Dominik

1.1K 84 71
                                    

Hayır. Sen yalnızlığı değil, sessizliği seversin.

Markus'un sesi tenini geçip ruhunun en derinliklerine kadar sızdı. Çok nadir görülen güçlerden birine sahipti: Zihin kontrolü. Gücünden geriye kalanla tek yapabildiği insanların zihnine konuşmak mıydı yoksa hala daha fazlasını yapabiliyor muydu merak etti. Ama bunu sormaya vakti olmadı.

Gözlerini kapattı. Gözlerini tekrardan açtığında Markus'tan da Valerie'den de bir iz yoktu.

Elinde yüzükle camın önüne giderken derin bir iç çekti. Bazen ne istediğine dikkat etmesi gerekiyordu. Burada yalnız kalıp dalgaları seyretmeyi istemişti. Belki de bu yüzden onlar Datum'a giderken Dominik burada kalıyordu.

Başını iki yana salladı. Nedenin bu olmadığını çok iyi biliyordu. Geride kalmayı kabul etmişti çünkü kara büyüden önce keşfetmek istediği bir şey vardı.

Yaralı ellerini bu dünyadaki en tehlikeli eller yapan gücü.

Ailesinden kalan mektubu okuduğunda kendine Garrek'e de sorduğu soruyu sormuştu: Neden benim ailem yüzyıllardır soyadını değiştirerek kimliğini saklıyor? Bundan altı yıl önce bu sorunun cevabını verirken bu kadar tereddüt etmezdi.

Sonuçta dünyada her tür büyü, her tür büyücü vardı. Her ne kadar sayıları az olsa da büyü avcıları da varlıklarını sürdürmeye devam ediyordu.

Aks'a dokunduğunda parmaklarındaki yaralardan kalbine uzanan o sıcaklığı hissetmişti. Kan gibi akışkan, canlı bir güçtü.

İşte o zaman anlamıştı.

Dominik zamanın varlığından beri büyücü olsun ya da olmasın, herkesin lanetlediği bir türe aitti.

Bu yüzden en genç büyü efendisi olmasına rağmen Markus ona dokunmaktan korkuyordu.

Avcunda tuttuğu reis yüzüğüne baktı. Annesinin yüzüğünün rengi yeşilken babasınınki kehribar rengiydi. Yüzük parmağına tam oturdu.

"Neyin vakti geldi baba?"

Parmağıyla yüzüğü ovuştururken kehribar rengi hiç olmadığı kadar parlaktı. Başını çevirip tekrar dalgaları seyrederken parmağında bir acı hissetti.

Yüzüğün rengi bembeyaz oldu.

Yüzüğün etrafından kehribar rengi damarlar parmaklarına yayıldı. Damarlar kolundan yukarı yükselirken Dominik tekrardan zihninde bir ses duydu. Gözlerini kapat, li Dom.

Ağzından bir hıçkırık kaçtı. Bu sesin kime ait olduğunu biliyordu.

Kapalı gözlerinin ardındaki karanlık bir anda aydınlandı. Dominik'in önünde açık kumral saçlı bir kadının yüzü belirdi. Yüzü hatırladığı kadar genç değildi. Ama gözleri bildiği gibi şefkatliydi.

"Merhaba, Dom." Annesinin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Bütün yorgunluğuna rağmen gülümseyince ışıl ışıl parlıyordu.

"Eğer bu yüzük sana ulaştıysa Markus ile buluşmuşsun demektir. Onu çok özlediğini tahmin edebiliyorum. Belki hatırlamazsın ama Kalem'e geldiğinde seninle sık sık oynardı.

Keşke hayatının nasıl olduğunu bizzat görebilseydim. İnan bana... büyüyüp nasıl birine dönüştüğünü görebilmeyi çok isterdim. Eminim çok yakışıklı olmuşsundur." Annesi önce kendi kendine güldü, sonra hüzünle dudaklarını büzdü.

"Yanında olabilmeyi isterdim. Seni yalnız bıraktığımız için affet bizi, Dominik. Ama sana mutlu olabileceğin bir gelecek vermek istedik. Sen büyülü bir gökyüzünün altında yaşamayı hak ediyorsun.

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin