25

1.1K 40 2
                                    


Telefonumu alıp bahçeye çıktım. Bir süre bekledikten sonra derin bir nefes alıp telefonu açtım.

-Mete?

-Lina neredesin?!

-Ne oluyor ya?!

-Kızım neredesin?! Evin bomboş!

-Oradan taşındık. Ayrıca senin benim evimin etrafında ne işin var?

-Şey ya.. Geçiyordum önünden de. Merak ettim..

-İyi öğrendin işte. 

-Evet.. Nereye taşındın?

-Neden soruyorsun Mete? Neden yani?

-Merak ettim ya.

-Etme.

-Peki!


Bak ya birde yüzüme kapatıyor telefonu! Hey Allahım sinirlerim bozuldu! Hem neden merak ediyorsa. Herşey bitmedi mi zaten. Onu aklımdan atmaya çalışıyorken buna izin vermemesi sinirimi bozuyor.. 

Telefonumu cebime koyduktan sonra dolan gözlerimi elimin tersiyle silip gökyüzüne bakmaya başladım. Ne zaman bitecek? İçimden bir şeyler kopuyor sürekli. Ellerim titremeye başladığında bahçe de bulunan ahşap bir sandalyeye oturdum. Sakinleşmek için derin nefesler alıp vermeye başladım. Ama hiç bir işe yaramıyordu. Arkamda bir hareketlilik sezdiğimde hızla arkama döndüm. Berk'i gördüğümde tekrar önüme döndüm. Her yerden Mete çıkacak gibi geliyordu. Onu göremedikçe de hayal kırıklığına uğruyordum.. Berk'te gelip karşımdaki sandalyeye geçip oturdu. Şuan da gerçekten yanlış bir zamandı ama onu göndermek saçma olacak. Adamı kendi evinin bahçesinden kovamazdım nasıl olsa..

Berk: İyi bir telefon görüşmesi değildi sanırım..

(Sadece başımı onaylarcasına sallayıp tekrar gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Berk ona bir şeyler anlatmamı bekliyordu belli ki. Ama anlatmak istememekten değil de anlatırsam bütün olaylar yeniden zihnimde canlanacaktı ve bu şuan en son istediğim şey bile değildi.)

Berk: Hava bugün baya güzel..

'Aynen.'

Berk: Lina kusura bakma. Yani söylenmelerimin sizin gelmenizi istemememle alakası yoktu. Sadece Barış'ın emrivaki yapması pek hoşuma gitmemişti. 

'Sorun değil. Anlayabiliyorum. Zaten kısa bir süre için buradayız.'

Berk: Gerçekten istediğiniz kadar kalın sorun yok. Hem eve sonunda ses geldi. İki erkeğin en fazla muhabbeti yarım saat sürebiliyor.

'Aahhaha! Teşekkür ederiz.'

Berk: İçeri girelim mi?

'Hava senin de söylediğin gibi çok güzel. Barış ve Yağmur'u da çağırıp geliyorum.'

Berk: Peki..


İçeri Barış ve Yağmur'u çağırmaya gittiğimde ikisinin koltukta birbirlerine sarılarak uyuyakaldıklarını gördüm. Onları rahatsız etmek istemiyorum bu yüzden sadece sehpadan sigara paketimi alıp sessizce geri bahçeye çıktım.

'Uyumuşlar.'

Berk: Barış'ı uzun zamandır ilk defa bu kadar mutlu görüyorum.

'Bende Yağmur'u..'


Yarım saat boyunca başka hiç bir şey söylemeden sadece oturduk. Hafifçe uykumun geldiğini hissedince oturduğum yerden kalktım. Berk'e baktığımda o uyuyakalmıştı. Hava ne kadar güzel olsa da sandalyenin tepesinde boynu tutulacak. Onu uyandırmak için omzundan sarsmaya başladığım da aniden uyandı ve bileğimi kavradı. Bende dengemi kaybedip kucağına düştüm. Bir süre ne olduğunu anlamadan ona bakıp kaldım. Hemen kendime gelip kalktım ve geriledim.

'Ne yapıyorsun? Sadece uyandırmak istedim..'

Berk: Şey özür dilerim. Refleks..

'Yerine yatsan senin için daha iyi olur. İyi geceler.'


Hızlıca oradan uzaklaşıp odama çıktım. Yağmur da yerine yatmıştı. Yatağıma oturup biraz önce yaşanan şeyin utancını üstümden atmaya çalışıyordum. Off! Bildiğin adamın kucağına düştüm. Salak kız dengeni biraz sağlasana!





İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now