34. Yas

2.2K 101 2
                                    

Her yıl bu zamanlarda hem Uzay hem de Kerem kötü olurdu ama bu dönemi en ağır Kerem anlatırdı. Ailesini tam da bu zamanlarda kaybetmisti Kerem.
Anne ve babası, Uzay'ın ailesinin şirketinin avukatlarıydılar. 15 Kasım'da kendi ailesi ve Uzay'ın ailesi aynı arabada acımasızca öldürülmüş ikisi de o gün yalnız kalmışlardı bu hayatta.

Kerem'in Uzay'ı ilk görüşürü, ailesini teşhis için getirdikleri hastane koridorunda olmuştu. Kendi gibi uzun boylu olan çocuk yanından geçerken Kerem'in ağladığını görünce kafasını çevirip ona doğru baktığındaydı ilk göz göze gelişleri. Kerem, Uzay'ın gözlerine dolmuş gözleriyle bakarken onun da birazdan ailesini gördüğünde aynı kendi gibi onun da yıkılacağını tahmin ediyordu.

Morgun önünde oturmuş yanındaki iki görevlinin evrakları dondurmasını beklerken tek başıma sessiz sessiz ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu. Sarılacağı, teselli bulacağı, omzunda ağlayacağı kimsesi kalmamıştı geride.

İçeriden Uzay çıktığında yine göz göze geldiler. Uzay, Kerem gibi ağlamıyordu. Hatta hiç sesini çıkarmadan dimdik duruyor sanki içerideki annesi babası değilmiş gibi yanındaki adamın söylediklerini dinlerken bir yandan da yeşil gözleriyle Kerem'e bakıyordu. Adamlarla işi bitince Kerem'e doğru yaklaşıp "Sen Kerem misin?'' diye sorduğunda gözleri yaşlı çocuk sessizce kafasını salladı.

''Kimse yok mu yanında?''

Kafasını hayır anlamında sallarken gözlerindeki yaşlar da sessiz bir hıçkırıkla beraber  yanaklarından aşağı süzüldü. Titriyordu.

'' Ben Uzay.'' dedi, uzattığı elini Kerem'in omzuna koyup hafifçe sıkarken.

'' Hadi çıkalım buradan.'' dediğinde Kerem onu dinleyip peşinden gitti. Ne yapacağını bilmiyordu. Daha birkaç saat önce anne babasının ölüm haberini almış sonra kendini morgun önünde bulmuştu.

Hastanenin önünde Uzay cebindeki sigara paketini çıkarıp içinden bir dal alıp dudaklarının arasına koyduğunda Kerem'e uzatmış ama Kerem istemiyorum der gibi kafasını sallamıştı.

''İç bir tane rahatlarsın.''

Hala sigarayı ona uzatan çocuğun gözlerine bakıp birkaç saniye sonra uzattığı paketten bir dal alarak dudaklarına götürdü Kerem.  Uzay, ona doğru yaklaşıp sigarasını yakarken rüzgarı arkasına almaya çalıştığından çok yakınlardı. Geri çekildiğinde sanki ilk dumanı çekmesinden emin olmak istiyormuş gibi Kerem'i izliyordu Uzay. İçine çekip dumanı üflediğinde gözlerini ondan ayırıp yan taraftaki banka oturdu. Kerem de onun yanına oturduğunda bir saat boyunca ikisi de hiç konuşmadılar. 

Ağlaması durmuş içtiği üç dal sigara mı onu rahatlattı yoksa Uzay'ın yanındaki güçlü, yıkılmaz tavrı mı onu rahatlattı bilmiyordu.  Sessizliği ilk bozan Kerem oldu.

''Kaza dediler...''dediğinde, Uzay'ın ifadesiz yüzü birden kasılıp sinirden kararmış gözleriyle ona baktığında bu hali çok korkutucu gelmişti Kerem'e. Yumruklarını sıkmaktan eklem yerleri beyazlamış eliyle banka yumruğunu geçirdi.

''Onlar öldürüldü! Kaza değil!'' dedi bağırmamak için kendini sıkarken.

" Öldürüldü mü? "

Bir anda nefes alamadığını hissettiğinde elimdeki sigara yere düşmüştü Kerem'in. Tüm gücüyle nefes almaya çalışıyor ama alamıyordu. Göz yaşlarından hiçbir şey göremezken "Ne demek öldürüldüler?! Nasıl olur? diye içinden sayılarken oracıkta bayılmıştı. Kendime geldiğinde tepesindeki beyaz ışık gözlerini acıttığı için yarım araladığı gözleriyle   etrafına bakındı. Serum bağlanmış koluna bakıp neden burada olduğunu anlamaya çalışırken, aralık olan perdeyi açan Uzay yanına yaklaştı.

