7

2.1K 57 0
                                    


        Hiç bir şey söyleyemeden ona bakmaya devam ettim ama aslında çok şey söylemek istiyordum. Hiç bir şey mantıklı bir şekilde ilerlemiyordu. Sanki bir şeyler yanlış ve eksik gibiydi. Onun koyu gözlerine bakarken istemsizce ağlama isteği duyuyordum. Bana iyi mi geliyor yoksa kötü mü geliyor çözemiyordum. Dipsiz bir kuyuya benzeyen gözleri beni içine çekerken kendime geldim ve kollarından ayrıldım. Bir şey yanlıştı, bilmiyorum böyle hissediyordum. Bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ama az önce ki romantik hava tamamen sona ermişti. Başımın için de dönen karmaşık şeyler çoğalmaya başladığında arkamı döndüm ve uzaklaşmaya başladım. Şuan ne yapıyordum ya da neden yapıyordum hiç bir fikrim yoktu ama sadece yapmam gereken buymuş gibi hissettim. 


     Yarım saattir nereye gittiğimi bilmeden rastgele yürüyordum. Az önce, 1 ay öncesine kadar aşık olduğum adamla kavga etmiştim ve hemen ardından daha kim olduğunu bilmediğim bir adam tarafından öpülmüştüm. Kafamı toparlamam gerekiyordu. O an ne söylesem mantıklı olmayacaktı bu yüzden sadece yürümek istedim. Ayaklarım beni deniz kenarına getirmişti. Bu uçsuz bucaksız denizin ortasında tek başıma bırakılmış gibiydim. Ah gibisi fazla sanırım. Kendimi çok fazla güçsüz hissedip bir banka geçtim ve oturdum. Ağlamak istiyordum, deli gibi, içimden bu acıyı söküp atmak istercesine. Ama ne gözümden tek bir yaş akıyordu ne de bir tepki veriyordum. Sadece denize kilitlenmiş hiç bir şey yapmadan öylece oturuyordum. 


     Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama uzun bir süredir bu bankta çakılı kalmış gibi oturuyordum. Saate bakmak için telefonumu çıkarıp ekrana baktım. Saat 02:47'yi gösteriyordu. 2 saattir burada oturuyordum yani. Sahilin bomboş olduğunu sanarken uzaktan bir gürültü duydum. O tarafa baktığımda bir grup gencin ellerin de bira şişeleriyle buraya yaklaştıklarını gördüm. Beni fark etmemeleri kalkmak istedim ama hareket bile edemedim. Kendimi fazlaca yorgun hissediyordum. Gözlerim dolmaya başladığı için onları bulanık görmeye başladım. İşte beni fark etmişlerdi, tamam bittim ben.

'Ooooo!  Kankaa şuraya bak lan!'

diye böğürmesini duyduğumda benden bahsettiklerini anladım ve sonunda her ne kadar bacaklarım titrese de yerimden kalkıp yürümeye başladım. Koşsam büyük ihtimalle düşerdim ve bu daha kötü olurdu şuanda. 

'Nereye güzelim ya?! Dur biraz! Sohbet edelim!'

'Beni rahat bırakın!'

'Aha konuştu lan!'

'Dur dur! Nereye gidiyorsun yaa?!'

'Ya bırak beni!'

'Öyle yok hemen bırakmaaakk!'

'İMDAATT!'

'Sus lan!'

Ağzıma metalimsi bir tat gelince anladım nolduğunu. Bana tokat atmıştı bu şerefsiz! Onu son gücümle ittirip zaten ayakta duramadığı için düşmesini sağlamıştım. Koşmaya başlamıştım ama çok kalabalıklardı ve bana yetişmişti. Bir tanesi beni kollarımdan sıkıca tutarken diğeri de üzerimi çıkarmaya çalışıyordum. Bende ayaklarımı üzerlerine doğru vurmak için ittiriyordum. Ama çok kalabalıklardı ve birini halletsem diğeri geliyordu. Az önce yere düşürdüğüm çocuk geldi ve eğilip bana iğrenç gülümsemesini sundu. Yüzüme attığı diğer bir tokatla kafamı yere çarpmıştım. Gözlerim kararmaya başladığında uyanık kalmak için çok uğraştım ama başaramamıştım. 

İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now