43

759 29 0
                                    



Başımda yoğun bir ağrıyla gözlerimi araladım. Off kafamı bile kaldıramıyorum. Aklıma dün gece yaşadıklarım gelince gözlerim dolmaya başladı. Bende her insan gibi sarhoş olduğum geceyi hatırlamasam olmaz mı? Ama her sahne aklıma kazınmış gibiydi. Hafifçe etrafta gözlerimi gezdirdim. Burası benim odam değildi. Ah doğru ya! Dün Berk'e evin önüne geldiğimizde bir telefon geldi ve başka bir yere gittik. O an neden diye sormadım. Şuan dağ evi tarzı bir yerdeydik.

Yataktan kalktım ve üstüme Berk'in dün gece koyduğunu düşündüğüm bir kazak ve eşofmanı giydim. Kazak çok uzun olduğu için eşofmanı giyme gereği duymadan aşağı indim. Burnuma güzel kokular gelmeye başlayınca sırıtarak aşağı indim. Mutfak olduğunu düşündüğüm yerden takır takır sesler gelince adımlarımı o tarafa çevirdim. Kapıdan kafamı uzatıp içeride neler olduğunu izlemeye başladım. Berk önünde 'Nam Nam Nam' yazan bir önlükle yumurta rulosu yapıyordu. En sevdiğim! Berk'e sessizce yaklaşıp bir anda bağırmayı planlıyorken bir anda bana döndü ve çarptı! Harika şuan yerde somurtarak onu izliyordum. Bana fark edince başta şaşırsa da sonradan gülmeye başladı.

'Ne gülüyorsun be?!'

Berk: Hiçç.

Kalkmama yardım ettikten sonra kalktım ve masada yerimi aldım. Önüme yaptığı rulodan biraz kesip koydu. Bende hemen yumulup yemeye başladım. Sırıtarak beni izlediğini göz ucuyla görebiliyordum ama şuan onunla ilgilenemezdim. Açtım! 

Aklıma dün gece gelince ağzımdaki lokmayı zorlukla yuttum. Gözlerim dolmaya başlamışken boğazım ağlamamak için verdiğim çabadan dolayı ağrımaya başlamıştı. Berk anlamasın diye kafamı önüme eğdim ve ruloyu kesmeye başladım. Gözümden bir damla yumurtaya düşünce küçük bir küfür savurdum.

Berk: Sanırım artık o yenecek durumda değil.

'Evet..'

Elimdeki çatalı tabağa bırakıp önüme bakmaya devam ettim. Sonra aklıma gelen soruyla başımı kaldırıp Berk'e baktım.

'Neden burada kaldık?'

Berk: Anahtarı unutmuşum. Barış'a ne zaman geleceğini sordum mesajla. Oda aradı ve bugün dönmeyeceklerini söyledi. Bende bu dağ evine gelmenin doğru olacağını düşündüm. Yani arabada uyumaktansa..

'Burası senin evin mi?'

Berk: Ailemin evi. Pek gelmem aslında ama zorunda kaldım.

'Ailenle görüşüyor musun?'

Berk: Evet. Babam onunla çalışmam için çok yalvardı ama ben hiç bir zaman şirkette çalışmak istemedim.

'Neden ki? İnsanlar öyle işleri olsun diye kendini paralıyorlar.'

Berk: Babam eve bile uğramaz. İşlerinden başını bile kaldıramıyor. Onun gibi olmak istemiyorum.

'Anladım.. Peki sen ne olmak istedin?'

Berk: Resim yapmayı, şarkı söylemeyi çok seviyorum. Bunlarla ilgili bir şeyler. Zaten babamın zoruyla işletme okuduktan sonra hemen güzel sanatlar bölümü için sınava girdim. Kazandımda.

'Eee gittin mi?'

Berk: Tabiki! Geçen sene bitirdim. Ama hala iş bulamadım.

'Ne güzel hayallerinin peşinden gitmişsin.'

Berk: Evet. Sen peki?

'Ne?'

Berk: Senin hayalini kurduğun bir meslek yok mu?

(Hakaten benim hayalimde olan bir meslek var mıydı? Hayatım her zaman mayınlarla doluydu. Ne tarafa ilerlemeye çalışsam sonunda hep patlıyordum. Ailem kendi kararlarımı kendim vermemi asla istemezdi. Bende bunun için hiç kafa yormamıştım. Evden kovulduğum sene de üniversite sınavına girecektim ama sınav gününü tamamen unutmuştum. Hayatım hiç bir zaman düzenli ilerlememişti.)

'Benim.. hayalim yok.'

Berk: Nasıl?! Bir insan hayalleri olmadan nasıl yaşar?

'Böyle..'

Berk: Nasıl yani hiç yapmak istediğin bir şey yok muydu?

'Ben küçükken babam iflas etti. Sonrasında da her zaman benim adıma kararlar verip durdular. Ben sadece onların söylediklerini yapıp duruyordum.'

Berk: Robot gibi..

'Bir nevi.'

Berk: Peki yapmakta iyi olduğun bir şey var mı?

'Bilmem..'


Yapmaktan hoşlandığım bir şey varmıydı? Yani ben herşeyi severdim. Resim yapmayı, şarkı söylemeyi, dans etmeyi..

'Ah buldum! Piano çalmakta iyiyimdir. Lise de yarışma olmuştu ve bende bildiğim için girmek istedim. Ailem beni küçükken bir kursa göndermişlerdi. O yarışmada 1. olmuştum.'

Berk: Peki piano üzerinden devam etmek ister miydin?

'Yani hiç düşünmedim bunu.'

Berk: Bir düşün..

'Bir ara düşünürüm.'


İkimizde neşeli bir sohbet eşliğinde kahvaltımızı yapmıştık. Sonrasında eve dönmek için arabaya bindik. Arabada hiç konuşmamıştık. Sadece camdan dışarıyı izliyordum.. Dün yaşadıklarım aklıma geldikçe gözlerim doluyordu. İçimde büyük bir sızıyla dolaşıyordum. Evin önüne geldiğimizi Berk'in omzuma dokunmasıyla anladım. Bir anda irkilip ona döndüm ve afallamış bir şekilde etrafa baktım.

Berk: Geldik. Hadi inelim.

'Tamam.'

Kemer gene açılmıyordu. Berk bu sefer hızlıca açmama yardım edip geri çekildi. İkimizde arabadan inince eve ilerlemek için önümü dönmüştüm. Ama karşımda dünki kıyafetleri hala üzerinde olan bir Mete duruyordu. Gerçekten sinirli görünüyordu. Onu görmezden gelerek yanından geçip gidecektim ki kolumdan sertçe tuttuğunda olduğum yerde kaldım. Ama hala ona dönmemiştim. Ona bakmak bile istemiyorum. Kolumu hızlıca elinden çekince kaşlarını çatmış bana bakmaya başladı. Berk'te hemen yanıma gelip bir şey söylemeden beni izliyordu.

'Sakın bir daha bana dokunma! Beni unut.'

Mete: Ne?

'Sadece lanet bir dans ettim diye.. Ah herneyse! Artık sende benim umurumda değilsin. Dün yaptığın o şeyden sonra beni kaybettin Mete!'

Mete: Lina saçmalama da benimle gel.

(Yine kolumu yakaladığında bu sefer diğer kolumdan da Berk tutmuştu. Şuan ikisininde odak noktası ben değildim. İkisi birbirine dik dik bakıyorlardı. Bu durumun Mete'yi ne kadar sinirlendirdiğini tahmin edebiliyordum.)





https://www.youtube.com/watch?v=65YCvox3mFk&list=RDITKTRnqjDpk&index=3

İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now