60. Bunlar da ne?

1.5K 85 4
                                    

Gitme vakti yaklaştığında herkesten önce uyanıp birkaç işini halletti Uzay. Sessize aldığı telefonuna adamlarından Bülent ile ilgili bir sürü mesaj gelmişti. Bülent' e haftalardır yaptıkları eziyetlerle ölmekten beter hale getirmişlerdi. Sırada onu deliğe kapatmak vardı. Nasılsa onların yerine hapishane de onun canını alacak çok adam vardı içeride. Adamları güzel bir tezgah hazırlayıp Bülent'in olduğu yere baskın yaptırdılar. Suç üstü yakalanan şerefsiz ne kadar dirense de sonunda hakkettiği yeri boylamıştı. Dünyadan bir pislik daha silinmiş oldu böylece. Geriye Can'ı tehdit eden o şerefsiz kalmıştı. Onunla da tatilden sonra ilgilenecekti Uzay.

Koridorda Kerem ile Enes'in seslerini duyarken kapıyı aralayıp " Oğlum hiç utanmanız yok mu uyutmadınız lan!" dediğinde Enes'in yüzü hemen kızarmış Kerem'in arkasına doğru saklanmıştı. Şapşal çocuk.

"Utandırma sevgilimi!" Enes'i kolunun altına çekip kafasını öptükten sonra koridorda yürümeye başladılar.

"Biz hazırız, siz de hazır mısınız? "diye sordu Kerem.

"Evet hazırız tek sorun Can'ı uyandırm---" derken, salondaki kanepede kulağının dibinde top patlasa duymayacak Eda'yı uyurken görünce cümlesi yarıda kaldı.

"Birdi iki oldular. İkisi de hayatta uyanamaz şimdi. Siz Eda'yı alın ben de Can'ı alır gelirim."

Enes, Eda'ya seslenip cevap alamayınca işaret parmağını burnunun altına tutup nefes alıp almadığını kontrol etti.

"Yaşıyor muymuş?"

" Nefes alıyor ama ölü gibi bir hali var bu nasıl uyumak arkadaş."

İkisi Eda ile ilgilenirken Uzay'da Can'ın yanına gitti. Sarı saçları yastığa dağılmış, ellerini yanağının altına sıkıştırarak uyuyordu. Tam bir bebek. Uyurken ne kadar sevip, ısırsa da asla uyanmıyordu Can. O yüzden her sabah bu anın keyfini çıkarıyordu. Yanına gidip parmaklarını oğlanın güzel saçlarında gezdirip kulağına fısıldadı.

"Bebeğim uyanma vakti."

Her zaman ki gibi cevap yok. Dudaklarına bir kaç öpücük kondurup yanından kalktı. Sandalyeye attığı eşofman altını alıp oğlan uyumaya devam ederken giydirdi Uzay. Sıra üzerine geldiğinde yatağa oturup onu kucağına aldı. Huysuzca bir şeyler mırıldanırken kafasını hemen adamın omzuna dayamış uykusuna devam etmişti Can. Önce kollarını geçirdi kapüşonlunun fermuarını çekeceği sırada yüzüne daha yakından bakmıştı oğlanın. Dün gece yanağında görüp üzerinde durmadığı kızarıklık şimdi yerini morluğa bırakmıştı.

"Bu da ne şimdi? Bir yere mi çarptı neden bana bir şey söylemedi ki?"

Rahatsız hissettirse de bu durum yine de oğlanın üstünü giydirip o kucağındayken ayaklandı adam. Son bir kez daha odaya almadığı bir şey var mı diye baktıktan sonra dışarı çıktı.

Can'ı, arka koltuğa Eda'nın yanına yerleştirirken kendi de yanlarına oturdu. Kerem arabayı sürüyor, Enes'te yanında oturmuş yolculuğa eşlik etmesi için telefonundan müzik seçiyordu.

Enes arkasını dönüp iki uykucuya bakarak "Bence iki tane bebek koltuğu alalım arabaya. Şunların haline bakın, iki sarı civciv gibiler...Başları da öne düşmüş. Uzay, Can'ın başını düzeltebilir misin? Boynu ağrıyabilir o şekilde."

"Nasıl da abilik yapıyor benim sevgilim ya yerim seni! "

Geçekten de Enes ile Can'ın arasındaki ilişki farklıydı. İkisi de birbirini kardeş gibi görüyordu. Bu durum Uzay'ın çok hoşuna gidiyordu. Can'ın kafasını dikkatlice omzuna yatırdı Uzay. Bacaklarının arasına düşmüş elini ellerinin arasına aldığında üzerindeki çizikleri fark etti.

"Bu ne lan şimdi!? Önce yüzü şimdi de elinin üstü! Ne olmuş bu çocuğa böyle? "

Sesi ister istemez sinirli ve yüksek çıkınca Enes kafasını arkaya döndürmüş, Kerem de aynadan onlara bakıyordu.

"Ne oldu Uzay? Bir sıkıntı mı var?'' diye sorduğunda Kerem, Uzay hala Can'ın ellerini inceliyordu. Başka bir yerinde bir şey var mı diye montunun kolunu yukarıya doğru sıyırdığında kolunda da çizikler vardı.

" Enes dün gece Can'a bir şey mi oldu?! "

" Nasıl yani anlamadım Uzay?"

" Dün gece yanağı kızarmıştı şimdi morarmış. Koluyla ellerinde de çizikler var! Benim bilmediğim bir şey mi var ne oldu ona böyle? " söylerken bile delirecek gibi hissediyordu kendini Uzay. Bir şey varsa eğer Enes'in ona yalan söylemeyeceğini biliyordu. Enes,  hayretle gözlerini açıp Uzay'a baktığında tam ağzını açıyordu ki Kerem araya girdi.

" Abi bütün gece beraberdik ne olabilir Allah aşkına. Belki çarpmıştır, biz uyurken fark etmemişizdir."

"Ya çizikler?"

"Kaşımıştır abi ne bileyim... Sabah bahçeye çıkmışlardı orada olmuştur belki. Can hep yanımızdaydı. Kim bir şey yapabilir ki ona?"

Yine de içi hiç rahat değildi Uzay'ın bir an önce Can'ın uyanıp olan biten ters bir şey varsa ona anlatmasını bekleyecekti.

Bir buçuk saat sonra gidecekleri yere varmışlardı. Yol boyunca Enes ile Kerem'in hiç konuşmamaları Uzay'a tuhaf gelse de yorgun olduklarını düşünüp  sorgulamadı. Eda ile Can da hiç uyanmadılar. Kalacakları eve kadar yine kucaklarında taşımışlardı iki uykucuyu. Gelecekleri bilindiği için her şeyi önden hazırlatıp şömineyi yaktırmışlardı. Ev sıcacıktı o yüzden. Can'ı yatıracağı yerde önce üzerindeki montu çıkarıp kenara koydu Uzay. Kafasını yastığa yatırırken oğlanın sonunda gözleri aralandı.

"Su" diye mırıldandı. Sehpanın üstündeki su şişesini minik dudaklarına dayayıp içmesine yardımcı olduğunda, uykudan kızarmış mavi gözlerinin içi güldü oğlanın. Kollarını adamın  boynuna oynuma sarıp kulağının tam altına öpücük bıraktı.

" Uyanınca seni görmek çok güzel."
diye mırıldandı çatallaşmış kısık sesiyle.

O şöyle konuşuyor ya dünyalar Uzay'ın oluyor sanki yaşadığını hissediyordu adam. Kollarını Can'ın ince beline dolayıp sımsıkı sarıldı küçük bedenine.

****

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now