100. Hesaplaşma

1K 79 19
                                    

Uzay, gözlerini açtığında bir süre nerede olduğunu anlayamadı. Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Buraya nasıl gelmisti ki?

Daha fazla düşünmeyi bırakıp odanın öbür ucundaki koltukta iki büklüm yatan Enes'e baktı bir süre. Kazık kadar boyuyla nasıl da  kendini küçücük koltuğa sıkıştırdığına gülümsedi.

Elimin üzerindeki serumun iğnesine dikkat ederek yatakta oturur hale geldiğimde tam karşısındaki saat 23:00' ü gösteriyordu.

Serum torbasını askıdan alıp ayağa kalktı. Biraz başı döndü ama geri oturmadı. Olduğu yerde birkaç dakika bekledikten sonra sallana sallana enes'in yanına gitti. Ayakta duracak hali yoktu gerçekten. Kenardaki battaniyeyi uyanmasın diye yavaşça üzerine örttüğünde rahatsız olmuş olmalı ki oğlan kımıldandı ama uyanmadı.

"Şu haline bak. Bir de bana refakatçi olmuşsun daha kendine bakamıyorsun. "

Eliyle saçlarını arkaya doğru okşadığında  oğlan hemen gözlerini açtı.

"U-uzay!"

Battaniyeyi üzerinden fırlatır fırlatmaz adama sarıldı Enes. Uzay, zaten ayakta zor duruyordu. Enes öyle bir sert sarıldı ki az kalsın ikisi de yere yapışacaktı.

"Oğlum yavaş!"

Enes geri çekildiğinde gözleri dolmuştu. Uzay'ın yüzüne sinirli sinirli bakınca adam kaşlarını çattı. O daha ne oldu, niye öyle bakıyorsun diye sormadan oğlan çoktan yüzüne yumruğunu geçirmişti. Sert vurmuştu deli. Uzay eğer duvardan destek almasaydı şu an ki güçsüzlüğüyle kesin yere çakılırdı. Yalnız sağlam vurmuştu Enes.

"Ne oluyor lan?!"

Karşısındaki oğlan iki göz iki çeşme ağlayarak üzerine yürüdü.

"Asıl sana noluyor?! Kendini mi öldürmeye çalışıyorsun haahh! Şu haline bak."

Hastane kıyafetinin yakalarından tuttuğu gibi sarstı adamı Enes.

"Neden bunu kendine yapıyorsun, neden? Neden bana bu korkuyu yaşatıyorsun? Lan benim senden başka kimsem yok. Babam bildim seni! Hiç mi değerim yok senin için! Madem beni hiç düşünmeden ardında bırakacaktın niye bana sahip çıktın?  Neden seni sevmeme bu kadar çok bağlanmama izin verdin?!"

Elinin tersiyle yanağındaki yaşları sildiginde hala yeterince söyleyecekleri vardı

"Ama var ya sen böyle bir adammışsın! Kendi derdin olunca etrafını görmeyen, bencil adamın tekisin! "

Enes, hıçkırarak ağlarken kelimelerinin sonlarını yutuyordu. Söylediklerinde sonuna kadar haklıydı. Uzay, kendi derdinden çevremdekilere kör olmuştu. En çok da oğlum dediği çocuğa.

Enes'e doğru yaklaşıp omzundan tuttuğunda elinin tersiyle ittirdi oğlan onun elini.

"Git! Dokunma bana!"

Git demiyordu aslında, sarıl deyişiydi bu Enes'in. Uzay'a ihtiyacı vardı.
Tekrar ona doğru hamle yaptığında yine ittirip bağırdı.

"Git dedim sana!"

Sesindeki kırıklık adamın kalbine batıyordu. Halsiz bedeninde tüm gücümü toplayıp kolundan tuttuğu gibi çocuğu göğsüne çekip sıkıca sarıldı. Kurtulmaya çalışsa bile başaramadı Enes.

"Bırak dedim istemiyorum sarılmanı!"

O öyle dedikçe daha da sıkı sarıldı. Kokusunu içine çekip kafasından öptü defalarca.

"Ya bıraksana..."

Ağlaması şiddetlenmişti. O ağladıkça Uzay'da ağlıyordu.

"Özür dilerim oğlum. Özür dilerim."

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now