XIX. Daima ileri

508 67 69
                                    

Daima ileri

ANT TÖRENİNE KALAN ZAMAN: 3 GÜN.

"Bugün, burada son kez konuşacağım." Anka, önündeki kalabalığa baktı. En çok isyan askerlerinin tepkilerinden çekiniyordu.

"İsyanın başında bulunan Egemen GÜNEŞ hakkını bana devrediyor. Bir sorununuz var ise kendisiyle çözün." dediğinde, ses tonundaki agresifliği herkes sezmişti. Anka'daki tüm gözler Anka'dan çekildi ve herkes birbirine bakmaya başladı. Tilki ise kalabalığın arasında yoktu. Anka, ön saflardaki Kaya ile göz göze geldiğinde Kaya başını başka tarafa çevirdi.

Anka git gide, tüm arkadaşlarını yitiriyordu ve daha kötüsü bunun farkındaydı.

"Egemen Güneş artık direniş ve isyan için savaşmayacak." dediğindeyse kalabalık buz kesti. Anka, aynı can sıkıcı ses tonuyla devam ediyordu:

"Bugünden itibaren isyanda ve direnişte yer alan herkes gerekli olan silah eğitimlerini alacak. Bu eğitimlere direnişin çeteleri de dahil edilecek. Ant töreninden sonra herkes yaşanacak bir çatışmaya hazırlıklı olmak zorunda."

"Dore'yi almak için Baler'in ve benim yanımda savaştığınız için teşekkür ederiz. Fedakarlıklarınız unutulmayacak."

FLASHBACK

ANT TÖRENİNE KALAN ZAMAN: BİR HAFTA.

Anka gözlerini kırpıştırdı ve şaşkın şaşkın Boğaç'a baktı.

"Ant törenine katılacak mısınız?"

"Evet, ben de Baler de katılacağız."

"Öyleyse bunu.. Ateş soyuna bildirmeliyim." Anka, Aurum töreni hakkında Boğaç'ın ağzını aramayı düşündü ancak bu kararından hızla vazgeçti.

"Eğer bir yardıma ihtiyacınız olursa, Yekta bana ulaşmanızı sağlayacak." Anka kaşlarını çattı. Yekta'nın ismini duymak kafasındaki kayıp bir yapboz parçasını birleştirmiş gibi bir etki yaratmıştı.

"Nasıl odama bu notu bıraktınız?" Anka elindeki notu Boğaç'a uzattı.

"Yekta sayesinde, efendim. Özür dilerim ama sizi buraya gelmeye ikna etmemin tek yolu buydu. Bir daha olmaz." Anka başını salladı ve enstitüye doğru ilerlemeye başladı. Boğaç arkasından seslendi:

"Ant töreninde görüşmek üzere, Oksana."

Anka, enstitüye girdiğinde ilk karşılaştığı şey Kaya'nın meraklı bakışlarıydı.

Kaya'ya zaten öfkeli olan Anka "Git başımdan Kaya." diye söylendiğinde Kaya kaşlarını çattı.

"Bak, az önceki olaya kızgınsan özür dilerim tamam mı? Sadece... biraz bu açıdan da bak olaylara Anka. İnsanlara nefret beslemek seni iyileştirmeyecek." Anka hışımla Kaya'ya doğru döndü ve ona baktı. Diyecek hiçbir şey bulamıyordu ama sinirli bir yüzle Kaya'ya bakmaya devam ediyordu.

Kaya Anka'yı tanırdı. En çok kendini suçladığı dönemlerde bu kadar öfkelenirdi. Anka tekrar enstitünün içine girmeye yeltendiğinde Kaya, Anka'yı kolundan yakaladı.

"Konuşalım. Ne yaşadığını biliyorum."

"Konuşacak bir şey yok." dedi Anka sinirle. Bu sırada Ozan da yanlarına gelmişti. Şaşkın bakışlarla ikisine bakarken Anka kolunu sert bir hamleyle kurtardı.

"Şimdi izninizle hazırlanmam gereken bir tören var. Zamanımız az. Sen de hazırlanmalısın Baler."

"Anka, Şebnem'in ölümünden beri ağzını açmıyorsun. Yemeklere katılmıyorsun, bizimle konuşmuyorsun." Anka bıkkınlıkla Ozan'a baktı.

"Daha fazla nutuk dinlemeyeceğim."

"Sana öğüt vermek falan umurumda değil. Ama Şebnem senin arkadaşın olduğu kadar bizim de arkadaşımızdı. Yası bırak. Savaş bu." Anka gözlerini kıstı ve küçümseyici bakışlarla Ozan'ı süzdü.

"Belki de sen benim yerime Oksana olmalıydın Ozan. Ne de olsa savaş bu. Kimin ölüp kaldığı da umurunda değil. Acımasız bir 'Oksana' profili için biçilmiş kaftansın."

Bu sözlerden sonra enstitüye doğru ilerleyen Anka, ona şaşkınlıkla bakan Ozan'ı ve Kaya'yı arkasında bıraktı.

"İyicene kendini kapatırsa Kaya, işte o zaman Artemis ile tanışırız." Kaya, şaşkınlıkla Ozan'a baktı.

"Ne demek istiyorsun?" Ozan, Kaya'ya bir kağıt uzattı.

"İşte. Buna bak. Artemis'in profili."

"Kısaca bahset." Ozan, ellerini ceplerine koymuştu. Enstitüdeki kalabalığa kısa bir bakış attı.

"Pekala." Gözlerini Kaya'ya çevirdiğinde Kaya da Ozan'ın ona verdiği kağıtta yazanları okuyordu.

"Kendini suçluyor, psikolojisi pek güçlü denilemez. Hırslı ama korkuyor. Bak Kaya, bu kadın birçok suç işlemiş. Belli bir süre sonrasında da tüm etik duygusunu yitirmiş. Sadece tek bir hedefe odaklanmış: Dore'yi Hunter soyunun elinden almak. Bana sorarsan... Artemis'in umurunda değildi malüvra. Tek istediği, Atasay ve Ivanova soylarının Dore'ye tekrar sahip olmasıydı. Barış mı?.. Hiç sanmıyorum."

"Ne demek istiyorsun? Anka da mı bu yolda ilerliyor?"

"Herhangi bir engel görebiliyor musun? Şebnem'i kaybettik. Sence bir daha bizimle konuşacak mı?" Kaya sinirle elindeki kağıtları Ozan'a verdi ve enstitüye girdi. Zemin kattan aşağı inerken ayakları birbirine dolanıyordu. O sırada yukarı çıkmakta olan isyan askerleri duraksayıp şaşkınlıkla Kaya'ya baktılar. Kaya ise onları görmüyordu bile. Sonunda zifiri karanlıkta buldu kendini. Ellerini duvarda sürüyerek anahtarı buldu ve ışığı açtı. Karanlık kat, loş bir ışıkla aydınlandığında bir çift göz ile buluştu gözleri. Başını cüretkar bir tavırla yukarı kaldırdı.

"Egemen Güneş." diye mırıldandığında onun görüş alanına giren Tilki kaşların çattı.

"Ne yapıyorsun sen?"

"Seni burada bulacağımı biliyordum, silahların yanında." dedi Kaya, kalın bir sesle. Tilki gözlerini kaçırdı.

"Senin yüzünden oldu bu. Seni gözaltından çıkarmamalıydık bile! Eğer Şebnem ölmeseydi şu an bunlarla uğraşmıyor olurduk!"

"Ne yapmamı istiyorsun Kaya?"

"Buradan gitmeni istiyorum. Bir daha kimseye zarar verme."

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin