112. İyi ki varsın...

1K 74 3
                                    

1 ay sonra...

Uzay'ın Can'ın yanına geleli tam bir ay olmuş şimdi eskisinden bile daha iyiydiler. Evin içinde bir saniye bile ayrı durmuyor tüm günü birbirlerine yapışık halde geçiriyordu iki aşık.

Nihayet Mert ile Uzay arasındaki nefret ilişkisi de sona ermiş ne kadar araları iyi olsa da arada laf sormaları bitecek gibi durmuyordu. Yine de buna bile şükrediyordu Can. İkisinin zoruyla artık okula bile gidiyordu.

Ne zaman okulda biri  Can'ın yanına farklı bir niyetle yanaşsa Mert oğlanın başında cehennem zebanisi gibi dikilip buna izin vermiyordu haliyle bu hareketleri biraz daha Uzay ile aralarının iyi olmasına neden olmuştu. Yine de halinden memnundu Can. Üçü bir şekilde aynı evde yaşamayı becermişlerdi. Belki de artık dördü demeliyiz. Çünkü Alaz da yanlarına geliyordu.

Evet... Sonunda Mert efendi korkaklığı bir kenara bırakıp Alaz'dan gerçekten hoşlandığı kabul edip Can ve Uzay'a açılmıştı. İkisinin de ısrarıyla Alaz'ı buraya davet etmiş yüz yüzeyken ona açılmayı planlıyodu. Büyük gün bugündü.

Alaz da Mert gibi çok normal sayılmazdı. İkisinin güzel bir çift olacaklarından şüphe yok. Mert dünden beri heyecandan ne yapacağını şaşırınca bir ara Uzay'ın Mert'e " Oğlum sakin olsana Alaz zaten senden hoşlanmasa gelmezdi"diyerek onu rahatlatacak şeyler söylüyordu.  Nerede kaldı  o eski kanlı bıçaklı halleri.

Mert, Alaz'ı buraya davet ederken Can da  ablasıyla Enes'leri davet etmişti ama ablası başka bir ülkede olacağını Enes ile Kerem de Kerem'in iş yoğunluğundan başka bir zamanda ilk fırsatta yanlarına geleceklerinin sözünü vermişlerdi. Herkesi çok özlemişlerdi.

Babasıyla sık sık konuşuyordu Can hatta Uzay'ın yanında olduğunu öğrendiği ilk zamanlar çıldırmış ablası sayesinde buraya gelip Uzay'ı vurmaktan zar zor vazgeçmişlerdi. İnsanın sürekli arkasını koruyan ablasının olması çok güzel bir şeymiş.

Babası her ne kadar Uzay ile aralarındakileri öğrense de ilişkileri hakkında Can'a tek kelime bile söylememişti. Devran bu  duruma pek alışamasa da en azından oğlunun Uzay'ı sevdiğini ve çok mutlu olduğunu görüp kabulleniyordu.
Can için bu bile yeter de artardı. Nereden nereye...

Üç adamın evindeki son durumlar bunlardı.

Mert iki saat ne giyeceğini düşünüp iki saati de ayna karşısında kombin yapmakla geçirdikten sonra nihayet Alaz'ın onu begenebileceğini düşündüğü kombini yapıp hava alanına doğru yola çıktı.
Geleli tam on beş dakika olmuştu ama Alaz hala ortalarda gözükmüyordu. Zaten heyecanlıydı bir de beklemek daha da heyecanının artmasına neden oluyordu. Gerginlikten beklediği alanda volta atıyordu.
Ne kadar Mert'ten hoşlansa da o manyağa nasıl açılacağını bilmiyordu. Bu stres ona yetmezmiş gibi bir de açıldıktan sonra Alaz'ın onu kabul edip etmeme ihtimali vardı.
Neticede Alaz ona ilk hoşlanıyorum dediğinde yumruk atmış adamdı Mert haliyle şimdi reddedilme ihtimali oldukça yüksekti. Yine de onu ikna etmekten vazgeçmezdi. Belki kaçırıp zorla sevgilisi yapabilirdi. Şakaydı.

Elindeki su şişesinin tamamını içip peti büzüştürüp çöpe atarken etrafta birbirlerini gördüklerinde salya sümük ağlayıp, sarılıp, öpüşenlere iğrenerek bakmaya devam etti.

"Bu kadar şova ne gerek varsa sanki" diye söylendi.

Çevremdekilerden zorla gözlerini ayırıp tekrar saatine baktıktan sonra Alaz'ın geleceği yöne doğru kafası çevirdiğinde  bu sefer onu görmüştü.

Siyah saçları her zamanki gibi dağınık, çenesine kadar olan dövmeleri, üzerine giydiği yakası göbeğine kadar açık olan bol siyah gömlekten dolayı aşırı güzel gözüküyordu. Ne ona doğru bir adım atabiliyor ne de gözlerini ondan alabiliyordu Mert. Gelmişti.

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now