66

599 27 0
                                    


Mete: Boşa çabalıyorsun Lina.. 

'Boşa değil Mete. O gece neler yaşadığımı biraz olsun anlayabiliyor musun? Anlayamazsın! Beni öylesine seven bir adamın bana bunu yapması, beni yıkmıştı. Ama bunda bir terslik var ve ben bunu bulacağım. İster söyle ister söyleme..'

Mete: Lina yeter! Hiç bir şeyi bulmayacaksın.. Bulunacak bir şey yok! Gurursuz musun? Seni sevmiyorum. Sadece gitsen olmaz mı?

'Gurursuz değilim sadece bunların gerçekliğine inanmıyorum. Ama eğer dediğin gibi gerçekse o zaman gururlu biri gibi gideceğim ve sana dönüp bakmayacağım bile.'

Mete: Gerçek olup olmadığını nasıl öğreneceksin peki?

'Bir şekilde öğreneceğim.. Sen bunu düşünme.'

Mete: Artık git.

'P-peki..'


Git.. Bunu ne kadar rahat söyleyebiliyor aklım almıyor ya! Her neyse ben de Lina'ysam bu işin aslını öğreneceğim! Yerimden yavaşça kalkıp kapıya ilerledim. Giderken gözüm kapının yanındaki potaya takılmıştı.. Aklıma Mete ile çocuklar gibi eğlendiğimiz gün gelince gözlerim dolmaya başlamıştı. Biraz daha hızlanıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Kapıyı kapatır kapatmaz içeriden Mete'nin ciğerini dışarı çıkarmak istercesine öksürüğünü duyunca kıpırdayamadım. Demek bu yüzden o kadar bitik görünüyordu.. 

Şuan da gururu falan düşünemezdim. Hiç bir şey umurumda değildi ve sevdiğim adam deli gibi içeri de öksürüp hapşırıyordu. Ona bakacak, onu ısıtacak bir annesi bile yokken onu bırakıp gidemezdim. Ve bana ihanet etmediğini de göz önünde bulundurursak gerçekleri öğrenene kadar ona iyilik yapmam yadırganamazdı. Kendimi de ikna ettikten sonra hızlıca az önce çıktığım kapıdan geri girdim. Yere düşmüştü ve başını ovalayıp duruyordu. Beni anca yanına gelince fark etmişti.

'Mete! İyi değilsin sen.'

Mete: Git buradan..

'Şu haline bak! Hala git diyorsun!'

Mete: Lütfen git..

(Gözleri beni bulunca dolmaya başlamıştı ve bu canımı acıtmıştı. Gitmemi istemiyorsun işte! Neden zorluyorsun?.. Yavaşça kolunu tutup kaldırmaya çalıştım. Yüzü bir anlığına yanağıma değmişti..)

'Mete sen yanıyorsun!'

(Elini alnına götürdüğünde kafasını iki yana sallayarak onaylamayan mırıltılar çıkarmıştı. Ama cayır cayır yanıyordu ve havale bile geçirebilirdi belki. Onu görmezden gelerek hemen koltuğa yatırdım ve etrafa bakınmaya başladım. Ne yapabilirim?.. Çeşmesi bile olmadığı için elden bir şey gelmiyordu. Hızlıca kapıya ilerleyip koşarak bir markete girdim. İçeriden 5 litrelik su alıp depoya geri döndüm. Leğen gibi bir şeye ihtiyacım vardı ama göremediğim için aramaktan vazgeçtim. Bez gibi bir şey de yoktu bu yüzden boynumdaki fuları çıkarıp sehpaya bıraktım. Suyuda fuların üzerine ağır ağır döküp ıslattım. Yerlerin ıslanması sorun yaratmazdı çünkü her yer betondu. İyice sıktıktan sonra önce boynunu, kollarını ve ensesini fularla serinlettikten sonra tekrar su döküp sıktım ve alnına yerleştirdim. Üzerinde ki kalın gömleğim ön düğmelerini açıp alnındaki bezi aldım ve vücudunda dolaştırdım. Şuan utanmak vs. bunlar umurumda bile değildi çünkü sevdiğim adam karşımda ateşler içinde yanıyordu. Soğuk bezi her değdirdiğimde titriyordu ama iyi olması için bunu yapmam şarttı. Kafasına bezi yerleştirmeden kafasını hafifçe kaldırıp saçlarını ensesinden çekip onu ferahlattım. Daha sonra alnına fuları koyup yanına çöktüm.

***

Aradan yarım saat geçmişti ve şuan da ateşi biraz da olsun düşmüştü. Uyuya kaldığı için onu rahat rahat izliyordum. 

'Bunu bize neden yapıyorsun?..'

Derin bir nefes alıp verdim ve alnındaki bezi tekrar suyla yıkamak için elime aldım. Elimi alnına dayadığımda hala ateşi vardı.. Bezi tekrar sıkıp alnına koydum. Ortamdaki sessizlik benimde uykumu getirmişti. Karşı koltuğa geçmek bile sanki onu yalnız bırakmışım hissine kapılmama sebep oluyordu. Bu yüzden başından asla ayrılmadan yerde oturmaya razıydım. Başımı onun başının yanına getirip koltuğa yasladım ve onu izlemeye devam ettim. Bir yandan saçlarını okşuyor bir yandan da yüzünü inceliyordum. Şaheser gibiydi.. Onun güzelliği beni sarhoş ederken bende kendimi uykunun kollarına bıraktım..)






İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now