Dominik

1.4K 150 39
                                    

"Neden?"

"Neden zili çalmadığımı mı soruyorsun?" Garrek ikisinin de bildiği, bu yüzden Dominik'in söyleme gereği duymadığı düşünceleri söylemeyi severdi. "Artık hem Meşhur hem de Dayak Yemiş Son Bekçi olduğun için kahvaltıyı ben hazırlayayım dedim. Hoşuna gitmedi mi?"

Her ne kadar kendini yorgun hissetse hayatının hiçbir döneminde uykuya düşkün biri olmamıştı. Bu yüzden biraz daha fazla uyumak onu mutlu etmiyordu. Aksine aptal hissettiriyordu.

Yine de yaraları için dinlenmek iyi gelmişti. "Sanırım...sana teşekkür etmeliyim."

Garrek bıkkın bir ses çıkarıp elindeki tabağı gösterdi. Üzerine tereyağı sürülmüş iki yumurta vardı. "Belki de daha sık dayak yemelisin. Baksana, bugün iki yumurtamız, bir kâse tereyağımız ve dimir şi çayımız var. Ah, ayva reçelimiz olduğunu da unutmayalım."

Garrek'in elindeki yumurtanın taze tereyağı kokusuna, bir de terastaki masalarının üzerinde duran yemeklere baktı.

"Kim göndermiş?"

Garrek ona neredeyse her gün attığı bıkkın bakışlardan birini daha attı. "Sence?"

"Benim kurtardığım kızdan mı bahsediyorsun?"

Garrek bir anda durunca Dominik ona çarpmamak için ellerini kaldırmak zorunda kaldı.

"Bir heykel gibi durduğunda çok korkutucu oluyorsun."

"Ne zamandan beri genç kızların hayalindeki kitarek oldun?"

Dominik ona boş gözlerle baktı. "Öyle bir şey mi var?"

Boş bakma sırası Garrek'e geçmişti. Garrek kendi kendine bir şeyler söylenirken elindeki yumurtayı masaya koydu. Dominik uzun zamandır bu kadar güzel kokan bir tereyağı yememişti. Garrek'in karşısında yerini alıp çatalını yumurtaya batırdı.

"Lissi."

Dominik ağzında yumurta olduğu için garip bir ses çıkardı.

"Yumurta ve tereyağını getiren. Hani bize yıllardır yemek getiren kızı diyorum."

"Demek öyle." Dominik reçeli yumurtadan artan tereyağıyla karıştırıp ağzına attı. "Bu kız her kimse herhalde çok zengin. Bu reçel sarayda yediklerime benziyor."

Garrek yumurtasından bir parça alırken başını salladı. "Kitaplardaki bütün o bilgileri aklında tutup bunları nasıl unuttuğunu anlayamıyorum! Sana bu kızın kim olduğunu anlatmıştım. Defalarca. Babası zengin bir tüccar. Bizim namımızı -daha doğrusu seninkini- duyunca bizi görmek istemiş. Tabii ki sen insanlarla konuşmak, hatta onları görmek bile istemediğin için onlarla hiç tanışamadın. Yine de hem Lissi hem de babası çok cömert. Onlar olmasa aylardır karnımız aç uyurduk."

"Daha önce yapmadığımız şey değil." Yine de ekmeğini yumurtaya bandırdı.

Eğer kızla karşılaşsa ona teşekkür ederdi. Ama bu onu tanımak istediği anlamına gelmiyordu. Bu insanlar onu ya da Garrek'i çok sevdiği için yemek göndermiyordu. Sadece kendi vicdanlarını rahatlatmakla meşgullerdi.

On dört yaşındaki hiçbir şeyden habersiz bir çocuğun bir kütüphanede hapis hayatı sürmesine göz yumdukları için huzursuz hissediyorlardı. Ona acıyorlardı. Anne babası, parası, unvanı, hiçbir şeyi yok.

Birine acımanın onurlu bir tarafı da yoktu.

Başını kaldırıp terasın buğulu camlarına baktı. Camın düzeni kare bloklar halinde yapılmış, her bloğun üstüne de Karpem'in eski sembollerinden biri çizilmişti. Güneşin açılarına göre her saat masanın üstünde başka bir sembolün yansıması belirirdi.

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now