsedi. "Bu hayatta sen konuşmadan seni anlayan birine sahip olmak... Daha ne isteyebilirim ki?"

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin