79. Vurulmuşsun

1.2K 81 50
                                    

Can yatağının yanına çöküp dizlerini kendisine çekerek kulaklarıyla ellerini kapadı. Dışardaki silah sesleri onu çok rahatsız ederken bir o kadar da korkuyordu. Kimin geldiğini ya da onun için mi geldiler bilmiyordu. Silah sesleri duyulur duyulmaz Mert, Can'ın yanına gelip "Korkma tamam mı? Sana hiçbir şey olmasına asla izin vermem. Ben hemen bakıp geleceğim" deyip gitti.

Gideli çok olmuş ama hala gelmemişti Mert. Can bu sefer de onun için endişelenmeye başladı. Ona bir zarar gelsin hiç istemiyordu. Birlikte geçirdikleri günler boyunca Mert'in iyi biri olduğunu anlamıştı. O kadar çok sohbet etmişlerdi ki Mert ona yaşadığı her şeyi anlatmıştı. O da Can gibi babası tarafından sevilmeyen yalnız bir çocuktu. İkisinin de kaderi neredeyse aynıydı. Can kendini o dünyadan bir şekilde kurtarmış Uzay'ı bulmuştu ama Mert kurtaramamış üstelik babasının pis dünyasına hapsolmuştu. Dünyasındaki tek güzel şey ise Can'ı sevmesiydi. O yüzden bu kadar takıntılıydı. Can onu anlıyor ona destek olmak istiyordu.

Can, korkuyla yatağının yanına sığınmış beklerken içeriye Mert girdi. Kolundan akan kanlar parmak uçlarından süzülüp beyaz odanın bembeyaz halıyla kaplı yerlerinde kırmızı kırmızı lekeler bırakıyordu. Can, onun kolunu görür görmez yerinden fırlayarak Mert'in yanına gitti.

"Mert vurulmuşsun! "deyip, başka bir yerinde bir şey var mı diye ağlayarak bakınıyordu. Bu olan şey Can'ın, Mert için ağlaması onun için böyle endişelenmesi yaralı genci öyle mutlu etmişti ki adeta vurulduğuna sevinecekti Mert.

Kan olmayan eliyle Can'ın akan gözyaşlarını yanağından silip ona sarıldı. Can'da ona sarıldı.

"Manyak mısın sen neden çıktın dışarı ya ölseydin?!" diye bağırınca, Mert'in de gözünden yaşlar akmaya başladı. Çok mutluydu. Hayatı boyunca hiç olmadığı kadar hem de.

"Şşşss sakin ol. Ben iyiyim Korkma tamam mı? İkimiz de buradan sağ salim çıkacağız." dediğinde Can hala ona sarılmış ağlıyordu. Mert, sevdiğinin ondan ayrılmasını hiç istemediği için uzun süre canı acısa da o şekilde durdu.

"Yaran çok kanıyor bir şey sarmalıyız" dedi Can, ağlamaklı bir halde. Yatağının çarşafını yırtıp bir parçasını Mert'in koluna sardı. Mert ona bir mont giydirip dışarı çıkmak için hazırladı. O sırada Mert'in adamı ikisini de odanın kapısında bekliyor evin arkasına getirdiği araç ile onları buradan çıkaracaktı. Odadan çıkarken Mert önden çıkmış Can da arkasından geliyordu. Can, elini uzatıp önden yürüyen Mert'in elinden tutunca yaralı oglan neye uğradığını şaşırmış bir halde ikisin birleşmiş ellerine bakıp gülümsedi ve önüne dönüp yürümeye devam etti.

Kapıdan tam çıkacakları an önden yürüyen koruma ne olduklarını anlayamadıkları bir anda yere yığılmıştı. Mert, hızla Can'ı arkasına aldı. "Can "diye seslenilmesi ile Can duyduğu sese inanamamıştı. Babasının sesi miydi bu? Babası onu kurtarmaya mı gelmişti? İçinde babasına karşı olan bütün nefreti bir saniye içinde yok olmuştu sanki. İlk defa babası onun için bir şey yapmıştı. İlk defa onun için gelmişti. Dolan gözlerinden gözyaşları süzülmeye başladı Can'ın. Bırakmamıştı onu babası.

"Mert çık dışarı! Can'ı bana ver!" diye bağırdı Devran. Mert, olduğu yerde bakışlarını boşluğa sabitlemiş "Olmaz! Olmaz vermem Can'ı. Zarar verir ona. Vermem! Can benim!" diye sayıklamaya başladı. Can, hem babasının onun için gelmesine mutlu olurken bir yandan da Mert'in bu haline üzülerek onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Elleriyle Mert'in yüzünden tutmuş yüz yüze gelmişlerdi.

"Mert bana bak! Bana bak! Hiçbir şey olmayacak tamam mı? Önden ben çıkacağım sen de arkamda duracaksın anlaştık mı?"

"Can olmaz sana zarar verirse ben yaşayamam! Gitme Can, beni bırakma!"

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now