87. Mert x Can

1.3K 79 31
                                    

1 hafta sonra...

"Yavaş sokup çıkarsana şunu!"

"Tamam. Ahh!!!"

"Kaç kere söyleyeceğim ya acıtıyorsun işte Mert! Dikkat et!"

"Tamam canımın içi"

"Adımla seslen bana!"

"Canımın içi!

"Mertt!"

"Senin adın canımın içi ne yapayım  ya öyle seviyorum!"

"Can diyeceksin salak şey Can!"

"Cann! Güzeller güzelim. Canımın içi!"

Can, olduğu yerde oflayıp, gözlerini devirdi. Ne dese boştu laftan anlamıyordu hasta beyinli Mert. Son bir kez etrafına bakıp her şeyi aldığından emin olduktan sonra çantasını sırtına takıp Mert'e döndü.

"İyisin di mi?"

"İyiyim iyim merak etme, çıkabiliriz."

"Hadi gel." deyip, ne olur ne olmaz diye koluna girdi yaralı oğlanın. Hastanenin önünde bekleyen Mert'in şoförü onları görür görmez ellerindeki çantaları alıp kapıyı açtı. Mert'in İstanbul'da olan evlerinden birine doğru yola çıktılar. Can, Uzay ile hatıralarının olduğu o eve gitmek istemediği için buralardan gidene kadar Mert'in evine gitmeye karar vermişti. Eşyalarını bile aldırmamıştı evden. Zaten bir çoğu Uzay'ın ona hediye ettiği yeni eve gitmişti. Kalanları ise o istememişti. Oraya gidip de Uzay'la karşılaşmayı hiç istemiyordu.

Uzay'ı en son Eda kolundan yaralandığında hastanede uzaktan görmüştü Can. Ne Uzay ne de Can birbirlerine selam bile vermediler Enes ile Kerem her ne kadar ikisini yan yanaya getirmek isteseler de başaramamışlardı. Uzay'a göre Can'ın Mert ile arasında bir şey olduğu düşüncesini sonunda öğrenmişti Can. Duyduğu ilk anda delirse de ertafa belli etmeyip hissettiklerini içine atmıştı oglan. Uzay'ın her seyi bir kenara bırakıp kendisini böyle bir şeye aptal gibi inandırmış olmasına inanamıyordu. En çok da adamın kendisine ona olan duygularına, sevgisine güvenmeyişi ağırına gitmişti. Tabi ki Mert'in yanından bir saniye bile ayrılmaması Uzay'ın salak saçma düşüncelerini daha da körüklemişti.

"Muhtemelen şu an benden nefret ediyordur ama ziyanı yok. Bize, ilişkimize bunu yaptığı için bir kez olsun gelip bana ne olup bittiğini sormadığı için ben de ondan nefret ediyorum" diye kendi kendine içinden konuşurken daldığı bu düşüncelerden Mert'in kolunu dürtmesiyle kendine geldi.

"Geldik, sen iyi misin?"

"İyiyim iyiyim dalmışım sadece."

"Tamam hadi inelim canımın içi"

Can, önden ben inip Mert'in de inmesine yardımcı oldu. Hala yaraları acıdığı için çok rahat hareket edemiyordu oğlan. Koluna girip eve doğru yürüdüler. Site içerisinde iki katlı lüks bir villaya gelmişlerdi. İkisi için çok büyük bir yerdi ama zaten kalıcı değillerdi. Planları şuydu Can, okuldaki ilk dönemimi bitirirken, Mert de psikolojik destek alacak sonrası malum ikisi de buralardan gideceklerdi.

Eve girip etrafa bir göz attıktan sonra odalarına geçtiler. Can, büyük yatağa kendini atıp gözlerini kapadığında çok yorgun hissediyordu. Günlerce uyuyup her şeyi geride bırakmak istiyordu. Beş dakika sonra odamın kapısı çaldığında "Gel" diye seslendi. Kafasını, kapıyı tam aralamadan içeri uzattı Allah'ın delisi.

"Sevdin mi odanı?"

"Oda işte neyini sevicem nasıl olsa gideceğiz buradan." Her gitmekten bahsedişinde Mert'i de planının içine katması Can dan ayrılma korkusu yaşayan oğlanın geride kalmayacağını duydukça mutlu ediyordu. Her seferinde yüzü gülüyor, heyecanlanıyordu.

"Yatağın rahat mı?" diye sorup Can'ın cevabını beklemeden yanına gelip uzandı yavaş yavaş. 

"Bu son burada uzanışın haberin olsun."

"Off tamam ya ben de sen yokken uzanırım"

"Mert beni kızdırmasan iyi olur. Çok yüz verdim sana galiba"

"Tamam tamam kızma. Yemek yiyelim mi ben acıktım."

"Olur. Hadi gel." deyip, kalkması için kolundan destek oldu yaralı oğlana. Birlikte alt kata inip mutfağa geçtiklerinde Can, dolaptan birkaç şey çıkardı ama yemek yapmakta felaket kötü olduğu aklına gelince arkasını dönüp masada oturmuş onu izleyen Mert'e baktı.

"Ben yemek yapamıyorum ki."

"Oyyyyy yerim lan seni. Nasıl da büzüldü dudakların. Dışarıdan söyleriz şimdi. Sonrasında Hakan'a söyleriz bir kadın ayarlar o yapar yemekleri." Valla hiç hayır diyemeyecekti Can bu duruma.  

"Tamam" 

Yarım saat sonra gelen yemekleri masaya yerleştirirken Mert' de içecekleri dolduruyordu. Yanındaki poşeti işaret edip" O poşette ne var?" diye sordu Can.

"Senin sevdiğin bir şey." deyip gülümsedi.

"Ne ki?"

Poşetin içinden çıkardığı kutuyu tam ortaya koydu. "Hazır mısın?" Hevesle kafamı salladı Can. Paketi açtığında içindeki çikolatalı pastayı görünce gözleri mutluluktan kocaman olmuştu. Bayadır tatlı bir şeyler yememişti. Önündeki çatalı alıp hemen tadına bakmak istediğinde Mert, pastayı kendine doğru çekip "Önce yemek ye canımın içi sonra pasta yiyeceğiz." dedi pis pis. Mutsuz oğlan kafasmı sallayıp Önündeki yemeği yemeye başladığında tatlı biraz olsun hiç olmayan keyfimi yerine getirmişti. Bunu fark eden Mert, yemeğine başlamak yerine gülümseyerek Can'ı izliyordu. Deliydi bu çocuk.

"Hadi yesene ne duruyorsun. "

Gözlerinin içi gülüyordu. 

****

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Место, где живут истории. Откройте их для себя