IX. şüpheler

2K 243 32
                                    

IX
şüpheler
All By Myself

3310

Anka, kulübesinden çıktığında gün iyice aydınlanmıştı ve neredeyse herkes çoktan uyanmıştı. Beklenmedik bir huzur duygusu içini kapladığında duraksadı. Boş gözlerle kulübelerin çevrelediği dairesel alanın ortasında yanan ateşin hemen yanına kurulan masaları izledi. Kaya ve Ozan, masalardan birini diğerinin yanına taşırken Elçin ve Alara onlara bir şeyler anlatıyor ve gülüyordu. Pars, bu masalardan ikisine Betayı simgeleyen B; diğer ikisine ise Alfayı simgeleyen A harflerini kazırken Şebnem Anka'yı fark etti. Onlarla aynı kulübede kalan Eda'nın saçlarını örüyordu. Ona seslendi. Anka ona gülümseyerek ateşin yanında duran Eda ve Şebnem'in yanına gitti. "Gece boyu uyumadığın için erken uyandırmak istemedim seni." diye açıkladı Şebnem. Anka, başını hızlıca sallayarak "Aslında çok geç uyanmadım." dedi. Kaşları çatıldı. "Şebnem, benim RECen'im sende mi?" Şebnem duraksadı. Eda'nın örgülerini bağladıktan sonra onu hafifçe ittirerek arkadaşlarının arasına saldı. "Hayır, neden?"
"Çünkü tüm sabah onu aradım ve yok."
"Boşver. Belki ikiz enstitüde unutmuşsundur ya da eski evde."
"Birinin bulmaması için benim yanımda olması daha iyi olurdu. Onu kaybetme fikri hoşuma gitmiyor." Şebnem yüzünü buruşturdu dudakları önce aralandı, sonra kapandı. Anka, omuzlarının üzerinden UVAT askerlerinin hazırladığı masaya baktı. Ozan'ın elinde tuttuğu kalınca dosyayı işaret etti. "Ona malüvra hakkında edindiğimiz tüm bilgileri verdim." Bir köşede, ellerini kalın montunun ceplerine saklamış olan Kaya ile göz göze geldi. Kaya, tebessüm ettiğinde Şebnem'e döndü ve ekledi: "Beni göz hapsinde tutuyor."
"Hayır, bir şey söylemeni bekliyor."
"İyi." dedi Anka. Ayağa kalkmış ateşin yanındaki küllerin yapıştığı üniformasını silkelerken "Bu gece her şeyi öğrenir." diye mırıldanmıştı. Sabah hissettiği huzur hızlıca kaybolurken kahvaltı masasına ilerledi. Eskiden kalmış bir alışkanlıkla liderlerin yanına oturduğunda kimse buna karşı çıkmadı. Aralarındaki hararetli konuşmaları, anlamadığı esprileri sessizlikle dinledi. Konuşulan çoğu vaka, o kaçtıktan sonra çözülenlerdi. Çoğu anı, o kaçtıktan sonra biriktirilenlerdendi.

Ancak kahvaltının sonuna doğru, onu ilgilendiren bir şey oldu. "Bugün çocuklarla senin günün değil mi?" diye sorduğunda irkilerek çatalını bırakmış ve solundaki Kaya'ya dönerek "Evet." diye mırıldanmıştı. "Onlara tarih anlatacağım. En iyi bildiğim o olsa gerek." Kaya, güldü. Başını hafifçe eğerek fısıldadı: "En iyi bildiğin, mitoloji. Unuttun mu?" Anka çatalını tabağından geri alıp dondurulmuş salamı keserken mırıldandı: "Tabii doğru. Mitoloji."
"Seninle öğle arasında konuşabilir miyiz?"
Çatalı geri bıraktı. Yanındaki suya uzanırken başını yavaşça evet anlamında salladı.
"Olur."

Kahvaltısını önce bitirenler çocuklar oldu. Masalardan ayrılıp onların eğitimi için o sabah yarım yamalak da olsa düzenlenen kulübenin önünde toplanıp oynamaya başladılar. Sonra herkes yavaş yavaş eksildiğinde eski günlerdeki gibi geriye Şebnem, Ozan, Kaya ve Anka kaldı. Şebnem, başını çocuklara çevirerek güldü. "Çok küçükler. Neden UVAT onları kendi merkezinde toplamayıp size dağıttı?" Anka, bu sözlere güldü. Tabağını ileri ittirirken "UVAT neyi doğru yaptı ki?" diye mırıldandı. Kimsenin buna tepki vermesini beklemiyordu. Bu nedenle Kaya gülerek onu başıyla onayladığında afalladı. Ozan, açıkladı:
"UVAT isyanlardan sonra eğitimleri durdurdu. O dönemde farklı yaş gruplarından az öğrencileri vardı. 3. Nesil yeni yeni toplanıyordu. Eğitimler durdurulunca da akıllarına gelen en iyi fikir onları bize vermek oldu."

Anka, sandalyesinden kalktı: "Şimdi yeterince derdimiz yokmuş gibi onları da düşünmek zorundayız." Çocuklara bir el işareti yaparak toplanmalarını söyledi. Ozan, onun gidişini ve çocukları önüne katarak kulübeye girişini çatık kaşlarla izledi. Önüne döndüğünde gözlerini Şebnem'e dikti. "Hala Ege'nin ölümünün onun suçu olmadığını kabullenemedi mi? Yıllar oldu." Şebnem iç geçirerek başını iki yana salladı. "Sanmıyorum." dedi. "Kaçtığımız zaman yaşananlar, malüvra, isyanlar atlatmasına pek izin vermekten çok yarasına tuz bile bastı."
"Bu konuda hala konuşmuyor değil mi?"
Şebnem kaşlarını çatarak Kaya'ya birkaç saniye öylece baktı, düşünüyordu. "Hayır aslında. Konuşuyor." dedi. "Eskisi gibi değil. Paylaşabiliyor."

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorDonde viven las historias. Descúbrelo ahora