45.Bilinmeyen numara

1.9K 95 4
                                    

"0532 7*6 ** ** :Seninle konuşmam lazım.Kaçma benden!"

Lanet olsun bu kim!

"Can?"

" Can dedim! "

" Efendim Uzay " sinirle yattığı yerden doğrulup yüzüne baktı adamın.

" Telefonuna bir mesaj geldi. Kim o? "

" Kimse kim Uzay neden soruyorsun? "

Giderek sinirleri bozuluyordu Uzay'ın ama ona sesini yükseltmemek için kendini zor tutuyordu.

" CAN! "

" Ne var Uzay, ne!"

" Kimden kaçıyorsun sen? Biri seni rahatsız ediyorsa bana söyleyebilirsin. "

"Ne alaka ya kimseden kaçmıyorum." deyip komidinin üzerindeki telefonunu alıp mesaja baktı.

"Numara bile kayıtlı değil. Tanımıyorum yanlış yollanmıştır. " dedi hiç umursamadan. Birkaç saniye daha birbirlerine bakıp üzerine üzerine gelen odadan çıktı Uzay.

"Nereye gidiyorsun Uzay?" diye seslendi Can arkasından ama hiç konuşmak istemediği için cevap vermeden evden çıkıp kendi dairesine geçti adam. Aklı hala mesajdaydı. Belki de Can'ın dediği gibi yanlış bir numaraydı.

Ya değilse?

Can'dan ayrıldıktan birkaç saat sonra mekana geçti Uzay.İçerisi kalabalıktı ortalıkta çok gözükmeden odasına çıktığında da arkasındqan Ahmet geldi.

''Abi müsait misin?''

'' Söyle Ahmet''

''Abi Selçuk'un adamları Beşiktaş'ta ki mekanda sorun çıkarmışlar. Bizimkiler müdahale etmiş hemen. Haberin olsun.''

''Tamam. Ünal'ı çağır bana.''

Ahnet'in hemen ardından Ünal gelmiş' başıyla selam verip içeriye girerken " Abi beni çağırmışsın'' dedi.

'' Bu Selçuk itinin yeni galerisine adam yolla. İçeride hiçbir şey sağlam kalmasın. Haa unutmadan bir de çelenk yolla o şerefsize. Hayırlı olsuna gidemedik bari çiçeğimizi yollayalım. Ayıp olmasın.''

'' Hemen abi ayarlıyorum''

Adamlar gideli iki saat olmuştu. Çalan telefonunu cebinden çıkarıp baktığında Selçuk iti arıyordu.

''Uzay: ''Oooo şerefsiz Selçuk hayırlı olsun yeni mekan açmışsın. Aldın mı çiçeği mi? ''

''Selçuk: Ulan Uzay anam avradım olsun ki seni öldüreceğim!''

''Uzay: Buyur gel Selçuk yerim yurdum belli. Hala öğrenemedin mi bana bulaşmamayı?''

''Selçuk: Seni de mekanını da yakacağım ulan!''

''Uzay: Hadi Selçuk hadi! Bana martaval okumayı bırak. Bundan sonra seni bir daha benim etrafımda, mekanlarımda görürsem o dağıttığım dükkanlarınla beraber yakarım seni anladın mı!''

"İtoğluit sen dua et aradığım kişilerle bağlantın var yoksa yaşatır mıyım senin gibi şerefsizi!

Uzay, odasındaki koltuğa kafasını dayamış içkisini yudumlarken aklına yine Can'a gelen mesaj geldi. Neden bu kadar çok taktı bilmiyordu. Can'ın da dediği gibi yanlış yollanmış olabilirdi ama işte içi rahat değildi adamın. Enes'ten belki bir şeyler öğrenebilirim kafasıyla oğlanı aradı.

Uzay: Yüzündeki morluklar geçti mi savaşçı? Ne zaman okula gideceksin?

Enes: Oooo sende mi Uzay ya! Bir alo de bir hal hatır sor. Kerem de aynı şeyleri sorup duruyor. Valla çıldırtacaksınız beni.

Uzay: Aklın yolu bir oğlum.

Enes: Ya ne yapayım beyimi yalnız bırakamıyorum o iyileştiğinde beraber karışacağız hayata.

Uzay: Hay ben senin beyinin..! Sana bir şey sorucam.

Enes: Dinliyorum

Uzay: Can'ı okulda rahatsız eden ya da İstanbul' a gelmeden önce rahatsız eden birileri var mıydı hiç konuştunuz mu?

Enes: Can'ı biri mi rahatsız ediyor! Kim?!

Uzay: Telefonuna bir mesaj geldi. Benden kaçma yazıyordu. Can tanımıyormuş ben de araştırıp üstüne gitmek istemiyorum ama belki sen biliyorsundur diye sana sordum bilmiyorsan da okulda göz kulak ol.

Enes: Okuldaki olayları zaten biliyorsun. Onlardan Can'ın haberi yok. Onun dışında da birinin onun rahatsız ettiğini bilmiyordum. Bülent sapığı olmasın?

Uzay: Yok o olamaz. Sen eminsin di mi kimsenin olmadığından?

Enes: Uzay sana bugüne kadar hiç yalan söyledim mi?! Can benim kardeşim bana anlatacağı hiçbir şeyi sana anlatmam ama tehlikedeyse ilk sana gelirim merak etme.

Uzay: Söylemedin. Sana güveniyorum. Çok sağ ol Can'ın yanında olduğun için.

Enes: Lafı bile olmaz. Bu arada 22 Aralık'ta Can'ın doğum günü. İkiniz bir program yaptınız mı?

Uzay: Yapmadık. Hep birlikte oluruz, ben ayarlarım.

Enes: Tamamdır o iş sende. Benim şimdi kapatmam lazım beyim bekler.

Uzay: O beyine söyle işleri birikti. Halletmemiz gereken şeyler var o bilir ne olduğunu çabuk toparlansın.

Enes: Söylerim efendim. Küçük civcivi öpünüz benim yerime.

Saat epey geç olmuştu. Can'ı özlemişti Uzay. Kötü ayrıldıkları için bugün hala sinirli mi bilmiyordu. Yine de onu görmek istiyordu adam. İş yerinden çıkmadan birkaç bir şey hazırlatıp öyle çıktı. Eve vardığında hala karasızdı ona gitmek konusunda.

Ya yine soğuk davranırsa?

4. Kata geldiğinde kendi anahtarıyla kapıyı açmak yerine zile bastı. Birkaç dakika sonra Can kapıyı açtığında gözleri kızarmış, üzerinde yalnızca bir hırka vardı.

'' Uzay?''

'' Can kapıyı böyle mi açıyorsun? Altında hiçbir şey yok!"

'' Senden başka kim gelebilir ki ?''

'' Can... Neyse... Birden şaşırdım sadece. Gelebilir miyim?''

'' Uzay neden soruyorsun ki bu kadar çok mu mesafe koydun hemen aramıza? ''

'' Hayır tabi ki Can sen belki yalnız kalmak istersin diye düşündüm.'' dediğinde  Uzay,  Can ona yaklaşıp beline sarıldı.

'' Bir daha gitme. Burası ikimizin evi. Kavga da etsek küssek de bir daha gitme.''

'' Gitmem bebeğim. Bak sana ne getirdim. Hadi içeri geçelim.''

Elindeki çantayı masaya koyunca Can hemen içine bakıp kafasını Uzay'a çevirdi. Az önce gözleri dolan bebeğinin şimdi yüzü gülüyordu.

'' Tatlıııı!!!Teşekkür ederim aşkım''

Gözü tatlıdan başka bir şey görmeyen oğlan her şeyi silip süpürdükten sonra şişmiş göbüşüyle Uzay'ın üzerine uzanıp kafasını adamın göğsüne dayadı. Sarı saçlarının arasında dolaşan parmaklar onu mayıştırmış hemen uyuya kalmıştı. O ne kadar huzurluysa Uzay'da onun kadar huzurluydu. O böyle göğsündeyken  günün tüm stresi adamın üstünden uçup gidiyordu.

****










KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now