67

591 26 0
                                    


Yüzümde hissettiğim nefesle gözlerimi kırpıştırarak araladım. Mete bana dönmüştü ve neredeyse burun burunaydık. Ama hala uyuduğu için o bunu fark edemiyordu. Bende geri çekilerek alnından düşen bezi elime aldım. Alnına elimi koyduğumda ateşinin geçtiğini anladım. Büyük ihtimalle yemekte yememişti. Burada ona sıcak bir şeyler hazırlamam mümkün olmadığı için telefonumdan bir şeyler sipariş ettim. 

***

Aradan bir süre geçince deponun kapısı aralanmıştı. İçeri başında şapkasıyla bir adam girince ona durması için elimle işaret yaptım. Kalkıp sessizce yanına gittim, elinden yemek olan poşeti alıp ücretini ödedim ama adam hala içeri bakınıyordu. Buraya ilk geldiğim günü hatırladım ve adama hak verdim. Bu pek mantık işi olmayan bir şeydi.. Dışarıdan sadece serserilerin geceleri ateş yakıp başında uyudukları yerlere benziyordu ama içine girince bambaşka bir dünya gibiydi..

Adam sessizce kapıdan geri çıktı. Bende içeri geçip tekrar Mete'nin başına oturdum. Elimdeki poşeti hemen dibimde duran sehpaya koyup açtım. Sever mi bilmiyorum ama benim en sevdiğim çorba olan domates çorbasından sipariş etmiştim. Yanında da belki yer diye ekmek arası bir şeyler yaptırmıştım. Çorba için koydukları plastik kaşığı da alıp Mete'ye döndüm. Hafifçe omzundan tuttum ve arkasına yaslanmasını sağladım. Başta afallasa da karşı çıkmıyordu. Bileğimdeki lastik tokayı çıkarıp saçlarını arkadan topladım. Sonrasında çorba ve kaşığı alıp yanına oturdum. Kaşığı biraz doldurduktan sonra hala duman tüttüğü için üfledim. Ben bunları yaparken o sadece beni izliyordu. Donuk bir bakışla.. Kaşığı ağzına götürdüğümde ilk bir reddetmek istese de kaşlarımı çatıp elimi geri çekmedim. Küçük bir çocuk gibi kaşlarını çatıp kaşıktaki çorbayı içti. Gülümseyerek tekrar kaşığa çorba doldurup geri ağzına götürdüm. Bu şekilde hiç karşı çıkmadan tabaktaki tüm çorbayı içmişti.

'İşte böylee.. Eğer istersen senin için ekmek arası bir şeyler de yaptırdım.'

Mete: Teşekkür ederim.

Elimdeki tabakla kaşığı poşete geri koyduktan sonra rahatsızca yerimde kıpırdandım. Sanırım bu artık gitmem gerektiğinin işaretiydi.. Yerimden kalkmak için hareketlenince Mete hafifçe bileğimden tuttu. Ona dönüp ne diyeceğini beklerken bileğimi geri bırakıp kafasını ters yönüme çevirmişti. 

'Bir şey mi söyleyeceksin?'

Mete: Hayır. Gidebilirsin..

Derin bir nefes alıp yerimden kalktım ve karşı koltuktaki çantamı almak için uzandım. Şuanda konuşmak için doğru bir an olmadığının farkındaydım fakat Mete'nin benden uzak durmak için geçerli sebepleri olduğu belliydi. Bunu isteyerek yaptığındansa şüpheliydim.. 

Kapıdan çıkmadan ona son kez baktım..

'Ateşin tekrar çıkarsa artistlik yapma ve o fuları ıslatıp başına koy. Hatta burada kalma stüdyonun oradaki evine git ve duş al..'

Önüme dönüp kapıyı açtım ama içime sinmediği için tekrar arkamı döndüm..

'Ve o sandviçi ye. Eğer onu yemek istemiyorsan başka bir şey sipariş et. Aç kalma!'

Hızlıca kapıdan çıkıp en yakın caddeye ilerlemeye başladım. Onu böyle bırakıp gitmek içime hiç sinmiyordu ama bunu yapmak zorundaydım. 




İMKANSIZ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin