39. Yaralarımı Sev

2.1K 102 5
                                    

'' Beni yine kimsesiz mi bırakacaktın Kerem?''

Sorusu karşısında Kerem, şaşırırken hiç beklemeden Enes'e sıkıca sarıldı. Sarıldığı yerler ağrıyordu ama sorun değildi Enes onun kollarındayken her acıya razıydı.

'' Özür dilerim sevgilim. Ben... Ben iyi değil-'' cümlesini tamamlayamadan Enes'in boynunda ağlamaya başladı Kerem. İkisinin de hıçkırık sesleri birbirine karışmış, yüzlerindeki kanlar gözyaşlarıyla beraber üzerlerine akıyordu. Elleriyle yanaklarından tutup alınlarını birbirine yasladı.

'' Yalvarırım beni affet Enes! Ne olursun beni affet. Sen de beni bırakıp gitme. ''

'' Gidemem Kerem! Ben sensiz bir hayat istemiyorum ama sen gittin. Beni habersiz, kimsesiz bıraktın o şehirde. Beni hiç mi düşünmedin? Ne kadar çok korktum sana bir şey olacak diye. Ben senin üzülmene bile kıyamıyorken sen gelmişsin burada kendini dövdürüyorsun. Ölmek mi istiyorsun oğlum sen!? Eğer öyle bir niyetin varsa beni de öldür Kerem! Sana bir şey olursa ben de arkandan geleceğim, bunu bil! ''

'' Şşsshhh!! Şsshh!!! Sakın! Sakın böyle konuşma sevgilim. Ben doğru düşünemiyordum. Her şey çok üst üste geldi, hata yaptım. Affet beni ne olur. '' Enes ona sıkıca sarılırken her yeri kan kaplıyken bile boynunun güzel kokusunu içine çekti.

'' Affettim sevgilim. Afettim güzel adamım.''

Bir süre daha birbirlerine sarılırken Enes adamdan ayrılmak istemiyordu.  Sanki Onu bırakırsa gidecekmiş gibi hissediyordu. Elinden tutup ayağa kaldırırken Kerem acıyla inledi. Yavaşça hareket ettirip banyoya doğru götürüp klozete oturttu yaralı adamı. Kendi üzerinden çıkardığı t-shirtü suyun altına tutup ıslattıktan sonra Kerem'in yaralarına bastırmadan yavaşça kanlarını temizledi. Odaya geri döndüklerinde yaralı yerlere ilaç sürüp bandajla sardı. Sıra kendi yaralarına geldiğinde onlarla ilgilenirken gözü Kerem'e takıldı.  Gözlerini boşluğa dikmiş öylece bakıyordu. Yanına yaklaşıp yavaşça çenesinden tutup, başını kaldırdı.

''İyi misin?'' diye sorduğunda, tek aldığı cevap kafa sallamasıydı.. Kerem, çenesindeki eli avuçlarının arasına alıp yaralanmış ellerin üzerinden öptü.

'' Hastaneye gitmeliyiz Kerem. Kaşına dikiş atılmalı. ''

"Sen nasıl istersen sevgilim "

Yan yana pansumanları yapılırken Kerem,Enes'den  gözlerini ayıramıyorke , Enes de ondan ayıramıyordu. Bir anlık boşluğunda Kerem yine  kaçıp gidecek diye korkuyordu oğlan.

Kerem, iyi değildi.
Suskundu.
Düşünceliydi.
Bu Kerem' i daha önce görmemişti Enes. Neden buraya geldiğini, neden kendini öldürtecek kadar dövdürdüğünü merak ediyordu.

Uzay'ın yanlarına sinirle gelmesiyle ikisinin de bakışları birbirinden ayrılmış Uzay'a dönmüştü.
Hemşire yanlarından gider gitmez Uzay, sesini alçaltmaya çalışarak adeta kükredi.

'' Lan siktiklerim! Can'ı İstanbul'da tek başına bırakıp buralara kadar geldim şu an ağrısı varmış. Siz iki geri zekalı bir an önce toplanın beni daha fazla delirtmeden şu hastaneden çıkalım. Hemen İstanbul'a dönüyoruz. Sizinle orada hesaplaşacağım!'' deyip güzelce bir azarladiktan sonra arkasını dönüp gitti.

'' Ya off ben ne yaptım ki bana da kızıyor!'' diye söylenirken Enes,  Kerem onun bu hallerine bakarken yüzünde minik bir tebessüm oluşmuştu.

Kol kola hastanenin önüne kadar çıktılar. Kerem, arabaya binmeden önce sigara içmek istediğinde oğlan cebindeki paketi çıkarıp bir dal sigarayı dudaklarının arasına koyup yaktı.

'' İç, rahatlarsın sevgilim.'' dediğinde, Kerem öne eğik kafasını birden kaldırıp Enes'in gözlerinin içine baktığı an, göz yaşları yanağından süzülmeye başlamıştı. Enes onu  ensesinden tutup kendine doğru çekip sıkıca sarıldı. Kafası omzundayken hıçkırarak ağlıyordu adam. Uzay'da onları arabanın yanından izliyor, çatık kaşları düzelmiş dokunsalar o da ağlayacak gibiydi.

''Ağla sevgilim. Rahatlayacaksan ağla. Ben senin yanındayım. Geçecek her şey. Yaralarını sevip sarıcam. İyi olacaksın güzel adamım.''

Kollarında bebek gibi uzun süre ağlamış yorgunluktan ayakta duramayacak hale gelip kendini yere bırakacağı sırada düşmemesi için belinde tutmuştu onu Enes. Uzay, onların bu halini görünce hemen yanlarına gelerek Kerem'i kucağına almıs doğruca arabaya bindirmişti. Şimdi yaralı halde kucakta yatan Kerem'di. Bir zamanlar Enes de bıçaklandığında aynı bu şekilde Kerem'in kucağında böyle yatmıştı. Güzel adamımın saçlarını sevip yüzündeki yaralara küçük küçük öpücükler konduruyordu. Bir süre sonra uyuya kaldı. Uykusunda kaşlarını çatmış sayıklıyordu.

Adamlar İstanbul'a dönüşe geçtiklerinde Can'ın hasta olmasından dolayı Uzay, çok endişelenmiş arabayı son sürat sürüyordu.
İstanbul'a geldiklerinde sabah olmuş Kerem hala uyuyordu. Enes onun yüzüne yaklaşıp saçlarını severek '' sevgilim hadi uyan eve geldik'' dediğinde dayaktan şişmiş gözlerini yavaşça aralayıp birkaç saniye ona baktı Kerem. Arabadan inip bahçeye doğru birkaç adım attıklarında Kerem, arkasını dönüp arabanın yanında duran Uzay'a baktığında Uzay hemen yanlarına geldi.

'' Gitmesen olmaz mı?'' diye sordu Kerem, yüzü neredeyse ağlayacak bir bebek gibiydi. Uzay, kendini geri çekip Kerem'in yanağını okşayarak'' Şimdi Can'ın yanına gideceğim o iyi olunca söz veriyorum yanına geleceğim tamam mı? '' dediğinde, Kerem uslu bir çocuk gibi kafasını salladı. Çok kırılgandı. Koskoca adam gitmiş yerine küçük yaralı bir çocuk gelmişti sanki. Uzay arabasına binip uzaklaşana kadar onun arkasından baktı. Enes, elinden tuttuğunda çocuğun gözlerine bakıp masumca gülümsedi.

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now