VI. "Hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu."

2.8K 261 78
                                    

VI
"Hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu."
And so it begins

"İsyanların neden çıktığını bilmiyorsunuz. Nedeni malüvra. Hastalıktan bir haber yaşamanızın sebebi UVAT'ın bunu sizden saklamış olması. Dışarıda bir kıyamet var."

UVAT askerleriyle dolu arabaların gürültülü motorları sabahın huzur verici sessizliğini hassas bir cam gibi kırdığında hepsinin aklında Anka'nın bu sözleri yankılanıp duruyordu. Alara, elinde olmadan başını arabanın arka camına çevirdi. Arkalarında bıraktıkları enstitünün hasar görmüş binaları git gide küçülerek kayboldu. Enstitüyü süsleyen metalik Titan ve Juliet sembolleri bir süre daha güneşten yansıyarak ona göz kırptığında, Alara önünde sonunda buraya geri döneceklerini düşünen çoğunluğun arasındaydı. Önüne döndüğünde ileride oturan Anka ile göz göze geldi. Bundan yıllar sonra enstitüye çok küçük de olsa bir çoğunluk dönmeyi başaracaktı yani Alara haklıydı ama Anka da Kaya'ya yarım saat önce yaptığı itirafta öyleydi: "Galiba her şey bittiğinde şu an aramızda olanların bir kısmı aramızda olmayacak"

İsyanın yıkıcı etkilerini yeni gören UVAT askerleri camlara yapışmış karmaşık duygularla yolların kenarlarına park edilerek terk edilmiş arabaları, boyası dökülmüş ve belki de aylardır kullanılmayan çocuk parkını izliyor ve Anka da onları izliyordu. Otoyolun eski gürültülü hali gitmişti, arabalardan eser yoktu. Elçin'in gözleri yol kenarlarında oturan ve oldukça kötü durumda olan birkaç aileye çarptı. İlerideki düzlüklerde bu insanlardan daha fazla olduğunu görünce yüzünü buruşturdu. Bunlar, malüvraya yakalananlar olmalıydı. İnsanların yüzlerini görmemek hatta onları hiç görmemiş gibi davranmak istiyordu. Gözüne çarpan büyük bir pankart ile duraksadı: İlaç istiyoruz.

Kaya, hiçbir zaman insanları UVAT'ta onlara öğretildiği gibi koruyamadıklarını fark etti. Oysaki bir zamanlar herkes, insanları koruyan iyi insanlar olduklarını düşünürdü. Şimdi kandırılmış bir çocuk gibi hissetmekten ileri gidemiyordu. Arabayı süren UVAT askerine yüz kilometre kadar düz gitmesini söyledikten sonra çapraz koltuğunda oturan Anka'ya doğru eğildi: "Bunların hepsi bir senede mi oldu?" diye sordu. Anka başını hayır anlamında sallayarak Kaya'ya döndü, fısıldadı: "Sadece malüvra değil, elli sene kadar önce kurulan soy sistemlerinin çalkantılı yılları da isyanları tetiklemiş olmalı." İsyanlar, Anka'nın kaçışından da önce küçük şehirlerde başlamış ve sonradan -kaçışından sonra- işler kontrolden çıkmıştı. Zaten, bir yıl tüm bu olayların yaşanması için çok kısa bir zamandı; Malüvra kontrol edilemeyecek kadar yayıldı ve isyanlar büyük şehirlere böyle taştı.

Kaya başını yavaşça aşağı yukarı salladı. Gözlerini geri; terk edilmiş evlerin, AVMlerin, bir yıl içinde pencereleri içini göstermeyecek kadar kirlenmiş gökdelenlerin, yıkılmış köprülerin ve ormanlaşmış bahçelerin sardığı yola çevirdi. Askerler yol git gide eski yaşamlardan izler taşıyan şehirlerin içine girdikçe camlara yapışıyor aralarında fısıldaşıyor ve birbirlerine bir şeyler gösteriyordu. Ne zaman ki yol tekrardan ıssız çalılarla çevrelenip bu izlerini yitiriyor o zaman herkes derin bir nefes alıyordu. Kimileri gidecekleri yeri düşünüyor kimileri uyukluyordu. Kaya, Anka'nın söyleyecekleri bittiğinde arabalara toplanan herkese yeni evlerini ve yere sağlam basmayan planlarını bağıra çağıra açıklamıştı:

"Dünyanın öbür ucundaki enstitüye gidiyoruz. UVAT'ın en korunaklı ve gizli enstitüsü için bir kod adı bu. Güvende olacaksınız. Bir kısmı bir dağın içine diğer kısmı ise büyük bir ovaya kurulan bir yer olarak tasarlandı. İsyanlardan uzak ve alfa beta takımlarının tüm Juliet Titan grupları ile Karme grubuna yetecek kadar büyük."

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now