'' İyiysen çıkalım artık şuradan!''

Soğuk tanrı karşısında neler olduğunu bile soramadı Kerem. Sesizce başını sallayıp ayakkabılarını giyerek onun peşine takıldı. Aileleri ölmüştü şu an ne yapıyorlardı bilmiyordu. Tek yaptığı Uzay'ı takip etmekti.

Hastanenin önünden bir taksiye binip Şile'ye geldiklerinde Uzay yol kenarında taksiyi durdurup adama fazladan para verirken bir şeyler söylediğinde adam kafasını sallayıp gitmişti. Neden bu kadar uzağa geldik? Neden Uzay'ı dinliyordum? Ne işimiz var lan bu yol kenarında? Kafası çok karışıktı Kerem'in.

Taksiden indikten sonra soğukta on beş dakika kadar yürüyüp iki katlı bir evin önüne gelmiş evin arka tarafına doğru yürümüşlerdi.

Uzay, yüksek duvara tırmanmaya başladığında Kerem olduğu yerden ona bakıyordu. Uzay, elini tutması için uzattığında " Gel hadi tut elimden çekeceğim seni." dediğinde çocuk bugün ona kaçıncı kez yardım eden çocuğun elinden tutup atlayarak arka bahçeye girdiler.

'' Biz ne yapıyoruz? Kimin evi burası?'' diye sorduğunda cevap vermedi Uzay ama hala onu takip ediyordu.

Evin arkasındaki bodruma inen merdivenlere doğru ilerlediklerinde Uzay elindeki taş ile kapının koluna yakın yerdeki camı kırıp elini oradan sokarak kapıyı açtığında içerisi çok havasız ve tozluydu. Işıkları açmadan üst kata çıktılar. Üstündeki deri ceketi çıkarıp yatağa fırlatır fırlatmaz pencereye doğru yaklaşıp perdeyi hafif aralayarak dışarıya baktı.

Odanın kapısında durmuş öylece onu izliyordu Kerem.  Uzay, arkasını dönüp ona doğru yaklaşırken karanlıkta birbirlerini zar zor görüyorlardı.

"Birkaç gün burada kalacağız.''

''Neden? Ne işimiz var burada? Ailemiz öldü farkında mısın? Şu an hastanede olmalıyız!!''

Uzay, elini birden ona doğru uzatıp çenesindrn sıktı. '' Ailenden sonra sen de mi ölmek istiyorsun!'' dedi öfkeyle. Hiçbir şey yapamadı Kerem.

''Ne ölmesi, ne saçmalıyorsun?! Kim öldürecek beni?'' deyip,eliyle çenesindeki eli itti.

''Senin ailen ve benim ailem dün öldürüldü Kerem! Öldüren kişiler kim bilmiyorum ama eminim şu an bizim de peşimizdedirler. O yüzden birkaç gün burada saklanacağız.''

''Bu nasıl olur kim benim ailemi öldürmek istesin ki? Anlamıyorum hiçbir şey.'' 

'' Zamanla her şey ortaya çıkacak sen de anlayacaksın ama önce hayatta kalmalıyız.''

'' Ya cenazeleri ne olacak Uzay?  Yanlarında olmayacak mıyız? Veda bile edemeyecek miyiz?" diye sorduğunda göz yaşları yanaklarından süzülmeye başlamış sesi ağlamaklı çıkmıştı. Uzay iyice yaklaşıp ağlayan gözlere baktı fakat hiçbir şey söylemeden ona sıkıca sarıldı. Kerem'in ağlaması daha da şiddetlenirken o da sımsıkı sardı kollarını Uzay'a.

''Onları sonra ziyaret edeceğiz. Emin ol onlar da şu an böyle yapmamızı isterlerdi.''

Kerem, Uzay'ın omzuna dayadığı kafasını sessizce sallarken ona itiraz etmeyi değil güvenmeyi seçmişti.

O gün bugündür Uzay ile beraberlerdi. Kaderleri de, düşmanları da ortaktı. Birbirlerinde başka güvenecek kimseleri yoktu. Hiçbir zaman ailelerinin ölümünü atlatamadılar. Bugün ise tam on yıl olmuştu. Onlarsız koskoca on yıl. Onları bu kara toprağa koyduklarında veda bile edememişlerdi o yüzden Kerem iyi değildi. Ailesiyle zamansız vedasız ayrılıklarını on yıldır atlatamamıştı adam. Bu zamanlarda kimseyi görmek istemiyor birkaç gün herkesten uzaklaşıp ailesini  yasını tutup onlarla vedalaşıyordu... 

****

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now