71. Zorla Güzellik

1.4K 84 13
                                    

Kollarının arasında sıkıştığı vücut tüm sıcaklığıyla Can'ı ısıtırken olduğu yerde dönüp kafasını sıcak göğüse soktu. Hareket etmesiyle adam onu daha çok sıkıp iyice kendine çekti. Boğuk ve kalın sesiyle "Günaydın" dediğinde Can kafasını kaldırıp boynunun kokusunu içime çekerek öptü. Uzay'ın elleri Can'ın açıkta kalmış belini okşarken adamın sıcaklığıyla daha da çok mayışıyordu sarışın oğlan.

"Bebeksin bebek kokuya bak."

Suratının her yeri öpülürken Uzay'dan kaçmaya çalışıyordu Can  ama ikisi de bunun imkansız olduğunu biliyordu.

"Bir dakika bir şey soyliy--- bir dakika du-- Ahhh Ahahah Uzay dur" diye çırpınırken Uzay onu sıkıştırmaya devam ediyordu. Sonunda durup gözlerine bakarak "Seni çok seviyorum" dediğinde Can, adam hemen dudaklarına derin bir öpücük bırakıp onu sevdiğini söyledi. Yatakta birbirleriyle uğraşmaları bittiğinde Can'ı kucaklayıp içeri götürdü. Kahvelerini alıp koltuğa oturduklarında geçen gece Enes'de dışarı çıktıklarında olanları anlatmaya başladı. İlk başta kaşlarını çatıp gerilse de Uzay sonrasında hiçbir şey dememişti. Biliyordu ki bu konu içinde bir yerde açık kalacaktı ama en azından şimdilik kapanmıştı.

"Bugün işteki ilk günün heyecanlı mısın? "

Kollarını Uzay'ın boynuna dolayıp "Çok heyecanlıyım. Senin sayende teşekkür ederim aşkım" dediğinde Uzay yanağını ısırıp "Teşekkür etmek yok küçüğüm. Bana söz ver hem okul hem iş yorucu olursa işi bırakacaksın kendini zorlamayacaksın."

"Bakarız "

"Bakarız mı dedin sen?" deyip, yine ısırmaya başladı.

"Söz istiyorum."

"Ya uff tamam söz"

"Yerim seni. Akşam iş çıkışı alırım seni hem de arkadaşımı görmüş olurum. Sana uyar mı?"

"Olur aşkım."

"Taşınma işlerini de hiç kafana takma ben ayarladım her şeyi."

"Nasıl bu kadar çok şeyle ilgilenebiliyorsun. Sana hiçbir şeyde yardımım dokunmuyor çok üzülüyorum. Hepimizle tek tek uğraşıyorsun."

"Bebeğim senin varlığın bana güç veriyor inan hiç yorulmuyorum. Sen bunları hiç düşünme. Yeter ki sen mutlu ol başka bir şey umurumda değil."

"Çok mutluyum ki zaten."

Birbirlerini biraz daha sevip hasret giderdikten sonra Uzay, Can'ı okula bırakıp işine gitmişti. Can okula girmeden önce Enes gelene kadar okulun dışındaki kırtasiyeye gidip ihtiyacı olan birkaç şeyi almaya karar verdi. Hem yürüyor hem de karışan kulaklığının kablosunu açmaya çalışırken tanıdık bir sesin ismini seslenmesiyle kafasını sesin geldiği yere çevirdi. 

''MERT!''

Aylar sonra tam karşısında duruyordu genç çocuk. Önce hayatının içine sıçıp sonra babamdan kurtarıp ardından da sevdikleriyle Can'ı tehdit etmiş şimdi ise tam karşısında dikiliyordu piç. Olduğu yerde donup kalmıştı. Onu görmeyi hiç beklemiyordu. Bir bokluk yapacağını düşünüyorlardı bunun için dikkatli de davranıyorlardı  ama onu böyle karşısında görmeyi beklemediğinden şaşırmıştı Can.

Yüzünde gülümsemesiyle yanına yaklaşırken sinirden ellerini öyle bir sıkmıştı ki tırnaklarını batırdığı avucunun acısını fark edince ellerini rahat bıraktı. 

