61

655 26 0
                                    


Deniz kenarına kadar konuşarak gelmiştik. Şuana kadar neler yaptığımızı, neler yaşadığımızı konuşmuştuk. Benimkiler ne kadar iç açıcı değilse onun yaşadıkları da pek iç açıcı değildi. 

'Şerefsize bak sen! 1 Yıl boyunca seni seviyormuş gibi yaptı ve seni aldattı demek.'

-Öğrenince ona bağırıp çağırdım ama suçlu olduğunu unutup bana zarar verdi.

'Nasıl zarar verdi?!'

-Dayak attı yani.

'Nasıl ya?! Şikayet ettin mi?'

-Hayır. Bir daha görmemek için onu tamamen sildim attım. Eğer beni rahatsız etmeye devam etseydi o zaman ederdim.

'Keşke şikayet etseymişsin..'

-Uğraşmak istemedim. Ay herneyse! Sanki sende çok hafif şeyler yaşamışsın. Sende şikayet etseydin o zaman?

'Bana zarar vermedi ki Bora.'

-Fiziksel olarak vermese de zihinsel olarak benimkinden de ağır zarar görmüşsün.

'Bunu polislere anlatsam gülerlerdi herhalde?'

-Benimkini de oturup dinlemezlerdi. Sonuçta iki erkeğin sevgili olmasını kaldırabilecek bir yerde yaşamıyoruz..

'Bundan nefret ediyorum!'

-Bende canım bende.. Eee? O gün kafede ki adam peki? Bora'yı anlattın ama onu anlatmadın?

(Mete ile tanışmamızdan, dün ki olaya kadar hepsini anlattıktan sonra epey şaşırmıştı.)

-Sende ne şanssız mışsın?!

'Aahahah!'

-Şuan nasılsın peki?

'İyi olacağım..'

-Bunu sindiremezsin ki sen. Seni çok iyi tanıyorum..

'Sindirmek kelimesi hoş değil ama kabullenmek zorundayım. Bora gibi çıktı oda..'

-Bunu yapabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi.. O gün kafede sana bakışlarını gördüm. Normal bir şekilde sohbet ederken bile gözlerinde kaybolmuş gibi bir hali vardı.

'Bunu hiç sanmıyorum. Çok iyi bir oyuncuymuş..'

-Bu adam mafya babası dedin değil mi?

'Evet.'

-Belki seni de bu işlere bulaştırmamak için uzaklaştırmaya çalışmıştır?

'Bana söz vermezdi o zaman seni bırakmayacağım diye!'

-Sana böyle bir söz mü verdi? 

'Evet.. Güzel bir oyuncu değil mi?'

-Peki ona olan sinirini bir kenara bırak şimdilik kuzum. Mantıken düşününce.. Sen onları basınca sana hiç bir açıklama yapmadığını söyledin. 

'Evet buna tenezzül bile etmedi!'

-Bu işte bir iş var bence.. Bunu neden yaptığını biliyor musun? Yani sana 'hata yaptım.' 'beni affet.' ya da 'seni sevmiyorum artık.' gibi şeylerde demedi değil mi?

'Hayır demedi dedim ya.'

-Bunu öğrenmelisin. Neden yaptığını..

'Seni istemiyorum demesini kaldıramam Kerem..'

-Bak kuzum.. Anlattığın kadarıyla bunu yapması imkansız. Bir anda ortadan kayboldu dedin. Ama bardaki adamdan kızı 2 gün önce götürdüğünü duydun. Geriye kalan 5 günde neler oldu. Ne değişti? Bunları düşünememen çok doğal fakat düşünmelisin. Bunu bilmelisin..

'Sen kafede falan çalışmayı hemen bırakmalısın Kerem!'

-Neden ki?

'Harcanıyorsun! Hakaten. Başta saçmaladığını düşündüm fakat gerçekten o kızı 2 gün kala götürdü ve 5 gün ne yaptı ne değişti? Neden en yakın arkadaşına bile haber vermedi? Ve neden klasik yakalanmış adamlar gibi kendini savunmaya geçmek yerine sadece boş boş bana baktı?'

-Heh! Aynen.. Bunlar gerçekten tuhaf..

'Ve çok karmaşık.. Şimdiden kafam bulanmaya başladı.'

-Ahahaha! Haklısın.

'Ne yapmam gerekiyor peki şuan?'

-Mete'nin yanına git. 

'Öylece yanına mı?'

-Ya da barda o kızı bul konuş. Belki ağzından bir şeyler alabilirsin.

'Ters bir şey söylerse onu yolarım ben!'

-Ben yanında olacağım ya tutarım seni.

'Sahi benimle mi geleceksin?!'

-Seni yalnız mı bırakacağımı sandın? Tabi Yağmur'la gitmek istersen..

'Ona bir şey anlatmadım henüz. Daha doğrusu Mete'nin mafya babası olduğunu söylemedim. Sevgilisi bir polis ve yanlışlıkla ağzından kaçırırsa Mete tehlikeye girebilirdi.'

-Yani doğru olanı yapmışsın..

'Mete o zamanlar, Barış'ın kendisini tanıyor olabileceğini söylemişti ama her ne olursa olsun. Bu tedirgin ediyor beni.'

-Tamam o zaman şuradan bir kağıt helva alda yiyelim!

'Bu nasıl bir kafa ya?'

-Hadi! Aç ayı oynamaz canım benim..

'Ayısın gerçekten!'

-Sus!

Hızlı refleksim sayesinde onun elinden kaçmış ve kağıt helvacıya doğru yürümeye başlamıştım. 1 Tane yeter mi diye sormak için hızla ona döndüm ama dikkatimi bir şey çekmişti. Bizim bankın arkasında ki ağacın dibinde oturan bir adam elindeki gazetesini hızla yüzüne kaldırmıştı. Bir anlığına bizi mi izliyor acaba? diye bir duyguya kapılsam da Kerem'in endişeli yüzü açıma girince unutmak için kafamı sallamıştım. Ona döndüğümde gülümseyerek endişesini almak istedim. Şuan daha rahat görünüyordu.

'1 TANE YETERLİ Mİ?!'

-2 OLSUN!

'Hakaten ayısın!'

Önüme döndüğümde hafif tebessümle bizi izleyen amcadan kağıt helvaları alıp hızla Kerem'in yanına ilerledim. Oturduğumda elimdeki helvaları hızla alıp açmaya başlarken bir yandan da sorular soruyordu..

-Neden öyle baktın az önce?

'Şu arkamızdaki ağacın dibinde gazetesiyle oturan adam varya.'

(Açmadığı kağıt helvasını düşürmüş gibi yaparak eğildi ve adama baktıktan sonra geri doğruldu.)

-Evet?

'Bizi izliyormuş gibi hissettim bir an.'

-Konuştuklarımızdan etkilenmişsindir kuzum..

'Belki de..'

Umursamamaya çalışsa da arada bir arkasına bakıp duruyordu. Tedirgin olduğu belliydi. Ama olmamakta elde değildi gerçekten. Bizle aynı zamanda gelip oturmuştu o adam ve ben bakar bakmaz gazetesini hızla yüzüne getirmesi şüphe uyandırıcıydı. Gerçi kim neden beni izlesin ki? Belki de gerçekten bir paranoyadır..






İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now