9. Taciz

4.4K 195 9
                                    

Bir aydır hem okul hem de iş derken Can kendine hiç vakit ayıramıyordu. Dün gece mesaiye kaldığı için bugün öğlene kadar izinliydi. Erkenden kalkıp duşunu almış altıma kısa bir sort üstüne de ince belini açıkta bırakacak bir t-shirt giymişti oğlan. Aynanın karşısına geçip saçlarına şekil verirken aklına birden Enes geldi. Arkadaşı burada  olsaydı eğer son zamanlarda yaptığı gibi ona kahve içmeden önce zorla kahvaltı yaptırırdı. Kendi kendine gülüp aynadaki görüntüsü de hoşuna gidince keyifli bir şekilde odasından çıktı oğlan.

Hava bugün çok güzeldi.

Mis gibi yeni yaptığı dumanı tüten kahvesini bir eline almış havanın tadını çıkarmak için balkona çıkmıştı oğlan.  Bir süre gözlerini kapatmış başını göğe kaldırarak güneşin ona vurmasına izin verdi. Tabi sarı saçlarının güneşin altında nasıl parladığından ya da onu o halde görünce nutku tutulan adamdan habersizce gözlerini açmış iki elinin avucunu sardığı fincanından bir hudum kahvesini içmişti. Tam da bu sırada gözü bahçenin oradan birine takıldı. Öylece durmuş ona bakan adama bakarken "Pazar sabahı bu saatte kim dışarıda olur ve bu adam neden bana bakıyor?"diye düşündü.  Adam bakmazdı belki görür görmez yakalanırım yanlış anlaşılırım korkusundan kafasını çevirirdi ama işte bir kere gözleri görmeye hasret kaldığı oğlana takılmıştı bakmayıp da ne yapsın ki...

Can, siteye yabancı birinin giremeyeceğinden emin olduğu için "Burada oturan biridir "diye  düşünerek adama hem el sallamış hem de başıyla selam verince ilkti nutku tutulan adam heyecandan bocalasa da çok bekletmeden o da sarışın güzel oğlana el sallayıp selamını vermişti. Daha fazla bahması garip kaçacağından adımlarını binanın girişine yönlendirerek Can hala balkonda keyfini yaparken o mutluluktan deliye dönmüş halde evine çıkan merdivenleri ikişerli üçerli çıkıyordu.  Güya evine dinlenip uyumaya gelmişti ama sabah sabah güneş oğlanını gördükten sonra bu nasıl mümkün olacaktı ki?

Can'ın son bir ayı okul iş döngüsünde geçmişti. Çok yoruluyordu ama başka seçeneği  de yoktu. Gerçi banka hesabında yüklü bir parası vardı ama artık bir ömür tak tabanca takılacağı için su gibi giden paranın yerine para koyup biriktirmeliydi. Böylece babasının onu zorla tıktığı bu evden bir gün kendi evine çıkabilir  ya da yurt dışına gidebilirdi.

Yoğunluğundan Enes ile sadece dersten derse görüşebiliyor olsalar  da arkadaşlıkları tahmin ettiklerinden bile çok ilerlemişti. Vakitsozlikleriden bazen okul çıkışlarında Enes, Can'ın çalıştığı cafeye gidip bir şeyler sipariş ederek Can ile hem uğraşıyor hem de o kısacık anda ayak üstü özlem gideriyorlardı.

Bu Pazar da kafede doğum günü var diye mesaisi öğlenden sonra baslasa da o erkenden işe gitmişti. Kafenin sahibi Bülent de gelmişti bugün. Sevimsiz herifti adam.  O gelince herkes geriliyor  adamin tavırlarından rahatsız oluyorlardı buna Can da dahildi. Bülent birkaç kere Can mutfakta çalışırken  ona işi gösteriyorum ayağına yakınlaşmaya çalışmış ama bu hareketi çocuğun hiç hoşuna gitmediğinden o günden sonra Bülent'in olduğu yerlerde adamla yalnız olmamaya dikkat ediyordu.

Doğum günü sırasında garson kızlardan biri Can'ın yanına yaklaşıp Bülent'in onu odasına çağırdığını söyleyince Can da işini gücünü bırakıp doğruca adamın odasına gitmişti. O ve birkaç arkadaşının bu akşam mesaiye kalacağını söylediyince mecbur kabul etmişti oğlan. 

Saat 00:00 ye gelirken sarışın oğlanın göz altları çökmüş yorgunluktan ayakta zor duruyordu. Mesaiye kalacak dediği dört kişiden ikisi gitmiş bir Can bir de Kemal adında bir çocuk vardı sadece. Kemal, içeriyi temizlerken Can da mutfağı hallediyordu. Kapının kapanma sesini duyunca Kemal gelmiştir diye dönüp arkasına bakmadan tezgahın üzerini silmeye devam etmişti oğlan.  Bir iki dakika sonra yakınında hissettiği bedene arkasını dönünce iğrenç sırıtışıyla Bülent'i karşısında görmeyi beklemiyordu.

Tedirgin olmuştu oğlan o halle bir adım geriye doğru gidince Bülent de ona doğru adım atıyordu. Can gibi minyon oğlanın yanında Bülent, iri yarı leş bir adamdı. Çocuğun üstüne geldikçe artık Can'ın kaçacak yeri kalmadığından korkup çığlık atmaya, ona uzanan elleri engellemeye çalıştı. Adamın pis nefesini boynunda hissederken öyle bir tiksiniyordu ki bir an bayılacağını sanmıştı. Tüm gücüyle vuruyordu ama hayvan herife asla işlemiyordu. Her yerime dokunmaya başladıkça oğlanın da midesi bulanmaya başlamıştı.  O halde bile elinin altında tezgahda Bülent'e zarar verecek şeyler arıyordu ki; buldu. Bayılacak gibi hissederken avucunda sıktığı bıçağı tam adama saplayacakti ki birden kapı açılmış Kemal ile göz göze gelince durmuştu. Can, o adamı soğuk kanlılıkla bıçaklayabilirdi. Dış görüntüsünün aksine içinde çok farklı biriydi. Bazen bir bebek gibi hassas olabiliyorken bazen da tam psikopat babasının oğlu oluyordu. Ama çocuk babasına olan nefretinden o adama benzeyen her huyundan iğreniyor ortaya çıkmaması için her şeyi yapıyordu. 

Kemal, etrafına bakınıp eline tavayı aldığı gibi Bülent'in kafasına geçirince Bülent , acı içerisinde inleyerek yere yığılınca Kemal, Can'ı elinden tuttuğu gibi hemen mekandan dışarı çıkarmıştı.

Kafeden çıktıklarında Kemal'in ilk işi polisi aramak olmuştu. İkisini de karakola götürürlerken Can hala olanların sokundaydı. Babasının şiddetlerine bağışıklık kazansa da ilk defa biri ona zorla dokunmuş, taciz etmişti. Alışık olmadığı bu şey onu fazlasıyla kötü hissettiriyordu.

Etrafındaki sesler boğuk boğuk kulağına doluyor, başı fena dönerken ve nefesi sanki ona yetmiyor gibi kesik kesikti. Vücudunun her yerine dokunmuştu o pislik.
Bağırmaktan sesi kısılmışken birden ağlamaya başladı. Sinirleri bozulmuştu. Erkek ya da kadın olsun fark etmez kim bu şekilde tacize ugramışken sessiz sakin kalabilirdi ki? Can da kalamadı. İçinden o adamı eline aldığı bıçakla boğazını kesmeyi geçirirken dışarıdan masum, ağlayan küçük bir çocuk gibi gözüküyordu.

Kemal, Ağlayan oğlana su getirip "Aramamı istediğin biri var mı? "diye sorduğunda Can hemen "Enes " demişti.


Hafta sonu Can'ın aksine Enes'in keyfi bihayli yerindeydi. Bar yine Her zaman olduğu çok kalabalıkken o da çocu müşteriyle muhabbet edip eğleniyordu. Cebimde çalan telefonunu çıkarıp baktığında Can'ın aradığını görünce  hemen açmış ama telefondan başka birinin sesini almıştı.

Can ile karakolda olduklarını Can'ın hiç iyi olmadığını acil gelmesi gerektiğini kulakları ismmşitince Enes'in eli ayağı boşalmış, olduğu yere çöküp kalmıştı.

Kameralardan onu gören Uzay, koşarak oğlanın yanına gidip kucağına aldığı gibi odasına taşımıştı oğlanı.

"Enes ne oldu? Neyin var?
Enes??? Bana bak oğlum! Enes? Nefes al oğlum hadi!!!"

"Benim gitmem lazım... Ona gitmem lazım" deyip ağlamaya başladı. Uzay'ın onu oturtuğu yerden fırlayıp kapıya doğru gittiğinde  adam çocuğu kolundan yakalayarak"Bekle beni beraber gideceğiz" dedi.

Karakola gidiyorlardı. Enes hiç konuşmuyor sessiz sessiz ağlarken Uzay da neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bu Enes'i ikinci kez ağlarken görüşüydü.

Karakoldan içeriye girdiklerinde  Enes birden tam karşıya doğru koşmaya başladığında Uzay ne olduğunu anlamamıştı. Oğlan kendisinden kısa birine sarılmış birlikte ağlıyorlardı. Yanlarına doğru gittiğinde Uzay'ın adımları olduğu yerde donup kalmıştı.

"Küçüğüm!"

****

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now