VI : Kaybettiklerimiz

719 85 95
                                    

Kaybettiklerimiz

Dışarısı önce motor sesleri ile sonra da silah sesleri ile inlemeye başladığında her ne kadar Anka hızla Kaya'ya çevirdi başını. Gözleri hızlı hızlı onun yüzünü tararken gelecek herhangi bir işaret bekliyordu. Kaya dudaklarını birbirine bastırarak nefesini üfledi. Yağmur yüksek ve ince bir ses tonuyla askerlere noluyor, diye sormasına rağmen herhangi bir yanıt alamıyordu. Anka, Tilki ve Kaya'ya endişeyle bakıp aracın sürgülü kapısını açtı ve kendisini aşağı attı.

Elindeki hafif taramalı tüfekle havaya rastgele ateş açarken Anka arkasına bağlı elleriyle Kaya'nın cebindeki bıçağı aldı ve parmakları arasında sıkıştırarak plastik kelepçeyi kazımaya başladı. Kaya endişeyle gözlerini kapı ve Anka'nın elleri arasında gezdiriyordu.

"Biraz daha hızlı Anka." diye mırıldandı. Ancak Anka'nın bükülen parmakları git gide daha yavaş hareket ediyordu. Sonunda plastik kelepçe koptuğunda Anka diğerlerinin ellerini de hızla çözdü.

"Elektronik kelepçe takmayı akıl edemediler." diye mırıldandı Anka. Karşılarındakiler güçlü değillerdi aksine malüvradan kurtulmuş aklı başlarında olmayan korkmuş yetim çocuklardı.

Karşılarındaki tek güç, Dore'ydi. Dore ise insanları kullanmaktan çekinmiyordu. Anka, dizlerinin üstüne takmış olduğu tabancayı çıkardı. Tilki ve Kaya ise bellerinde iki tabanca saklamıştı.

Tilki, hızla sürgülü kapıyı ittiğinde kapı büyük bir sesle açıldı. Tamamı silahlarını Yağmur'a doğrulttuğunda Yağmur kısılmış gözler ve çatılmış kaşları ile karşısındakilere baktı. Açılmış saçları rüzgarda dağılıyor ve yüzünün bir kısmını kapatıyordu. Kafasını geriye atarak telsizini eline aldı ve UVAT'ın çatışmayı kesmesini söyledi.

Anka, Kaya ve Tilki direniş çeteleri ile ayrıldı.

Gün kararmaya başlarken çetenin kamp alanına doğru yola çıkmışlardı. Motorlulardan ikisi motorlarını Anka, Kaya ve Tilki'ye verip başka motorluların arkasına binmişti. Kaya ve Tilki önde, liderin arkasında, ilerlerken Anka da Kaya'nın arkasındaydı. Anka tuhaf eflatun rengindeki gökyüzüne baktı. Lastiklerin asfaltta çıkardığı ses ile gürültülü motor birleştiğinde konuşmak mümkün olmuyordu ancak hepsi bundan sonra ne yapacaklarını düşünüyordu. Kaya'nın motoru ile Tilki'nin motoru aynı hizaya geldiğinde Anka, Tilki'ye baktı. Tilki zorlukla tebessüm ettiğinde Anka da dudaklarını belli belirsiz kıvırıp tekrar önlerindeki ufka doğru çevirdi bakışlarını.

Önlerindeki lider sağ kolunu kaldırıp elini salladığında, sağda kalan sapağı işaret ediyordu, Anka bulundukları yeri hatırladı. Sağa dönerek toprak yola girdiklerinde yol da bozulmuştu. Kısa zaman sonra sarı ve beyaz ışıkların aydınlattığı kampa yaklaştıklarında Anka içinde tarifsiz bir rahatlama hissetti.

Motorlular önlerinde ondan önce acı bir sesle fren yaptığında sonunda Kaya da yumuşak bir frenle durdu.

Çete lideri "Tekrardan hoş geldiniz." dediğinde Anka içtenlikle gülümsedi. İnce ve nazik bir sesle

"Tüm yardımlarınız için teşekkür ederiz." dedi ve merakla kampın içindeki hareketliliğe çevirdi gözlerini.

Üçünü kampın içine davet etti.

Kampın içi çok hoş bir tasarıma sahipti. Uzun bir koridoru andıran düz bir yol kamp boyunca uzayıp gidiyor ve büyük bir meydana açılıyordu. Yol boyunca ise sağda ve solda çadırlar vardı.

"Yemeklerimizi meydanda yiyoruz. Sizin için üç ayrı çadır hazırladık. Çadırların hepsi benimkinin yanındaki çadırlar dolayısıyla merak etmeyin güvendesiniz. Her çadırın başında bir asker nöbet tutacak gece boyunca. Anka, kaşlarını kaldırdı ve zorlukla gülümsedi. Bu sırada tepkilerini ölçmek için Kaya ve Tilki'ye bakmıştı. Ardından yine aynı ince ve nazik ses tonu ile "Ben başımda askerin nöbet tutmasını istemiyorum ama teşekkür ederim." dediğinde çete lideri anlayışla başını salladı.

"Size kendimi tanıtamamıştım, önceki tanışmamızda. Ben Ozay. Direniş çetelerinin bir kısmını ben yönetiyorum." Anka, Kaya ve Tilki samimiyetle gülümsedi. Yol boyunca yürümeye devam ederlerken Anka aklına gelen bir soru ile kaşlarını çattı. Ozay'a döndü.

"Tam olarak direniş çeteleri ne kadar büyük?"

"Bu bölgedeki direnişçi herkes bu kampta yaşıyor. Bunun dışında da direnişi destekleyen var tabii ancak hepsi bizim kadar açık davranmıyorlar. Diğer bölgeleri bilmiyorum." Anka başını salladı ve tebessüm etti. Sonunda, uzun yol meydana açıldığında yaklaşık kırk kişilik bir kalabalık merakla Anka, Kaya ve Egemen'e bakıyordu. Ozay kendini açıklamasını gerektiğini hissetti.

"Burası yemeklerin yendiği alan. Sizin gelişiniz adına küçük bir ziyafet veriyoruz. Akşam yemeğinden sonra size çadırlarınızı gösterebilirim." Anka, Kaya ve Tilki başlarını salladıklarında Ozay onları kalabalığın içinde yalnız bıraktı.

"Pekala." dedi Anka, gözlerini etrafta gezdirirken.

"Bir süreliğine de olsa yeni evimize hoş geldik." Kaya elini Anka'nın omzuna koyarak bir yer bulalım, dedi.

Kurulan büyük bir ateşin etrafında dolaşırlarken Anka neredeyse tepelerine kadar çıkan ateşe hayretle baktı.

"Komutan, Prens, Tilki, hoş geldiniz." Arkalarından gelen sesle arkalarına döndüklerinde üçü de şaşkındı.

"Alara?" diye mırıldandı Anka, kısık bir sesle.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin