XXVI. Eski krallıkların yeni kralları

478 64 48
                                    

Eski krallıkların yeni kralları

"Pars, Dore'de kaldı." dedi Anka, Ozan'a bakıyordu. Biraz uzağında duran sürahiden bardağına su doldurdu. Bardağı eline aldığında konuşmaya devam etti.

"Ne de olsa kendisi Dore'nin yeni yöneticisi." dedi ve bardaktaki suyu içti.

Enstitüde ılık bir akşamdı. İsyan ve Direniş arka bahçeye kurulan masalarda ayrı ayrı yemeklerini yiyordu. Sadece Tilki, Boğaç, Kaya, Ozan, Anka, Arslan ve Beste aynı masadaydı.

"İlaçlarını içtin mi?" diye sordu Ozan. Anka başını hayır anlamında salladı.

"Odadalar, çıkınca içeceğim."

"Antibiyotiklerin saatini geçirmekten vazgeç artık." diye söylendi Ozan. Anka ise istemsizce gülmekten alamadı kendini. Uzun süre daha masada oturmaya devam ettiler. Masada tek konuşmayan kişi ise Tilki'ydi.

"Bizimle geldiğin için teşekkürler Beste." diye mırıldandı Anka. Beste ise gülümsedi.
"Direnişi görmeyi çok istiyordum." dediğinde, Anka Beste'nin bu söylediklerine güldü. Daha çok ironik bir gülmeydi bu.

"Dışarıdan göründüğü kadar iyi değil. Zorlukla ayakta duruyoruz." diye itiraf ettiğinde bu sözler Tilki'nin dikkatini çekmiş olacaktı ki başını kaldırıp Anka'ya baktı.

"Artemis'in kızından başka ne beklenirdi ki?" Anka duydukları üzerine afalladı, kısa bir süreliğine buz kesti. Sonra yavaş yavaş masadan kalktı.

"Yorucu bir gün oldu..." diye mırıldandı.

"Ben... İzninizle odama gidip ilaçlarımı içeyim. Beste, Dore'ye gitmeden önce söyle. Hep beraber arka bahçede kahve içelim."

Beste başıyla onu onayladı ve "Tabii." diye ekledi. Fakat masaya baştan sona bir rahatsızlık hakimdi. Yavaş yavaş herkes masadan ayrıldı. Tilki, enstitünün sonuna kadar ilerledi, oradaki çitlere dayandı. Dağların biraz uzağından zorlukla da olsa deniz seçiliyordu.

Boğaç arkasından yaklaştı. Sakin ve anlayışlı bir ses tonuyla "Belli ki doldurmuşsun kendini Anka'ya karşı." dediğinde Tilki sert bir bakış attı ona. Ardından tekrar önüne döndü.

"İnsanları anlamaktan o kadar acizsin ki. Kızın kendini nasıl suçladığını görmüyor musun?" dedi Boğaç, tekrardan. Tilki'nin bir şey söylememesine sinirlenmişti.

"Sen nesi oluyorsun da onu savunuyorsun ki bana!" diye parladı Tilki. Boğaç duraksadı. Kaşlarını çattı.

"Arkadaşıyım, ne dersen de. Umurumda bile olmaz." Tilki tekrar önüne döndü. Sakinleşmeye çalıştığı belliydi. Diğer söylediklerine oranla daha yavaş ve düz bir ses tonuyla, tane tane konuşmaya başladı.

"Hatalar yapıp, hatalıyım diye işin içinden çıkmak kolay değil, öyle olmuyor bu işler. Ben de hata yaptım, Şebnem'in ölümü hatamdı mesela, kabul ediyorum."

"Onun yaşadıklarının aynısını yaşasan ne durumda olursun?" Tilki Boğaç'a baktı. İsyan eder gibi "Yaşamadım mı sanıyorsun? Benim annem de suikast ile suçlandı. Artemis gibi o da kötü gösterildi. Aranızda yaşamı Anka'ya benzeyen biri varsa o da benim. Ancak ben onun yaptığı hataları yapmam." dediğinde Boğaç gülerek başını iki yana salladı.

"Yanılıyorsun. Sen, Anka'nın yaşadıklarından çok uzaksın. Belli ki senin annen sana gerçekleri söyleme fırsatını bulmuş, yoksa böyle olmazdın."

"Nereden bilebilirsin ki!" diye bağırdı Tilki. Boğaç mırıldandı. "Davranışlarından o kadar belli ki..."

Daha net bir ses tonuyla devam etti konuşmaya:

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now