1. Sürgün

17.7K 388 29
                                    

Yağmur hiç durmamıştı. Her ne kadar böyle havalar sarışın oğlanın hoşuna gitse de arabadan inip etrafına bakındığında bütün kaygıları havanın kasvetiyle beraber tekrar üstüne çökmüştü. Gözlerini kapatıp sanki hiç nefes alamıyormuşcasına derin bir nefes aldı.

"Eşyaları taşımaya başlıyoruz." diyen nakliyeci adamın sesiyle irkilirken hızla başını sallayıp "Tamam" diyerek, adamı takip etmeye başladı.

Elindeki eşyalarla binanın merdivenlerini çıkarken asansör  korkusundan dolayı kendine küfürler saydırıyordu oğlan.  Tam da bu sırada yukarıdan aşağıya inen iri bedenle omuz omuza çarpıştığında elindeki kutunun merdivenlerden aşağıya doğru gürültüyle yuvarlanması kaçınılmazdı. Elleri havada kalmış oğlan şok içindeyken yanındaki iri beden ondan önce davranıp merdivene saçılan eşyaları aceleyle toparlamaya başladı.

Zaten canı burnunda olan oğlanın yeterince sıkıntısı yokmuş gibi bir de böyle saçma sapan aksilikler yaşaması onu iyice çileden çıkartıyordu. Bıkkınca bir nefes verip eşyalarını toplayan adamın yanına doğru bir iki basamak inerken günlerdir içinde birikmiş tüm öfkesini ona kusmaya kararlıydı. Sinirli oğlan daha ağzını açamadan şapkasından yüzünü göremediği iri adamın "Üzgünüm!" diyerek, kutuyu yere bırakmasıyla hızlıca merdivenleri inişini izledi. Öylece arkasından bakmıştı adamın. Haliyle öfkesi de içinde patlamıştı sarışın oğlanın.

Bütün gün taşınma işleriyle uğraştıktan sonra yorgunluktan geberiyordu. Aynadaki yansımasına bakarken saçı başı dağılmış göz altlarının morardığını görünce olmayan keyfi hepten terk etmişti onu.

"Benim neyime tek başıma taşınmak ki zaten! Ben kendime bile zor bakıyorum nasıl tek başıma idare edeceğim bundan sonra!"

İstanbul'a gelirken ailesini, arkadaşlarını birçok kişiyi geride bırakmak zorunda kalmıştı.

Daha doğrusu sarı oğlan buraya sürülmüştü.

Okulda ilgisine karşılık vermediği bir piçin, ailesine onun eşcinsel olduğunu söylemesiyle babasının tokatının tadına bakması  nasip olmuştu. Öyle ki tokatının şiddetinden resmen ayakları yerden kesilmiş, öfkeden deliye dönmüş adam hıncını alana kadar vurmuştu oğluna.

Her gün vurdukça sanki düzelecekmiş gibi daha da fazla vuruyordu oğlana. Moraran yerleri daha iyileşmeden yenisini ekliyordu psikopat herif. Babası olacak adamın nasıl bir manyak olduğunu herkes biliyordu. Bu oğlunu ilk dövüşü de değildi üstelik... Doğru dürüst yüzüne bakmadığı oğlunun ibne olduğunun duyulmasıyla yumruklarının yerini kemere terfi ettirmişti adam. Herkese çok acımasız olan adamın oğluna da hiç acıması yoktu.

Babasının ona böyle davranmasından bıkmıştı artık. Onun bu davranışları sadece eşcinsel olmasıyla iligili de değildi. Yıllardır sebebini bile bilmediği öfkesinin hedef tahtasıydı çocuk. Bir gün olsun sevgi görmediği adamdan nefret ediyordu ama ondan daha çok nefret ettiği kişi ise annesiydi. Babası ona bunları yaşatırken annesi olacak kadın sesini bile çıkarmıyordu. Ne kadar ona öfkeli olsa da onu sevmekten vazgeçemiyordu. Bir kere sahip çıksa, bir kere o deli adama karşı oğlunu korusa her şeyi unutur, affedip saklanırdı annesinin koynunda. Ama onun sessizliği babasının vahşiliğinden daha çok canını yakıyordu.

Bir ay boyunca odasında kilitli tutulup, aç bırakılmış ve eziyet görmüştü oğlan. Babasının çabaları artık sonuç vermeyince en sonunda çareyi oğlanı evinden yollamakta bulmuştu acımasız adam. Oğluyla aynı şehirde nefes almak bile onlara zor geliyor olmalıydı ki çocuğu İstanbul'a postalamaya karar vermişlerdi. Evden ayrılırken bile annesiyle vedalaşmasına izin vermemişti manyak babası. Taksiye bineceği sırada oğlunun yanına kadar gelip ona iğrenir gözlerle baktı adam.

"Bu saatten sonra  benim senin gibi bir oğlum yok! Bir daha sakın karşıma çıkma yoksa seni yaşatmam!" deyip, son sözlerini söylerken arkasına bile bakmadan gitmişti babası.

Yapardı.

Öylece arkasından baktı oğlan. Silmişlerdi artık onu ailelerinden. Eliyle taksiye tutunarak ayakta durmaya çalışsa da haftalardır direnen vücudu o pisliğin bir lafıyla çökmüştü. Taksi şoförünün yardımıyla zar zor arabaya binebilmişti güçsüz oğlan. Filmlerde olur ya hani araba hareket eder ve dönüp geride bıraktıklarına bir bakarsın işte bu sefer araba hareket ettiğinde kafasını çevirip son bir kez bile geriye bakmadı çocuk. Ne aile kalmıştı geride ne de yıllardır yaşadığı ev.

Şimdi ise buradaydı.

İstanbul'da kazandığı üniversite ile onlardan zorunlu olarak onlardan kopmuş yeni bir hayata başlamıştı.
Burada nelerle karşılaşacağını bilmiyordu fazlasıyla korkuyordu ama artık tekti. Korksa da , zorlansa da alışıp bu hayatı yaşamak zorundaydı.

****

B

ölümler kısa olduğu için her gün en az 2-3 bölüm atacağım

 

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now