''Merhaba Can.'' 

Sanki ufak bir çocuğu ürkütmemek ister gibi yumuşakça selam verip yaklaşırken direk gözlerinin içine bakıyordu. Önceden de böyle bakardı Mert. Hep Can dan bir şey bekler gibi. Her zaman onu izler herkese karşı düşmanca tavrı Can'a gelince melek gibi olurdu. 

''Ne işin var senin burada Mert?! Ne istiyorsun?''

'' Seni görmeye geldim. Mesajlarıma cevap vermedin.''

'' Açık açık kabul ediyorsun yani bana tehdit mesajları attığını!''

'' Evet! Numaramı engellediğin için farklı şekillerde ulaşmaya çalıştım. Bana kızma çok özledim seni'' derken Can'ın üzerindeki kapüşonlunun bağcığıyla oynamaya başladığında  sarışın oğlan hemen kendini geri çekti.

'' Hastasın sen! Rahat bırak beni! Git buradan!''

'' Öyle bir şey olmayacak Can! İstanbul'a taşındım artık daha sık görüşeceğiz. Hem neler yaptığını kimlerle takıldığını her şeyini biliyorum o yüzden benden uzak duramazsın.''

'' Evet o kızla iş birliği içinde olduğunu biliyorum. İkiniz de kafayı yemişsiniz.''  

Ondan uzaklaşmak için adımı attığında Mert, Can'ı kolundan sıkıca tutup kendine çekti. Göğüsleri birbirine çarptığında iki eliyle sıkıca oğlanı. Can, kendini geri çekmeye çalışsa da ellerinden kurtulamıyordu.

'' Bana bak Can! Boşuna debelenme! Sen benimsin! Ben istediğim için şu an hayattasın yoksa baban seni o gün gebertmişti. Sen bana aitsin! Seni almadan da hiçbir yere gitmeyeceğim!"

"Delirmişsin sen! Bırak!"

Daha fazla dayanamayan sinirle kafasını Mert'in burnuna geçirdi. Acıyla inleyip elini burnuna attığında ondan kurtulduğunu sanıp  koşmaya başladı fakat uzaklaşamadan tanımadığı iki adam onu yakalayarak siyah bir minibüse zorla bindirdiler. 

'' Ne oluyor lan ! Bırakın beni!'' diye bağırıyordu ama bir boka yaramıyordu.  Adamlae neredeyse iki katıydılar. Onların ardından kanayan burnunu tutarak arabaya binen Mert'le beraber araba hareket etmeye başladı. Mert, kanamasını umursamadan Can'a yaklaşarak çenesinden tuttu sıkıca.

'' Zorla güzellik diyorsun illaki. Hep böyleydin. Benim sana olan sabrım bol Can. Debelenmeyi bıraksan iyi edersin. "

Aralarında oturduğu adamların arkaya doğru döndürdükleri kollarını öyle bir sıkıyorlardı ki kurtulmaya çalıştıkça kolu yerinden çıkacak gibi oluyordu. Canı yanmaya başlayınca ''Ahhh''diye inledi acıyla. Onu izleyen Mert canının acıdığını fark edince '' Bırakın lan! Canını yakıyorsunuz!'' diye adamlarına bağırdığında ikisi de hemen Can'ı bırakmıştı.

''Durdur arabayı Mert! Siktirtme bana belanı''

''Sik Can, sik. Yeter ki sen sik! O günler de gelecek. Sabırsızlanıyorum.''

'' Mert delirtme beni! ''

Can fırsatını bulup yerinden kalkarak Mert'in boğazına yapışacağı sırada adamlar yine onu yakalayıp yerine oturtturmuşlardı.

''Bu kadar masum bebek gibi gözüküp delirince nasıl bir psikopat olduğunu çok iyi biliyorum Can. En çok da bu halin beni etkiliyor.''

'' Kes lan sesini!''

'' Susturun! " dediğinde Can daha ne olduğunu anlamadan adamların yüzüne kapadığı beyaz bez ile kendinden geçmişti.

****

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now