Cesur Dünya 2. Kısım : 25 : Kazananların ve kaybedenlerin yenilgileri

275 37 249
                                    

GEN'DE DAHA ÖNCE

"Önce nefes al, sonra iyi biri ol." Tekrardan göz göze geldiler.

Anka, "Bunu söylerken bana önce hayatta kalmam gerektiğini söylüyordun değil mi?" diye sordu.

"Bir Ivanova'yı Dore'nin başından almak kolay değildir Oksana. Yeterli güç, strateji ve baskı gerektirir. Siz de buna direnmek zorundasınız. Önce hayatta kalmanız gerek."

"Benim kanunlarım, Dore'nin kanunları ile uyuşmuyor. Sanırım, Dore'nin kanunlarını değiştirmek için önce o kanunlara uymam gerek." (Cesur Dünya 2. Kısım : 8)

***

Anka, bu dolapların arasında kalan uzun boy aynasına yaklaştı. Aynadan, arkasında odayı endişeli bakışlarla süzen Tilki'yi görebiliyordu. Onun bu haline güldü. Dalga geçmek için arkasına Tilki'ye döndü:

"İsyanı binlerce askerle yıllarca yönettin ancak Dore'nin silahları yine de ürkütücü, değil mi?" dedi. Bu, Anka'ya göre komik ve ironik bir durumdu. Çünkü kendisi de buna katılıyordu ancak Tilki, bu sözleri dikkate aldı. Çevreye bakmayı kesti Anka ile göz göze geldi.

"Bu silahları görünce, kendi adıma korkmuyorum. Senin adına korkuyorum." Bu sözler üzerine Anka'nın yüzü düştü. Bir şey söylemeden aynadan uzaklaştı. Kılıçların bulunduğu alandan bir ikiz kılıç aldı. Sırtına çapraz şekilde bağladı.

Aynaya tekrar döndü. İşlemeli altın aynanın iki yanında yine altın işlemelerle dikkat çeken meşe iki adet sehpa bulunuyordu. Bu sehpaların üzerinde ise yanmakta olan iki mum ve önlerinde de birer adet hançer vardı.

Anka hançerleri alırken mırıldandı.

"Evet, ürkütücü."

...

"İsyan askerlerini burada bırakıyorum. Başından ayrılmayacaklar."

"Tilki gerek yok. Boğaç'ın ordusu ve Ivanova askerleri burada zaten. Yanımda ordu ile geziyorum, kendimi koruyabilirim." Tilki iki elini yana bıraktı ve bıkkınlıkla Anka'ya baktı birkaç saniye. Sözcükleri kafasında birleştirmeye çalışıyordu.

"Anka, Pars'ın taç töreninde olanları bana Boğaç anlatmıştı; aylar önce. Askerlerden biri seni öldürmeye çalışsa yapabileceğin hiçbir şey yok."

"Artık var, Tilki. O zaman sadece UVAT askeriydim şimdi ise Dore'yi yönetiyorum."

Tilki ikna olmamıştı. "İsyan askerleri burada kalıyor, bu kadar." diyerek kestirip attı. Anka'nın söyledikleri umurunda değildi. Anka ne söyleyeceğini bilmiyordu, gözlerini tekrar saate çevirdi.

"Ateş soyunun ne yapacağını bilmiyorum."

"Ateş soyunun seni koruması gerekiyordu! Sana savaş açması değil..."

"Yapabileceğim hiçbir şey yok Ege bu konuda. Hiçbir şey. Çaresizim görmüyor musun?" Tilki, ses tonunu düşürerek dişlerinin arasından konuştu:

"Gözünü dört aç Anka. Dore'nin neler yapabileceğini biliyorsun." Anka, Tilki'nin öfkeli ses tonunun altında saklanan tehlikeyi hissediyordu.
İkisi de yaşamlarının büyük bir kısmında Dore'nin neler yapabileceği ile yüzleşmişti.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now