86

583 23 0
                                    

LİNA'NIN AĞZINDAN


Dışarıdan gelen seslerle gözlerimi araladım. Tüm vücudum deli gibi ağrıyordu. Hem ayaklarım hemde ellerim bağlıydı ve ipler bileklerime uyguladığı baskıyla yaralar açıyordu. Yerimde doğrularak dışarıdan gelen sesleri dinlemeye çalıştım. Fakat hiç bir şey anlaşılmıyordu. Kısık seslerle konuşuyorlardı. Bir tek Bora'ya ait olduğunu düşündüğüm sesi net bir şekilde duymuştum.

Bora: Sen içeri geç ve sana haber verildiğinde işe başla.

Ne işi? Ne yapmayı planlıyor bu şerefsiz? Kapı sert bir şekilde açılınca içeriye dolan ışıkları gözlerimi kırpıştırdım. Günlerdir içeriyi sadece ufacık delikten gelen ışık aydınlatıyordu onun dışında hiç bir ışık yoktu. Bu yüzden şuanda karşımdaki arabanın farları gözlerimi delecek kadar sert geliyordu gözlerime. 

Kapı aynı şiddetiyle geri kapanınca gözlerimi rahatça araladım ve bana doğru gelen adamın suratını görmeye çalıştım. Gözlerim karanlığa tekrar alışınca adamı tanımıştım. O gün suratına tükürdüğüm adam.. Son vedamız pek iç açıcı değildi bu yüzden tedirgindim. Elindeki küçük çantayı duvarın dibine koyduktan sonra yanıma gelip oturdu ve bacaklarını uzatıp ayaklarını üst üste attı. Bana bakmıyordu doğrudan karşısına bakıyordu..

'Planınız ne? Ne yapacaksınız bana?'

-Sadece sana değil güzelim.

'O ne demek?'

-Zaten her şeyin sonu geldi sayılır. Sana anlatsam da bir şey değişmez.

'Bilmek istiyorum! Neyin sonu geldi ya?'

-Sende, o biricik sevgilinde bugün acı içinde gebereceksiniz.

(Duyduğumla bir süre ağzımı açamadım. Kas katı kesilmiştim. Böyle bir şeyi kanı donmadan nasıl söyleyebiliyordu.. )

'B-bu ne demek? Ne yapacaksınız?!'

-Sırf surat ifadeni görüp tadını çıkarmak için sana anlatacağım.. Sevgilin yolda güzelim buraya geliyor. Fakat neyle karşılaşacağını bilmiyor. 

'M-Mete buraya mı geliyor? Ona ne yapacaksınız?!'

-Yada vazgeçtim ya anlatmayacağım. Böyle daha zevkli..

'Dalga mı geçiyorsun lan!'

-Aaaa yakıştı mı ama hiç?

Önüme dönüp bir süre sakin kalmaya çalıştım. Doğru düzgün düşünmeye çalışsam da beceremiyordum. Mete'ye bir tuzak kurulduğu çok açıktı fakat onu nasıl engelleyebilirdim ki?..


BARIŞ'IN AĞZINDAN


Hala bilgisayarın başındayken bir anda aklıma gelenle yerimden fırladım. Hızlıca arabanın masanın üzerinde kime ait olduğunu bilmediğim arabanın anahtarlarını alıp dışarı fırladım. Kendi arabam evdeydi. Kapıda iki araba duruyordu ve kilit açma düğmesine basarak hangi araba olduğunu anladım. Hızla ilerleyip arabaya bindim ve hemen çalıştırıp yola koyuldum. Bir yandan da telefonla Mete'ye ulaşmaya çalışıyordum. Fakat asla açmıyordu! Bir süreliğine telefonu kapatıp yan koltuğa fırlattım fakat aynı anda çalmaya başladı. Hemen alıp kimin aradığına baktım. Yağmur..

Yağmur: Barış? Birden çıkıp gittiniz. Bir şey de söylemediniz.. Evde kafayı yiyeceğim ne oluyor?

Barış: Hayatım Lina'nın yerini tespit ettik fakat bir tuzak olduğunu düşünüyorum. Mete benden önce çıktı ve ona ulaşmam gerekiyor.

Yağmur: Hiç bir şey anlamadım.. Lina'nın yerini mi buldunuz?!

Barış: Evet canım ama şuan kapatmam gerekiyor. Onu sana sağ salim getireceğim tamam mı hiç merak etme..

Yağmur: Tamam aşkım. Kendinize dikkat edin..

Telefonu kapatıp tekrar Mete'yi aramaya başladım. Fakat boşu boşuna uğraşıyordum. Arslan'ı tekrar aramaya başladığımda bu sefer telefon açılmıştı. 

Barış: ŞÜKÜR!

Arslan: Ne oldu Barış?

Barış: Mete yanında mı?

Arslan: Hayır önümüzdeki arabada, sorun ne?

Barış: Hemen durdur onu!

Arslan: Neden olum ne oluyor?

Barış: Bir dinle beni ve hemen durdur!

Arslan: Bekle..


Sessizce telefonun diğer ucunda sessizce beklemeye başladım.. İçimdeki rahatlama hissiyle başımın ağrısını daha keskin hissetmeye başladım. Ani fren sesleri duyunca tekrar telefona odaklandım ve şuan anladığım kadarıyla Mete bağırıyordu. Arslan telefonu birden Mete'ye verince konuşamadan Mete'nin gür sesine maruz kalmıştım.

Mete: NE OLUYOR LAN?!

Barış: Mete dinle.. 





İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now