80. Af buyur?

1.1K 76 19
                                    

Üzgün ve öfkeli halde hastanenin önüne çıkan Uzay sigara içmek için ceplerini yokladı fakat aradığını bulamayınca onun gibi duvara yaslanmış sigara içen adama doğru baktı. 

"Kardeşim bir sigaran var mı?"

Adam, Uzay'ı baştan aşağı süzdükten sonra hiçbir şey demeden cebinden sigara paketini çıkarıp Uzay'a uzattı. Teşekkür edip uzaklaşan Uzay, adamın soğuk tavrını görmezden gelerek sigarasını yaktığında derin bir nefes çekip dumanı yavaşça dışarıya verdi. Gözlerini gecenin karanlığında boşluğa dikmiş dertli derli düşünürken neler olduğunu anlayamıyor Can'ın yaptıklarına anlam veremiyordu.

Haftalardır özleminden endişesinden öldüğü çocuk, kokusuna hasret kaldığı için t-shirtünü koklayarak defalarca ağladığı bebeği onu kendisinden ayıran adam için endişeleniyor iyi olması için yalvarıyordu. Odanın dışında beklerken bile gözlerini açar açmaz  onu değil Mert'i sormuştu. Gitmek istiyordu. Nedenini, öğrenmeden gitmek istiyordu bu lanet olası hastaneden. Ne Can'ı ne de arkadaşlarını görmek istiyordu şu an. Kıskançlığı içinde büyüyüp artarken mantığı yavaşça onu terk ediyordu. Öfkeden önündeki çöp kovasına tekmesini geçirdi. Avuçlarının içini gözlerine sertçe bastırırken öfkeli bir inleme çıktı dudaklarının arasından. Cebinden telefonunu çıkarıp Kerem'e mesaj attı.

''Ben gidiyorum." yazıp telefonunu kapadı Uzay. 

Kerem, cebinde titreyen telefonu eline alıp Uzay'dan gelen mesajı görünce hemen onu aradı ulaşamayınca sinirlenmişti arkadaşının bu tavrına. O da neler olup bittiğini bilmiyordu ama en azından Can'ı dinlemelilerdi. Bu yaptığı her şeyi zorlaştırmaktan başka bir şey değildi. Bir sorun olduğunu anlayan Enes, Kerem'e bakmış sevgilisinin yüzünün halinden neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Verilen sakinleştiricilerle henüz tam kendine gelememiş Can uyuklarken Enes, oturduğu koltuktan kalkıp kapının önünde duran gerilmiş sevgilisinin yanına gitti. Parmaklarını yavaşça Kerem'in koluna değdirdiğinde, kızgın adam bakışlarını endişeli gözlere çevirdi.

"Dışarı çıkalım biraz iyi gözükmüyorsun." dedi genç adam sevgilisine. Kerem başını sallayıp odadan dışarı adımını attığında Enes hala sevgilisinin kolunu tutuyordu. Birlikte dışarıya çıkarak Kerem'in arabasına gidip oturdular. ikilinin arası en son olan kıskançlık kavgasından sonra açıktı. Tüm bu zamanda ayrı evlerde kalmış, Can'ın kaybolma mevzusu dışında hiç ilişkilerinden konuşmaya sıra gelmemişti. Kerem gözlerini kapatıp başını koltuğa dayamışken Enes de başı önünde parmaklarıyla oynuyordu. Ortamdaki sessizlik sinir bozucuydu. Daha fazla bu ıstıraba dayanamayan Enes  sorduğu soruyla sessizliği bozdu.

"Uzay nerede? Neden Can'ın yanında değil?"

Kerem  "Offf offff bıktım yemin ederim" diye isyan etti.

Enes de olanları anlamıyordu. Can sapasağlam bulunmuş yanlarındaydı neden yüzler gülmüyor neden kimse mutlu değil diye düşünmeye başladı.

"Neler oldu anlatacak mısın Kerem?"

"Hayır"

"Ne demek hayır Kerem?" diye sinirle sordu genç adam. 

"Hayır dediysem hayır neyi anlamıyorsun "diye bağırınca, Enes neye uğradığını şaşırdı. Hiçbir şey söylemeyip öfkeli bir şekilde araban inip kapıyı sertçe çarptı. Hızlı adımlarla hastanenin içine doğru ilerlerken sinirden elleri titriyordu.

"Hayvan herif. Sana soru soranda kabahat. Şerefsiz!" diyerek, söylene söylene içeri girdi.

Kerem ise Enes'e durduk yere patladığı için kendine kızıp eliyle direksiyonu yumruklamaya başladı. Elleri acıyana kadar bunu yapıp arabanın içinde bağırıyordu adam. Her zaman öfkesiyle hareket edip salak salak işler yapıyordu. Arabadan çıkıp eliyle saçlarını geriye tarayıp derin derin birkaç nefes aldıktan sonra Enes'in yanına gitmeye karar verdi. Can'ın kaldığı odaya doğru yürüdüğünde kapının önündeki banka oturmuş sevgilisini görünce onun yanına gidip tam karşısında önüne çömeldi. 

"Ne oldu Kerem, yetmedi mi bağırdığın? Daha mı bağırmaya geldin?"

Kerem, elini Enes'in yüzüne yaklaştırıp yanağını okşamak istediğinde Enes dokunmasına izin vermeden kafasını geri çekti.

"Dokunma bana!"

"Özür dilerim. Çok gerildim bugün, çok kötü bir gündü"

"Sen zaten herkese iyi ol hıncını benden çıkar Kerem! Bu kaçıncı özür!" Kerem, Enes'in söylediklerinde haklı olduğu için başını önüne eğdi.

"Enes bugün orada ölebilirdik. Yanımızda kaç tane insan öldü. Seni kırdım özür dilerim ama yoruldum. Çok fazla geldi olanlar. Özür dilerim"

Enes hala neler olduğunu bilmediğinden sevgilisinin bugün ölebileceğini düşününce kalbine ince bir sızı girmiş, gözleri dolmuştu. Önünde dizlerinin üzerinde çömelmiş sevgilisinin boynuna sarılınca Kerem'de hiç beklemeden kollarını doladı sevdiğine. Uzun zamandan sonra ilk defa böyle sıkı sıkı sarılan sevgililer birbirlerinde buluyorlardı huzuru. Kerem, minik minik öpücükler bırakıyordu kokusunu özlediği sevgilisinin boynuna. Enes oracıkta hasret kaldığı dudakların temasıyla bayılabilirdi. Çok özlemişti Kerem'i. Onu çoktan affetmişti zaten ama ilk adımı atmak zor geliyordu genç adama.

Kerem, Enes'ten kollarını ayırıp sevgilisinin elinden tutarak ayağa kaldırdı. " Gel benimle" deyip elinden tuttuğu çocuğu sürükleyerek tuvalete kadar getirip içerinin boş olduğunu kontrol etikten sonra kabinlerden birine girdiler.

"Çok özledim seni"

"Ben de"

Özlemini hissettireceği derin bir öpücük bıraktı Enes'in dudaklarına. Sevgilisi de aynı karşılığı verince ikisinin de yüzü güldü. Günlerin özlemiyle birbirlerine öyle sıkı sarılıyorlardı ki birinden biri kollarını gevşetse sanki diğeri gidecekmiş gibi hissediyorlardı. Kerem, sevgilisin yüzüne boynuna defalarca öperken Enes, aşık olduğu adamın dudaklarıyla mutluluktan ölebilirdi o küçük kabinde.

"Enes'im..."

"Hımm?"

"Artık evimize dön. Sensiz yapamıyorum. Beni sensiz bırakma..."Kerem'in söyledikleriyle Enes gülümsemiş sevgilisinin yanağını ısırmıştı.

"Ahh! Acıttın!"

"Acısın! Hak ettin bunu!" Kerem sevgilisinin bu masum cezasına bile sevinmişti.

"Çok mu özledin beni?" diye sordu Enes oyuncu bir tavırla.

"Tahmin bile edemezsin."

"Hımm... Ne kadar mesela?" diye sorarken Kerem'e sürtünüyordu Enes. Sevgilisinin bu hali çok hoşuna giden Kerem'in alt taraflarında çoktan hareketlenmeler başlamış, kollarının arasındaki çocuğu saatlerce bu kabinde sikip her hücresini hissetmek istiyordu. Bir hışımla dar kabinde Enes'i tuttuğu gibi kucağına alıp sırtını ahşap duvara dayadı. Sevgilisinin nefesini kesecek şekilde dudaklarını sömürüyor Enes ise kendini Kerem'in sertliğine doğru bastırıyordu.

"K-Keremm..."

"Güzelim"

"Burada olmaz Kerem. "

"Şşşhhh kendini bana bırak güzelim." deyip Enes'in t-shirtünü yukarı sıyırıp göğüs uçunda dilini gezdirerek minik minik ısırıklar bırakmaya başladı. Kucağındaki genç aldığı zevkten dolayı inlememeye çalışıyordu ama pek de başarılı olduğu söylenemezdi.

"Kerem bugün olmaz. İçeride olmamız lazım şu an. Sonra sevgilim."

Kerem daha fazla ısrar edememiş emmekten kızarttığı göğüs uçlarıyla vedalaşıp kafasını Enes'in omzuna yaslayarak soluklanıyordu.

"Enes ayrı kaldığımız her gün boyunca seni sabahlara kadar inlete inlete sikeceğim. Buna kendini hazırlasan olsan iyi olur. "

"Memnuniyetle..."

"Bari şuna bir el atsaydın?" deyip önünde arşa çıkmış sertliğini işaret etti Kerem. Enes, piç bir sırıtışla avuçladığı sertliği sertçe okşamaya başlayınca Kerem, kafasını arkaya doğru atmış hırlar gibi inlemişti. Tam işin ortasındayken Enes birden elini adamın aletinden çekip "Kusura bakma yapamam" dedi gülerek.

"Af buyur?"

"Sevgilim onun işi çok uzun. Senin eline koluna kuvvet hadi sana kolay gelsin" deyip kaçarak kabinden çıktı genç adam. Onun da hali fenaydı ama Kerem'i böyle süründürmek için değerdi.

****

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now