VIII. "Bu zincirler çok karmaşık, bu anılar çok soluk."

2.1K 236 61
                                    

VIII
"Bu zincirler çok karmaşık, bu anılar çok soluk."
Open your eyes

3310 ve dönüşler (italik) 3296 , 3305 , 3309

Kayıttaki Anka, üşümüş gibi kollarını birbirine sardı ve lacivert gözlerini kameraya dikti.
"UVAT'a ilk geldiğimde de Şebnem dışında pek kimsem yoktu. Başta onunla zoraki bir arkadaşlık kurmuştum ve sonra anlaşmıştık. Zaten ben soğuk biriydim. Korkarım burası ve bu soğuk hava, bu soğuk gün beni iyiden iyiye de soğuttu zaten. Sonra ikinizi bulduğumuz için mutluyum. Seni ve Ozan'ı. Duygu Güneş ikimizin de UVAT'ta rehberiydi. İkimizi de severdi, hatırlarsın.

Kaya, Anka onu görebiliyormuş gibi başını salladığında gözlerini Anka'nın dolmuş gözlerinden ayıramıyordu. Anka, onu görebiliyormuş gibi gülümsedi ama bu gülümseyişini takip eden sözcükler bu gülümseyişe ürkütücü bir anlam kattı ve içtenliğini sömürdü: "Her şey Duygu Güneş ile ilgili Kaya."

"Kaçmamın nedeni o. Duygu Güneş yüzünden kaçtım. O zamanlar... o korku ve o adrenalinle çoğu parçayı birleştiremedim belki ama sonra bir gece, hatırladım. Duygu Güneş ile ilk karşılaştığım zamandı. Gözlerine ilk baktığım zaman. Benden korkmuştu, buna inanmayacaksın ama ben eminim: Benim gözlerimde, bana ait olmayan bir şeyler bulmuştu."

Anka o anı hatırlıyormuş gibi başını yukarı doğru kaldırdı. Tavanda, kendisinin küçüklüğünü ve o zamanlar otuzlu yaşlarının başında olan, soluk benizli kadını, Duygu Güneş'i, görür gibiydi. "Beş, altı yaşlarındaydım. Başlangıç kampını yeni bitirdiğimizi ve temel kampa başladığımızı hatırlıyorum. Zaten ikisi de ana binada olurdu, o binayı hatırlıyor musun Kaya? Odaları o kadar büyüktü ki, küçük yataklarımız içinde kayboluyordu. Kolumdan beni tutup kendine doğru çevirdiğinde koridorda koşuyordum."

dönüş, 3296

"İşte sizinle tanıştırayım. Duygu Güneş. Aramıza yeni katıldı. İkiz enstitüde bir Juliet askeriydi. Artık temel kampta dersler vermeye başlayacak." Esmer, uzun boylu, zayıf bir kadın takdim edilmesi üzerine karşısındakileri başıyla selamladı. Tanıştığı diğer UVAT koçları gülümseyerek yanından geçerken biri durdu. "Ben de ikiz enstitüden buraya geldim." dedi. "Ne zamandan beri UVAT'tasın?" Duygu gülümsedi. Bundan gururla bahsediyordu:
"Ben UVAT'ın ilk nesil askerlerindenim. Çok uzun süredir ikiz enstitüdeydim." Adam güldü. "Desene artık UVAT, ilk nesil askerlerini sahadan çekiyor ve onları eğitmen olarak kullanacak. Biz UVAT'ta direkt eğitmen olarak yetiştirildik. Yani çocukluktan beri burada büyümedik. Sizin gibi..."
Duygu gerginlikle gülümsedi. Onu takdim eden kadın sohbetin uzayacağını düşünerek yanlarından ayrılmış, temel enstitü dedikleri bu tek duran binaya doğru ilerlemişti. Bahçede duran Duygu, "UVAT'ın ilk nesil askerleri de çocukluktan itibaren yetiştirilmedi." diyerek adamı düzeltti. "O dönem soy sistemleri arasında çatışmalar ve savaşlar vardı. Bu nedenle halkı koruyacak askerler gençlerden seçildi. UVAT'a katıldığımda yirmili yaşlarımdaydım."
"Yani ikinci nesille beraber ilk defa UVAT çocukları yetiştiriyor." Duygu, binadan aşağı inen her boydan çocukları izlerken kaşlarını kaldırdı. "Evet. Güzel sohbetti. İzninizle." Merdivenleri hızlıca tırmandı ve on dakika kadar önce kendisini takdim eden kadına bakındı. Onunla konuşacakları henüz bitmemişti. Etrafında koşuşturan, merdivenlerden zıplayarak inen çocukların arasında bir süre sıkıştı kaldı. Aralarından sıyrılıp hızla bir koridora saptığında ise onu gördü. Beyaz tenli, siyah saçlı bir kızdı. Beş yaşlarındaydı. Üzerinde gözlerinin rengini ortaya çıkartan lacivert elbisesi olmasaydı muhtemelen dikkatini çekmezdi. Koridorun köşesinden koşarak kaybolacaktı ki Duygu, kızı kolundan yakaladı. Dizlerini kırdı ve onunla aynı boya geldi.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now