Ölümcül Miraslar : 18 : DNA3400

290 37 92
                                    

GEN'DE DAHA ÖNCE

"Bu kutuyu Yekta tanıyacaktır. DNA'3400. X timinden özel olarak çalındı." Yekta dehşetle Yağmur'a bakarken Anka korkuyla yutkundu.

"İzninizle ne işe yaradığını açıklayayım. DNA'3400 özel bir teknoloji. O kadar özel bir teknoloji ki bu teknolojinin 3400 yılından olduğunu söylüyorlar. Dore bu silahı sadece özel ve gizli suikastlarında kullanıyor. Şuana kadar sadece bir kere başka bir soy sistemine karşı kullanıldı."

"Ben bunu aktifleştirdiğimde Oksana, soylu kanından olmayan herkes ölecek. Aktifleştirmemem için ise bir koşulu kabul etmen gerek." Anka, Yekta'ya baktı.

"Bunu aktifleştirirsen siz de öleceksiniz." Yağmur, arkasındaki asker topluluğuna baktı ve kutuyu yere bıraktı.

"Kutu şu anda aktif, Oksana. 5 dakika içinde bir hamle yapmazsan geriye sadece Kaya, sen ve Yekta kalırsınız. Benim askerlerim, kutu aktifleşene kadar gitmiş olacak. Benim ise... dediğim gibi kaybedecek bir şeyim yok." Her şey korkunç bir sessizliğe bürünmüştü. Tek bir ağaç bile kıpırdamıyordu. Yağmur kıkırdadı.

"Tik tak.. Tik tak.. Tik tak.."Ölümcül Miraslardaki Anka ve Kaya'yı görmek isteyebilirsiniz (:

"Ölümcül Miraslardaki Anka ve Kaya'yı görmek isteyebilirsiniz (:

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ölümcül Miraslar : 18

DNA3400

ŞARKI: Breathe (Legends of Runeterra)

Üstünde Incendium işareti taşıyan bir asker, dar koridorlardan geçti. Sonunda, koridorun sonunda karşı karşıya bakan iki odadan sağ taraftakine yöneldi. Kapıyı açtı. Odanın içindeki, otuzlu yaşlarının sonunda siyah saçlı bir kadın başını kaldırdı. Koyu gözlerini askere dikti. Asker odaya girmeden, "Incendium ile toplantınız var, Oksana." dedi. Ardından karşıdaki odayı açtı. Aynı sözleri karşı odada kalan başka birine daha söylediğinde Anka da odadan çıkmıştı. Karşı odadan çıkan Kaya ile göz göze geldiğinde Kaya "İyi misin?" diye sordu. Anka, uzamış saçlarını sağına attı. Kaya'yı onayladı. Bakıştılar. İkisi de Şebnem için endişeliydi ancak Incendium askerlerinin yanında bunu konuşamazlardı. Asker önde Anka ve Kaya arkada ilerlerken Anka fısıldadı.

"Hala, hiçbir ses yok. Ya Tilki... başaramadıysa? Nerede bu kız?"

"Her şey yolunda Anka. Incendium yakalasa, bilirdik değil mi?" Anka yutkundu. Sert bakışlarıyla yanlarından geçen askerleri süzerken tekrar fısıldadı.

"Kızımız nerede, bilmek istiyorum."

Kaya bir şey söylemedi. Bunun yerine sessizce, dar koridordan ayrıldılar. Geniş bir asansöre bindiler. Asker, retinasını okutup en üst kata bastı. Asansör açıldığında Anka ve Kaya dikkatle asansörün açıldığı cam tavanlı geniş meydana bakıyorlardı. Tavanlardan asılı televizyonlar cam tavanın beyaz çıtalarına sabitlenmişti. Incendium yöneticilerinin konuşmaları burada tekrar tekrar dönüyordu. Asker, meydanın içinden ilerlemeye başladı. Kaya ve Anka'nın ise nereye gittiklerine dair hiçbir fikri yoktu. Meydandaki diğer Incendium askerlerinin bir kısmı dik dik ikisine bakarken diğerlerinin pek umuru değildi. Meydanın en kalabalık noktasına geldiklerinde birden tuhaf bir cızırtı duyuldu. Ardından televizyonlardan, Incendium askerlerinin alışık olmadığı bir ses duyulduğunda meydandaki gürültü kesildi. Herkes başını tavandaki görüntüye çevirdi.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now