7. Numara

4K 193 27
                                    

7 numara

Öğlen saati biraz uyumak için  işten dönüyordu yorgun adam. Güvenlik ona kapıyı açtığında camı aralayıp her zaman yaptığı gibi Hüseyin'e selam vererek halini hatırını sormuştu.

"Efendim geçen demiştiniz ya 4 numaradaki delikanlıya yardımcı ol diye. Bu sabah çocuk merdivenlerden düşmüş beli ağrıya ağrıya okula gitti oğlan." dedi Hüseyin.

"Neden hemen hastaneye götürmediniz Hüseyin!!!"

" Efendim söyledim ama istemedi koca adam nasıl zorlayayım."

Camı kapatır kapatmaz sinirle arabayı park etti adam. Yedi katı nasıl çıktığını bilmiyordu. Küçüğü yaralanmıştı. 

Artık dayanamıyordu. İstese onun hakkındaki her şeye hemen ulaşır onunla iletişime geçerdi ama kendini tutup zamana bırakıyordu.

Hüseyin'i arayıp hemen ilaç aldırıp kapısına bıraktırdı.

Saatlerce okuldan dönüşünü bekledi ama saat kaç olmuş o hala gelmemişti. O gelene kadar işe gitmemekte kararlıydı. En azından birkaç saniye de olsa uzaktan görmeliydi çocuğu.

Sitenin dışına arabayı çekip girişi gözlüyordu kaç saatir. Saat nerdeyse 22:00 olmuştu ama Can hala  ortalıkta yoktu. Ya bir şey olduysa diye kendine sormadan edemiyor paniklememeye çalışıyordu. Sonuçta gençti dışarıda arkadaşlarıyla vakit geçiriyor olabilirdi.

Saat gece 01:00' i geldiğinde tam karşısından omuzları düşmüş bitik halde gelen Can'ı gördü. Eli hemen kapıya gitse de tuttu kendini. İnip de ne yapacaktı sanki.
Ama durmak da hiç kolay değildi.

-Neden ağlıyor?
-Çok mu ağrısı var?
-Biri bir şey mi yaptı?
.
.
.
Onun için her şeyi yapabilecekken çaresizlikten bu şekilde beklemek adamı delirtiyordu. Sinirle birkaç kez yumruğumu direksiyona geçirirken Can çoktan içeriye girmiş o da istemeye istemeye aklı çocukta kalırken işe gitmişti.

Mekana girdiğinde barda Enes ile göz göze gelmişlerdi.  Enes Bir bakışında Uzay'da bir haller olduğunu anlamıştı yine kafası dağınık gözüküyordu adamın.

Uzay, hızlıca odasına geçtikten beş dakika sonra Enes odasına daldı.

" Ne oldu neyin var ?" diye sordu hemen.

" Yok bir şeyim!"

" Var bir şey! Sen normalde böyle değilsin. Benden bir şey mi saklıyorsun?."

" Senin yaptığın gibi mi?"

Enes, Uzay'a şaşkınlıkla bakarken bir süre sesini çıkaramadı.

" Ben senden bir şey saklamadım ki!"

" Emin misin? Neyin var son birkaç gündür?"

" Bir şeyim yok. Senden bir şey saklamıyorum. Neden inanmıyorsun ki bana?" diye sordu Enes.

" Sana birkaç gün daha vereceğim Enes. Umarım gelip bana her şeyi anlatırsın. "

"Neyi anlatacağım? Anlatılacak bir şey yok ki! Biri bir şey mi dedi anlamıyorum."

Yerinden kalkıp Enes'in yanına giderek omuzlarından tuttuğunda  yüzüne uzunca baktıktan sonra sonra sıkıca ona sarıldı Uzay.

"Şimdi işinin başına git daha sonra konuşuruz. "

Enes işinin başına dönerken aklına bugün olanlar gelmişti gerçi hiç çıkmamıştı ya...

Kantinde ikisinin arkasından söylenen söze o hiç takılmasa da Can çok üzülmüştü. Revirden çıktıktan sonra bile ağlaması durmamış ders boyunca da yüzüne bile bakmaması Enes'in içini parçalasa da sesini çıkarmamıştı. Üstüne gitmeyip rahat bırakmak istemişti bir süre.

Can'la konuşmayalı saatler olmuşken aklı hala ondaydı. Beli nasıldı? Hala ağrısı var mıydı? diye merak ediyordu.

Tüm bunları düşünerek bara geri döndüğünde karşısında iki tane yirmili yaşlarında genç hem dans ediyor hem de içiyorlardı. Onları görünce aklına Can gelmişti. Onu da bir gece buraya getirmek istiyordu. Böylece Uzay ile de tanışmış olurlardı.

Saat ilerledikçe alkolün etkisiyle millet kendini iyice salıyordu. Bara yakın eğlenen iki gence bir grubun yaklaştığını gördüğünde Enes çocukların rahatsız olduğunu fark etmişti.
Cocuklar onlardan uzaklaşsalar da gruptakiler sözleriyle onları tacize devam ediyorlardı..
Normalde böyle durumda korumalar hemen onları dışarı çıkarır sorun çıkmazdı ama bugün o gün değildi.

Sabah yaşadığı şeyin akşam başkalarına da olmasına dayanamayıp tüm öfkesini onlara akıtmaya karar verdi Enes. Barın arkasından çıktığı gibi grubun içine daldığında hem vuruyor hem de ona vuruyorlardı.
Güvenlikler kavgayı ayırdıklarında adamları paket edip dışarı atarken Enes'i de Uzay'ın odasına postalamışlardı.

Uzay'ın öfkeli yüzü canavarlaşmıştı sanki. Enes, korkup başını önüne eğdiğinde Uzay  gidip oğlanın ensesini  sıkıp kafasını yukarı dogru kaldırdı.

" Neyin var lan senin?"

"Yok bir şey! "

"Enes sabrım taşıyor. Ben sana demedim mi kendine zarar verecek bir şey yapmayacaksın diye hahh!!!
Ya sana bir şey olsaydı orada! "

Uzay yumruğunu duvara vurdu ama sakinleşemiyordu.

"Ne yaptılar? Neden saldırdın anlat bana..."

" İki çocuğu taciz ediyorlardı."

" Hıı... sen de sinirlendin saldırdın öyle mi?! "

" Yine olsa yine yaparım! " 

" Enes beni delirtme!!! Sana ne ulan milletten. Sen mi koruyacaksın herkesi! "

Oğlanın gözlerinin dolduğunu görünce Uzay bu sefer daha sakin sordu.

" Ne oldu?Bir derdin var anlat bana hadi, sabrım taşıyor Enes!"

" Dayanamadım! Bu sabah ben de aynı şeyi yaşadım! " deyip ağlamaya başladı birden çocuk.

Uzay ona sımsıkı sarılırken yüzünü kafasına gömüp sakinleşmesini bekledi ama çocuğun böyle birşey yaşayacağı aklının ucundan dahi geçmemişti.

" Şimdi eve gidiyorsun duş alıp uyuyorsun. Hiçbir şeyi de kafana takmıyorsun. Tamam mı oğlum?"

Enes başını onaylar gibi aşağı yukarı sallayıp ıslanmış yanaklarını kazağının koluyla kurulayıp odadan çıktı.

****

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now